Serdar Arseven

Serdar Arseven

Baykal’ın “ samimiyetinden ” şüphem yok!..

Baykal’ın “ samimiyetinden ” şüphem yok!..

CHP Genel Başkanı’nın gündeminde dün de “erken seçim” vardı.
Son zamanlarda bu meseleye iyice takmış olmasını neye bağlarsınız?..
“İktidar ümidi” taşıyor olabilir mi?..
Hayır...
CHP’nin tırmanışına işaret eden hiçbir araştırma sonucu yok.
Kasım 2010’da yapılacak bir seçimden; “hava değişmediği takdirde” MHP’nin bir ölçüde kârlı çıkması mümkün.
MHP ekseninde siyaset yapan CHP ise; “Anamuhalefet” pozisyonunu dâhi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Böyle bir durumda; “Gün ola harman ola” ruhuna sığınmak gerekmez mi?..
Hayır, mesele öyle değil;
Baykal erken seçimi “samimi” olarak arzu ediyor. Onun için; “anamuhalefet” olmaktan çok daha önemlisi; “alandaki” hakimiyetini sürdürmek...
“Küçük olsun benim olsun!..”
VARSA YOKSA SARIGÜL!..
Baykal, politik hayatının en iyi performansını nerede sergiledi?..
Bildiniz; Mustafa Sarıgül’ün Genel Başkanlığı zorladığı Kongre’de.
Böyle bir “aksiyonu”; “anamuhalefet” görevinde sergilemiş olsaydı, AK Parti iktidarını ciddi bir şekilde zorlayabilirdi.
“Miadı dolmuş politikacı” böyle;
işi “yapabilecek olana” bırakmak yerine, ısrarla ve inatla “mevzi korumanın” derdine düşüyor.
Yazık.

CHP kulislerini arşınlayanlar; Mustafa Sarıgül’ün ayak seslerini rahatlıkla duyabilirler. Bu ayın 17’sinde, İzmir Bornova Meydanı’nda yapacağı mitingle yol haritasını açıklayacak olan Mustafa Sarıgül’ün hızla tırmanacağını düşünüyorum.
Sarıgül, “CHP, DSP ve SHP’nin politika yaptığı alanda” ciddi bir iddianın sahibi olabilir. İlaveten; iktidardan memnun olmamakla birlikte “oy verecek alternatif parti bulamayan” seçmenlerin bir bölümünü de çekebilir.
İlk genel seçim, “solda” bir “miadı dolmuş tasfiyesi” hareketine sahne olacağından; Sarıgül hareketine “şimdilik” daha ziyade bu yönüyle bakalım.
Sarıgül’ün startı İzmir’den vermesi önemli. Zira İzmir, CHP açısından sembolik değere sahip olduğu kadar “iç çekişmeler” bakımından da son derece kritik bir alan...
Mahalli seçimlerden önce; Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile Genel Merkez arasındaki büyük çekişme su yüzündeydi. O kadar ki; CHP’li Belediye Başkanı; Deniz Baykal’ın İzmir’de basın toplantısı düzenleyeceği salona; “Genel Merkez” talimatıyla alınmamıştı.
Bu tavra fena halde öfkelenen Kocaoğlu da tepkisini “Eşekoğlu eşekler!.. Öküzler... (Partiyi) batırın da kurtulun!..” sözleriyle dile getirmişti!..
Ve unutmadan; Baykal’ın; ayağı kırılan Kocaoğlu’na geçmiş olsun ziyaretinde bulunmaması da dikkat çekmişti.

Bu durum değişmeye başlamış, gelen bilgilere bakılırsa.
İzmir’in yerel gözlemcileri, “Baykal’ın adam yerine koymadığı” Aziz Kocaoğlu’nun Mustafa Sarıgül sayesinde “kıymete bindiğini” belirtiyorlar.
Sadece Kocaoğlu’nun değil; İzmir’in bazı CHP’li ilçe başkanlarının da, Baykal nezdinde kıymete bindiği bir dönem bu!..
Bu arada; CHP’li vekilleri de, “korumaya almanın” icap ettiği bir dönem!..
ÖNDER’İMİZ SAV!..
Deniz Baykal; Mustafa Sarıgül’ün İzmir’deki “zemin kaydırma” operasyonuna kimle direnmeye çalışıyor dersiniz?..
Sarıgül’ü “fena halde endişelendiren” (!) bir isim: “Teknoloji dehası”; Büyük CHP Büyüğü Önder Sav!..

“Sarıgül hamlesini” etkisiz kılmaya çalışan Önder Sav’ın hâlâ “Kendisinden çok şey beklenen parti önderi” pozisyonunda bulunması CHP’nin hâlini gözler önüne sermiyor mu?..

Baykal “erken seçimi” samimiyetle istemekte... Zira; zamanında “barajın altında kalan” Baykal; seçimin zamanında ya da zamanından birkaç ay önce yapılması halinde “aynı başarıyı” tekrarlayabilir!..

Zamanında bırakıp gitmesini bilmeyen, ahir ömründe ne hallere düşüyor.
Yazık!..
AH-SEN!..
Dün, Bilkent Otel’deki Hukuk Kurultayı’ndaydık...
Etkinliğin düzenleyicisi Ankara Baro Başkanı Vedat Ahsen Coşar’ın uzun konuşmasının bazı yerlerine takıldık.

İyi güzel;
12 Eylül Anayasası’nın “ne kadar çağdışı bir Anayasa olduğunu, bireyi değil de devleti-otoriteyi öncelediğini” vesaire gayet güzel dile getirdi.
Getirdi de, hemen ardından; “Millet çoğunluğuna” dayanan siyasal yönetimlerin hakimiyetinden şikayet etmekle kalmadı; “Gücü en çok yürütmenin (hükümetin) kötüye kullandığını, özgürlükleri en çok O’nun çiğnediğini” söyledi.
Tuhaf;
Bir yandan “darbe anayasasından” yani “Askerin yaptırttığı” Anayasa’dan şikayetçi ol; bu Anayasa’nın özgürlükleri katlettiğine getir...
Diğer yandan da, “kötülüklerin kaynağı” olarak millet iradesine dayanan yürütmeyi işaret et!..
Darbeleri “yürütme” mi yapıyor;
sistemi “Antidemokratik anayasalarla” yürütme mi kilitliyor?..
İyisin hoşsun da...
Doğrunun kıyısından geçmesen;
Ah-sen!..
YARGININ HESAP VEREBİLİRLİĞİ!
Hukuk Kurultayı’nda konuşan Adalet Bakanı Sadullah Ergin; “Yargının hesap verebilirliği” üzerinde durdu.
Evet; bilhassa yüksek yargı,
“yargı”dan neredeyse muaf!..
Misal çok... Bir zâtın; “emri altındaki” muhtelif “personele” defalarca “sarktığını”, hatta daha da ileri gittiğini ortaya koyan “raporları” neşrettik de ne oldu?..
EVET “TÜRK YARGIÇLARINA GÜVENİLMELİ!..”
Ve bir başka not: Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in konuşmasının bilhassa “Yargı bağımsızlığına” dair bölümleri salondan bolca alkış aldı.
Bir de; “Türk Yargıçlarına güvenilmeli” mesajı. Katılmamak mümkün değil; Kozmik odaya giren Hakim de bu “güvenden” nasibini almalı!..
ATEŞ BACAYI SARDI
Sayın Gerçeker’in “Yargı tıkandı, ateş bacayı sardı. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi’nin üyelik yapısını değiştirseniz ne olur değiştirmeseniz ne olur?” şeklindeki sözleri de dikkat çekiciydi.
İyi madem; “o kadar” fark etmiyorsa, “Anayasa Mahkemesi üyelerinden bir bölümünü Meclis’in belirlemesine karşı çıkmanın da anlamı yok!..”
Di mi!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi