Mehmet Talu

Mehmet Talu

Arafat ne demektir?

Arafat ne demektir?

Arefe günü 4

Bütün hacıların aynı günde kefene bürünmüşcesine Arafat'da toplanmaları, mahşer gününde insanların ALLAH Teâlâ'nın huzurunda bulunacakları hâli andırır ve o dehşet günü için bir ibret vesilesi olur. Mü'min hem dünyayı, hem ahireti hacda bir arada yaşar.

Bu arada şu iki hususu da hatırlatalım:

1- Kurban Bayramı'nın dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın ardından okunan teşrik tekbirlerine de Arefe günü sabah namazından sonra başlanır. Arefe gününün sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar yirmi üç farz vakit namazını müteakip bir defa:

"ALLAHu Ekber, ALLAHu Ekber, lâilâhe illâllâhü vellâhü ekber, ALLAHu ekber ve lillâhil hamd" diye tekbir alınır.

Teşrik tekbirleri, vâcibtir. Farz namazlarını kılmakla her mükellef olan kimse için bu tekbirler vâcibdir. Bu hususda tek başına namaz kılanla imama uyan, seferi ile mukim olan, köylü ile şehirli, erkek ile kadın müsavidir.

Bir senenin teşrik günlerinden birinde terk edilen bir namaz, yine o senenin teşrik günlerinden birinde kaza edilse sonunda teşrik tekbiri alınır. Fakat başka günlerde veya başka senenin teşrik günlerinden birinde kaza edilecek olsa, teşrik tekbiri alınmaz.

Bir namazda sehiv secdeleriyle teşrik tekbiri ve telbiye toplanacak olsa, evvela sehiv secdeleri yapılır, sonra tekbir alınır, sonra da telbiyede bulunulur. Şayet telbiye evvel yapılırsa, sehiv secdeleri ve teşrik tekbiri düşer.

Arefe günü insanların bir yerde toplanarak Arafat'ta bulunan hacıları taklit edercesine bir vaziyet almaları, bir esasa dayanmamaktadır. Bid'at olup manasız bir davranıştır. (Alemgir, el-Fatava'1-Hindiyye, 1/153.)

Arafat'ı ve Vakfeyi iyi anlamak gerekir

Arafat, ârif olmaktır. Hakikati bilmek, tanımak, anlamak, kavramaktır. Marufa, marifete, marifetullaha ermektir. Bugün Yaratıcıyla muarefe günü. Arafat, insanın, kendisini ve birbirimizi, Yüce Yaratanını ve yaratılışı daha derinden tanıması, ma'rifete ererek yükselmesi, her an Rabbinin huzurunda olduğunu fark etmesi, varoluşunun gerçek ve hayatın nihai anlamını bilmesi, sıradan bir canlı olmaktan kurtulup "eşref-i mahlûkat" oluşunun anlamını kavraması demektir.

Arafat, ma'rifettir, ALLAH Teâlâ'yı bilmektir. Yüce Yaratan'ı tanımak, sevmek ve sevmeyi bütün hücrelerimize nakşetmektir. Marifete ererek yükselmek, dirilişi, mahşeri, mahkeme-i kübra öncesi bekleyişi, ölmeden önce ölmeyi, hesaba çekilmeden önce muhasebe yapmayı bilmek, "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" sırrına ermek, ALLAH Teâlâ'dan geldiğimizi hissetmek ve O'na döneceğimizi kavramaktır. Rabbimize verdiğimiz sözü hatırlamak, bu tanımaya ve söze uygun davranma taahhüdü vermektir.

Ârif olan anlar, Arafat'ı idrak eden hacı olur. Arafat'ı kavrayan marifeti bulur. Arafat, ârif olma yeridir. Arafat, marifeti yakalama yeridir. Arafat, önce Yunus'un dediği gibi:

"İlim, ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir..."

kendini bilmedir, kendini bulma çabasıdır. Ve:

"Kendini bilen, Rabbi'sini de bilir." (Aclûnî, Keşful-Hafa, 2/262, No:2532) hükmünce, kendimizi tanıyıp Rabbimizi tanımadır. Arafat'ta kendisini ve Rabbisini tanıyanlar da, mükafat olarak ALLAH Teâlâ tarafından tanınacaklardır. Fakat ALLAH Teâlâ'yı unutanlar, kendilerini unutacaklar ve neticede: "Onlar ALLAH Teâlâ'yı unuttular. ALLAH Teâlâ da onları unuttu!" (Tevbe sûresi:67) âyet-i kerimesi hükmünce, ahirette ALLAH Teâlâ tarafından da unutulacaklardır. (ALLAH Teâlâ'nın unutmasından maksat, onlardan yardımını, hidayetini ve rahmetini kesmesi, onları unutulmuş ve terkedilmiş bir vaziyette bırakmasıdır. ALLAH Teâlâ'nın unutması mecazî manadadır. Zira ALLAH Teâlâ unutmaktan münezzehtir.) Bu sebeple Arafat'ta hacı, kendini daha iyi tanımak, yolunu daha iyi tanımak, hayat yolculuğundaki yerini tanımak ve sonuçta Rabbini tanımak için neler yapabileceğini, bundan böyle nasıl bir yol izleyeceğini düşünmelidir. Bunun için Arafat önemli bir fırsattır. Çünkü Arafat marifettir.

Arafat, tearuftur. Ayrılıkları ve gayrılıkları kalpten silip tanışmak, iyilik ve takva yolunda yarışmak ve birbirimizi insan olarak tanıyıp sevmek demektir. Gönüller arasında eşitlik ve kardeşlik köprüsü kurarak kaynaşabilmektir.

Arafat, irfan meydanıdır. Arafat'a çıkmak demek, sadece kum tepelerini ve kayaları aşmak değil... Çünkü Arafat sadece bir tepe değil, taş, toprak hiç değil. Arafat'a çıkmak irfana ve ihsana, iyi bir Müslüman olmaya, ahlâkta ve dürüstlükte kemale ulaşmaya adım atmak demektir.

Arafat diriliştir. Arafat, Hz.Âdem (A.S.) ve Hz.Havva'nın çocukları olarak burada buluşup, kötü ve yanlış olan ne varsa onları geride bırakarak, bembeyaz bir sayfa açıp hayata yeniden başlamaktır. Bunun içindir ki, hac arafat, Arafat hac demektir.

Arafat, itiraftır. Günahları itiraf etme, günahlardan sıyrılıp gözyaşlarıyla dolabilmedir, arınabilmedir. Ebedî dirilişimiz adına, İlahi rızaya ulaşma için, geçmişte kalan hata ve günahlarımızdan tamamen arınma ve uzaklaşma için dua, yalvarış-yakarış ve tevbe zamanıdır. Rabbimize verdiğimiz sözü hatırlama, bu tanımaya ve söze uygun davranma taahhüdüdür.

İnsan olarak, kul olarak hepimizin geçmişte birtakım eksiklikleri, hataları, kusurları ve yanlışları oldu. Bunları işlememiş olsaydık daha iyi idi, ama biz de biliyoruz, Rabbimiz de biliyor ki bunları işledik. Ancak şu anda içinde bulunduğumuz zaman, geçmişte içine düştüğümüz yanlışların ve günahların ağır yükünü atma, geleceğe dair hayatımızda tertemiz bir sayfa açma zamanıdır. Çünkü şimdi Arafat'tayız, ALLAH Teâlâ'nın insanları en çok bağışladığı günde ve mekândayız. ALLAH Teâlâ'nın misafirleri arasında bulunuyoruz. İçtenlikle yapılacak duaların asla geri çevrilmeyeceği bir zaman diliminde yaşıyoruz.

Bu zaman diliminin her bir anı bir manevi hazine, ele bir daha geçmez bir ganimet ve fırsattır. Bu nasibi iyi değerlendirebilmek için haccımızın, hayatımızın geri kalan süresi açısından Rabbimize vereceğimiz bir söze, bir sözleşmeye dönüşmesi gerekir. Bu, geçmişte işlediğimiz ve dinimizin emir ve öğütleri ile bağdaşmayan her şeyi hayatımızdan, düşünce ve davranışlarımızdan silip atmak ve hayatımızda yeni bir sayfa açmak üzere verilecek bir taahhüttür. Tıpkı Mina'da Akabe biatleriyle, temel insânî ve ahlâkî değerlere bağlı kalacaklarına ve bunların savunucusu olacaklarına dair Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizle sözleşme yapan Medine-i Münevvereli Sahabîler gibi söz vermeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi