Serdar Arseven

Serdar Arseven

Obama, “Torun Bush” olmasın!..

Obama, “Torun Bush” olmasın!..

Washington
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Tahran’da gerçekleştirdiğimiz söyleşide Obama-Bush farkının söylemde kaldığına işaret etmişti.
“Büyük açılımlar, cesaret ister” diyen Ahmedinejad, başta İran ve Afganistan politikaları olmak üzere, Obama’nın “Böyle bir cesarete sahip olmadığına” işaret etmişti.
¥
Bu “cesaretsizliğe”, Washington programımızın ilk gününde bolca işittiğimiz “vizyon eksikliğini” de ilave etmek gerekiyor.
Türkiye, BM’ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndan (UAEK) Tahran’a dördüncü yaptırımın kapısını aralayan kararın çıkmasını engellemek için büyük çaba sarfetmişti.
İran’ın İsrail ve ABD saldırılarına karşı “tedbir” olarak Kum yakınında kurduğu uranyum zenginleştirme tesisi FORDO’nun “denetlenmesini” talep etmiş...
UAEK denetçileri de tesisi denetleyip “temiz” raporu vermişlerdi.
BM, Tahran’ın yapıcı tutumuna rağmen, Viyana kararı ile ipleri kopma noktasına getirmekten çekinmedi.
UAEK, İran’ı Kum'daki yeni uranyum zenginleştirme tesisinden ötürü kınayıp BM Güvenlik Konseyi'ne havale etti.
İran’ın konuya ilişkin tepkisi, “BM’nin tavrı aceleci ve yersiz” oldu.
Türkiye de ABD baskısıyla alınan kararı aynı ifadelerle değerlendirdi.
ABD yolunda konuştuğumuz Başbakan’ın şu sözlerinin altını çizmiş olalım:
“Biliyorsunuz, Baradey’in bizim için güzel denebilecek bir açıklaması oldu; takasın Türkiye’de olabileceği yönünde. Aslında Amerika da buna olumlu baktı. Bizim İranlı dostlarımızla yaptığımız görüşmede, aslında onlar da olumlu yaklaşımdaydı. Kaç kilo olsun, kaç etapta olsun, bunlar varken Viyana’dan böyle açıklamalar gelince, işler tıkandı. İran da eşzamanlı olarak olsun bitsin noktasına geldi.”
¥
Bu sözler, ABD yönetiminin ve tabiî BM’nin, problemi ya büyütmek istediğine, ya da basiretsiz, beceriksiz olduğuna dair bir kanaate işaret ediyor.
¥
ABD yönetiminin Afganistan konusundaki “zorlamaları” da aynı çerçevede değerlendirebiliriz.
Yönetim, bölgeye ilave 30 bin ABD askerinin gönderilmesi ve “müttefik” desteğinin de bir miktar artırılması ile “Taliban”ın üstesinden gelebileceğini düşünüyor.
Dünkü Erdoğan-Obama görüşmesinden “Bu konuda da uyum” mesajı çıktı ama…
ABD’nin Pakistan ve Afganistan’daki “antiemperyalist oluşumlara” salt bir “terör” meselesi olarak bakması ve çözüm için “Şahinler’in Irak politikasını” uygulayacağının işaretlerini vermesi, endişelerin ortadan kalkmasını engelliyor.
Türkiye, o bölgede “bütün tarafların” katılımıyla bir “sosyal dönüşüm” programı uygulanmasından yana.
Bu görüşüne paralel olarak Afganistan’da yeni okulların kurulması, “demokrasinin yerleşmesi için her alanda katkı sağlanması” üzerinde duruyor.
Güvenlik meselelerine, üzerine aldığı sorumlulukların gereği olarak girmek durumunda kalan Türkiye, bu işten Afganistan askeriyle polisinin eğitim desteği ile “kurtulmak” eğiliminde.
Başbakan Erdoğan’la Washington’daki buluşmamızda, “Obama” görüşmesinin arka planına ilişkin bilgiler almaya çalışacağız.
Şu ana kadar elimize ulaşanlar onu gösteriyor ki…
“Sosyal gerçeklikleri reddeden” ve bölgedeki farklı kanaat gruplarının ve etnik unsurların sisteme katılımını engelleyen “şahin politikaları”nın bölgedeki sıkıntıyı artıracağı net bir şekilde iletildi karşı tarafa.
¥
Erdoğan-Obama görüşmesinden çıkan en önemli sonucun, “PKK’nın tasfiyesi” konusunda biraz daha net mesajlar alınması olduğunu söyleyebiliriz. Obama, görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında, demokratik açılıma desteğini açıkça dile getirdi.
Türkiye’deki “açılım” çalışmalarına hız veren de “böyle bir tasfiye süreci” üzerinde genel bir mutabakatın sağlanmış olmasıydı zaten. Tokat’taki menfur saldırının ‘sol’ terörün tükenişine işaret ettiğini düşünüyorum.
Zamanlamaya dikkat!..
Bu meseleye “geniş” yer ayırmak gerekecek.
ABD seyahatinin arka planını yazmaya kısmetse yarın devam edelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi