Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Yargı tarafsızlığı ve HSYK

Yargı tarafsızlığı ve HSYK

“Siyasi iktidar, hakimlere baskı yapıyor” yaygarası nereye kadar doğrudur?
Önce soralım, yapabilir mi?
Baskı deyince; hakim bir yerden alınır, bir yere sürülür...
Baskı deyince; hakimin terfisi önlenir, kendisine ciddi görevler verilmez...
Baskı deyince; hakim ve savcılar hakkında gereksiz soruşturmalar yapılarak disiplin suçları ile yıpratılır, bıktırılır.
Bunların hiçbirisini siyasi iktidar yapamaz, yapmaya da yetkisi yoktur.
Bu sahada tek yetkili HSYK’dır...
Anayasa “Savcılar idari yönden Adalet Bakanlığı’na bağlıdır” derse de, bu bağlılık sadece kırtasiye, para-pul, kadro tesisi gibi işlerle sınırlıdır.
Adalet Bakanı ile müsteşarının HSYK’da üye olarak bulunmaları yargı bağımsızlığına düşürülen gölge olarak gösterilse de kesmez...
Bakan ile müsteşar kurulda iki üyedir, geriye kalıyor beş üye. Kurul, kararlarını çoğunlukla verdiğine göre her zaman dört üyenin dediği olur.
Gerçek bu iken, Ergenekon davalarına bakan hakim ve savcılara iktidarın nasıl siyasi baskı yaptığını anlamış değilim. Hem de o hakim ve savcıları atayan HSYK iken...
Yargıtay Başkanı Sayın Gerçeker, yargının bağımsızlığını vurgularken objektif kriterlere dokunmadığı gibi, yapılması düşünülen yargı reformunda nelerin yapılması gerektiğine bir açıklık getiremedi.
Zaman, iktidarı suçlamakla geçiyor.
Sol kesimin huyudur; iktidardayken yargı reformunu unutur, muhalefete düştüğünde Ergenekon gibi karanlık bir örgütün avukatı kesilir. İktidarın da bu hava işine yarar...
“İşte bakın bana muhalefet engel oluyor” gibi hazır bir gerekçe...
Neticede yargı zarar görür, adalet incinir...
Sincan Ağır Ceza Mahkemesi malum başkanı ile yargının otağında dernekçilik oynayan hakim ve savcılar yerine başkaları olsaydı, “yargıyı yıpratıyorlar” diye şimdiye çoktan yerleri değiştirilmişti. Geçmişte çokça soruşturma geçirenlerden birisiyim. Allah’a şükür parasal konularda değil de ideolojik amaçlı rölantiye alınacağım esnada gerekçe hep o “yıpratılma” gösterilirdi. Şimdilerde ordudan atılan dindar subaylara nasıl ki “disiplinsizlik” deniyorsa, aynen öyle. Bir kılıf, ama şu anda yargıdakiler öyle görülmüyor, her şey aleni ve de dobra dobra... Onlar oynuyorlar, bizler de seyrediyoruz...
Bu kadar alenilik karşısında bazıları yargıyı yıpratsa da, siyaset gözlüğü ile olayların odağına bakıldığından ellenmiyor.
“Bizim çocuklar” havası geçiyor üzerlerinden...
O zaman kabahati Adalet Bakanı ile müsteşarının kurula katılmasında bulmayalım.
Kurulun da kendine göre yapacağı işler var.
Hani objektiflik dedik ya, şu sıralarda yapılacak üye seçimlerine HSYK istese bir ilke getiremez mi? Örneğin dese ki: “Birinci sınıfa ayrılmış olup da en azından elli yaşını dolduranlar arasından kura ile üye tespit edilir”.
Veya dese ki: “Üyeler, ÖSS gibi imtihanda kazanan birinci sınıf hakim ve savcılar arasından tespit edilir”. Yasal hiçbir engel yok, kurul oturur bu tip bir “ilke kararı” alabilir.
Değilse, senin adamın-benim adamım şaibeleri yargıda ne tarafsızlık bırakır, ne de bağımsızlık. Tornadan çıkmış gibi aynı görüşü taşıyanlar parmak hesabı üye seçildiğinde geride kalanların yalnızlığında bu tip sızlanmalar kaçınılmazdır, hatta haklı sızlanmalardır.
Yargıda kadrolaşma önlenmek isteniyorsa, işte size bir çıkış yolu. Bu yol objektiftir, haktır, hakkaniyettir, alın teridir...
Burada görev HSYK üyelerine düşer. Hatta Yargıtay, Danıştay, Barolar Birliği...
Objektif esasları içeren bir yargı reformunu bu ülkeye sağlayacak hukukçulardır ve de baştır. Dip değil, her zaman baş önemlidir.
Zira tüm balıklar baştan kokar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi