Genelkurmay, hukuk devleti ve suça karışanlar

Genelkurmay, hukuk devleti ve suça karışanlar

Bülent Arınç, suikast iddiaları ile ilgili soruları, iddiaların ciddiyetini vurgulayarak cevaplıyor. Şamil Tayyar dün köşesinde Arınç’a Cemil çiçek’in olayın boyutları çok ciddi sözünü hatırlatarak sorduğunu, Arınç’ın da çok ciddi diye cevap verdiğini yazdı. Bir başbakan yardımcısının, üstelik Arınç gibi ciddi bir siyasetçinin çok önemli bilgi ve belgeler olmadan böyle bir iddiayı –ciddi- bulacağını sanmıyorum.Arınç’ın Hukukçu kimliğine sahip bir siyasetçi olduğunu da hatırlamakta fayda var.
Demek ki sayın Arınç, aynı zamanda bir hukuk adamı olarak eldeki bilgi ve belgeleri değerlendirip böyle bir sonuca ulaşmış…
Aynı konu ile ilgili Genel kurmay başkanlığının tespiti ise çok farklı. Dün yapılan açıklamada iki askerin bilgi sızdıran bir personeli takip için bölgede olduğu ifade edildi.
İki farklı değerlendirmeden hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu Yargı tespit edecek. Ama durup dururken başta Başbakan olmak üzere, bir çok yetkilinin olayı vahim bulması boşuna değildir.
Can alıcı nokta, yakalanacağını anlayan askerlerin Arınç’ın adresinin bulunduğu kağıdı yutmaya çalışmalarıdır. Bölgede bilgi sızdırdığından şüphelenilen bir personel takip ediliyorsa bu korku bu telaş niye? Yasal bir görev yerine getiriliyorsa, niçin Arınç’ın adresi yazılı kağıt yutulmak istenmiştir?
Genelkurmay’ın daha önce de suça karıştığı iddia edilen bazı personelle ilgili açıklamaları olmuş, bunların tamamının sonradan gerçek dışı olduğu ortaya çıkmıştı. Mesela Dursun Çiçek’le ilgili ıslak imza olmadığı ifade edilmiş,daha söz havada iken ıslak imza savcıların eline geçmişti. Sağda-Solda yakalanan silahların Askerin envanterinde olmadığı belirtilmiş, sonradan, ele geçen silahların çoğunun askerin envanterinde olduğu anlaşılmıştı. Ayrıca iddianın vahameti karşısında ortalık toz duman iken Genel Kurmay’ın üç gün boyunca suskunluğu seçmesi manidardır.
Yargı’da tarafsızlığı ilke edinmiş güçlü bir damar yavaş ama kararlı adımlarla Türkiye’yi hukuk devleti olmaya doğru götürüyor. Kişi veya kurum ayırımı yapmadan olayların üzerine ciddiyetle gidiyor. Bugüne kadar itibarını hukukun üstünde kalmış olmalarına borçlu olanları tek, tek hukukun denetimi altına alıyor. Bu denetim artıkça bazı çevrelerin yaldızları dökülecek, gerçek çehreleri ortaya çıkacaktır. Bu tür teşebbüslerin ortaya çıkarılması hukuk devletinin işleyişi açısından sağlık belirtisidir. Olayları köpürterek nereye gidiyoruz, batıyoruz, çıkıyoruz diye ortalığı velveleye verenler bugüne kadar hukukun dokunamadığı ayrıcalıklı çevrelerdir. İmtiyazlarını kaybettikçe bağırtıları, çağırtıları artacak, sağı, solu kışkırtarak pozisyonlarını korumaya çalışacaklardır.
Ordu da, Hükümet de bu ülkenin vaz geçilmez kurumlarıdır. Ancak suça karışan, ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen hiç kimse bu kurumların arkasına saklanmamalı, ihanetlerini gizleyememelidir. Bu güne kadar hukukun denetimi dışında olmak, bundan sonra da bu imtiyazın devam edeceği anlamına gelmemelidir. Dünya değişmekte, bu değişime paralel olarak Türkiye’de hukuk devleti olma istikametinde evrilmektedir. Hukuku askerin istek ve taleplerine göre işleten hukukçular yavaş, yavaş dönemlerini tamamlamakta, yargıyı darbecilerin esaretinden kurtarmaya çalışan yeni bir nesil gelmektedir. Bize bir şey olmaz diye eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyenler ofsayta düşecek, yakayı ele vermekten kurtulamayacaklardır. Son olay bunun en bariz göstergesidir. Olay bütün cepheleri ile aydınlanmalı, hükümet gereğini Başbuğ’dan beklememeli, kendisi icabını yapmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi