Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Danıştay’ın önünde kınama eylemleri

Danıştay’ın önünde kınama eylemleri

Danıştay 8. Dairesi’nin “katsayı haksızlığını” gideren YÖK kararını oybirliği ile durdurmasına karşı yapılan tepkiler, elbette ki demokratik bir haktır. Hukuk nasıl ki hakimlere yargılama yetkisini tanıyorsa, aynı hukuk, sivil toplum örgütlerine de eleştirme, kınama hakkını tanıyor.
Burası doğru da, asıl önemli olan, halkın başı üzerinde Demokles’in kılıcı gibi duran darbe Anayasasını bir an önce halkın referandumuna sunmayan hükümettir.
O açıdan kapı yanlış seçilmiştir.
Tokmağı dövülecek kapı, işi bitiren değil, çözecek kapıdır. Gidin basın açıklamasını hükümetin kapısında yapın. Orası asıl kapıdır, diğeri işte bildiğiniz mahkemedir beğenseniz de, beğenmeseniz de eldeki yetkiler ve de imkânlar dahilinde verdi kararını çıktı.
Daha da verir, daha da verir...
Görüyoruz ki; hükümet hangi olumlu kararı alıyorsa, arkasından ya idare mahkemesi tarafından veya Danıştay ilgili Dairesi tarafından kırmızı kart, hesabı hemen durduruluyor.
“Sana geçit yok.”
Pozitif hukuk değil, kadrolaşmış hukuk anlayışı bu yola tevessül ediyor.
Hem ne hikmettir ki; binlerce dosya sıra beklerken, hükümetin ele almış olduğu yıllanmış sorunlara ait dosyalar acele kaydıyla öne alınarak gereği düşünülüyor.
Neden öyle?
Kendi sorunlarının hangi usullerle ve nereden geri teptiğini tüm açıklığı ile gören bir halk var karşımızda. Ne olup bittiğini anlamıyor mu zannediyorsunuz? Anlıyor ve de önümüzdeki seçimlerde oy vermeyi düşünmediği iktidarı, bir sefer daha seçmek için zorunlu niyet tazeliyor...
Sorunca göreceksiniz ki; yargıya güvenmediğini söyleyecek.
İsterseniz bu tip verilen kararların tarafsızlığını halkın oylamasına sunun da manzarayı görün. İmtihanı kazandığı halde, elindeki hakkı devlet gücüyle adeta gasp edilenlerin yanan yürekleri bir tarafa, % 90’ların üzerinde bir çoğunluk bu kararlara tarafsız demeyecek.
“Hayır” diyecek, “Böyle şey olmaz” diyecek.
Beyler, hangi çağdayız?
Artık hür teşebbüsün, rekabetin, emeğin devletçiliği solladığı ve de kutsal devlet anlayışının, tarihin derinliklerine gömüldüğü bir çağdayız.
Bu çağ sosyalleşmede, yarışma ve de ileri atılma çağıdır...
Türkiye, alınan son kararlar ışığında çevresindeki küskün devletlerle iyi ilişkilere girişmiş, ticari engelleri vize bazında kaldırmış, şimdi de kalkınma yolunda ilerlemeye çalışırken bizler imtihanlara girip de başaran insanlara nasıl engel olacağımızın telaşı içerisindeyiz.
Manzara: Halk bu aşamada bizim hasmımız, inançlar tarihi düşmanımız...
Ve de sorsalar halkçı geçiniriz, sorsalar emeğe, başarıya saygımız vardır.
Sorsalar “çağdaş uygarlık” havalarını basarız öteye beriye.
Çalışan, başaran elbette ki kazanacak ve de hak ettiğini elde edecek.
Bunun yanlışlığı neresinde?
Bir başçavuş imtihanlardan geçerek subay, hakim, savcı olabiliyor; bir polis memuru kabiliyetini kullanarak yine hakim, savcı olabiliyor.
Hatta akademisyen de olabiliyorlar.
Onlara engel yokken meslek okullarında okuyup da başaranlar, neden kimilerini ille de rahatsız ediyor? Bu kesime olan tarafgirlik, kimilerinin kafasında örümcekleşen lâikçiliğin zaferi mi sayılacak, yoksa ülke bu tip tutuculardan hep zarar mı görecek, geri mi kalacağız?
Ne elde ederiz Allah aşkına?!.
Ufuklara doğru yürüyenlere, bir nevi siyasi çelme atmakla ülke kalkınmaz.
Ülkede meslek adamı kalmadı.
Yıllardır bu okullara yapılan haksızlık yüzünden büyük bir kesim, çocuklarını meslek okullarına vermekten kaçınıyor. Düşünüyor ki; “çocuğum bu okulu bitirdiğinde yargı engeline takılacak”.
Başa dönüyoruz.
Koltuklarını birtakım yüksek rütbeli kişilere telefon etmek, veya tanıdığının tanıdığını devreye sokarak elde edenlerin bu arenada kaybedecekleri bir şeyleri yok.
İltimas, adam kayırma, ideolojik tarafgirlik...
Bu gibilerin dünyaları başka dünyalar olup, ülkedeki saltanatlarını devam ettirmek adına “irtica paranoyası” ile şimdiye kadar bu mevtayı sürükleyip götürdüler.
Ama bundan sonrası, uyanan halkın vicdanında muhakeme edilip pek yakında karara bağlanacaktır. Şayet sivil bir Anayasa yapılırsa, hem askerî saflarda kümeleşen darbeciler, hem de yargı cenahında rejim tellallığı yapan kadrolar tarihe karışacaktır.
Ondan sonrasını nesillerimizle tarih yargılayacak, yaşayanlar görecektir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi