LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Deniz Baykal seçimi kaybetmek için istiyor!

Deniz Baykal seçimi kaybetmek için istiyor!

- Lütfü Bey; CHP lideri Deniz Baykal sürekli olarak, "Ülke bir an önce erken seçime gitmeli" diyor. Onun bu tavrı hakkındaki yorumunuz nedir?
- Anlaşılıyor ki sürekli seçim kaybetmek Deniz Baykal da uyuşturucu alışkanlığı gibi bir alışkanlık yapmış! "Yine bir seçim olsa da yine kaybetsem" diyor! Belli ki Baykal, erken seçimi bunun için istiyor! Çünkü seçimde yine kaybedeceğini en iyi Deniz Baykal biliyor! Öyle ya, çok uzun yıllardır CHP'nin başında olan Baykal girdiği her seçimi kaybetti. Deniz Baykal'ın yönetimindeki CHP dünyada, hatta evrende seçim kazanmayı hedeflemeyen tek parti! Baykal'a ana muhalefet lideri olmak yetiyor. Hem hiçbir sorumluluk almıyor, hem de Başbakan’ın sahip olduğu her türlü imkana sahip oluyor. Mesela o da Başbakan’ın bindiği makam arabasının bir benzerine biniyor. Mesela o da Başbakan’ın oturduğu makam odasının bir benzerinde oturuyor. Buna karşılık Başbakan gece gündüz çalışırken, Deniz Baykal haftada bir Meclis'te konuşuyor; sonra da yan gelip yatıyor. Dedim ya, Baykal erken seçimi kazanmak için değil, kaybetmek için istiyor! Öyle ya, seçimi kazanmak istese haftada bir gün Meclis'te konuşup, sonra da yan gelip yatar mı? Başta işsizlik, emek sömürüsü gibi ülkenin bunca sorununa çözüm önerileri sunmak için kafa yormaz mı? Türkiye'nin her yanını il, ilçe demeden dolaşmaz mı? Malumunuz bundan önceki seçimlerde Deniz Baykal, AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın dolaştığı illerin, ilçelerin yarısı kadarını bile dolaşamadı. Hatta seçim zamanı bile Antalya'da bol bol denize girip tatil yaptı. Hiç Ağustos Böcekleri gibi yan gelip yatanların, çalışkan karıncalara karşı kazanma ihtimali var mı? Baykal çok uzun yılllardır CHP lideri; ama bunca yıldır girdiği her seçimi kaybetti. Eh şimdi yaşı da 72'ye geldi. Hiç nüfusunun üçte ikisi genç olan Türkiye seçmeni böylesine yaşlı bir lidere oy verir mi? Kaldı ki Deniz Baykal'ın kurmay heyeti de kendisi gibi yaşı 70’i çoktan geçmiş, işi çoktan bitmiş politikacılardan oluşuyor değil mi? Mesela Baykal'ın sağ kolu olan Önder Sav, kendi cep telefonunda no tuşu yerine yes tuşuna basan, daha kendi cep telefonunu bile yönetmekten aciz biri. Seçimlerde seçmen bu duruma bakıp, "Daha kendi cep telefonunu yönetemeyenler ülkeyi nasıl yönetecek" demez mi? Ama bütün bunlara rağmen Deniz Baykal'ın erken seçim istemesi kaybetme alışkanlığıyla ilgili! Belli ki Baykal yine kaybetme krizine girdi!
KEMALİSTLER SOSYALİSTLERİN KATİLİDİR!
- Bir suikast sonucu öldürülen Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür Mumcu, birkaç gün önce önemli açıklamalarda bulundu. Biraz önce sizinle birlikte gözden geçirdiğimiz onun bu açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Öncelikle Özgür Mumcu neler demişti; bunları satır başlarıyla da olsa duymayanlara duyurmak gerekiyor. Özgür Mumcu, "Babamı İslâmcıların öldürdüğüne inanmıyorum; kontrgerilla öldürmüş olabilir" diyor. "Kemalist değilim" diyor. "Başörtüsü yasağına karşıyım" diyor. "Mustafa Balbay'ın Darbe Günlükleri'ni yayınlamayıp saklaması vahim" diyor. CHP'yi, Cumhuriyet gazetesini izledikleri politikalar nedeniyle eleştiriyor. Ve de kendisini sosyalist olarak tanımlıyor. Özgür Mumcu'nun bunlar ve benzeri tüm söyledikleri bize neyi gösteriyor? Sosyalist bakış açısıyla Kemalist bakış açısı arasındaki farkı gösteriyor. Özgür Mumcu olaylara Kemalistler gibi darbeci bir bakış açısıyla değil, sosyalistler gibi halkçı bir bakış açısıyla bakıyor. Halkın inançlarına, değerlerine saygı duymayan Kemalistlerin aksine, sosyalistlerin halkın inançlarına, değerlerine saygı duyduğunu ortaya koyuyor. Bunun yanında Uğur Mumcu'yu İslâmcıların öldürdüğü şeklindeki Kemalist bakış açısına karşı çıkıyor. Babasını şimdilerde Kemalistlerin var güçleriyle savunduğu Özel Harp Dairesi'nin öldürmüş olabileceğini söylüyor. Nasıl ki Özgür Mumcu sosyalistler ile Kemalistler arasındaki farkı ortaya koyuyorsa, artık Türkiye halkının da sosyalistler ile Kemalistler arasındaki farkı anlaması gerekiyor. Çünkü yıllardır Türkiye halkına Kemalistler sosyalistmiş gibi gösteriliyor. Bundan da en büyük zararı sosyalistler görüyor. Bilinmelidir ki Kemalistler ceberrut devletçidir; sosyalistler ise halkçıdır. Bilinmelidir ki sosyalistler özgürlükçüdür; Kemalistler ise yasakçıdır, baskıcıdır. Bilinmelidir ki Kemalistler ülkemizin Mustafa Suphi gibi sosyalist önderlerini, Deniz Gezmiş gibi sosyalist gençlerini katletmişler; Nazım Hikmet gibi sosyalist şairlerini hapislerde çürütmüşlerdir. Bu tarihsel gerçekler de gösteriyor ki Kemalistler sosyalistlerin katilidir!
BAŞBAKAN ANASINI DEĞİL DANASINI GÖRÜYOR!
- Başbakan Erdoğan, işyerleri kapatılacağı için kendilerine daha düşük bir ücretle iş teklif ettikleri Tekel işçilerinin bunu kabul etmeyip halen direnişlerini sürdürmeleri üzerine "Yetimin hakkını onlara yediremem; onların devlete maliyeti 40 trilyonu buluyor" demekte. Sizin bu konu hakkındaki değerlendirmeniz nedir?
- On bin Tekel işçisinin Başbakan’ın hesabına göre devlete maliyeti 40 trilyonu, sendikanın hesabına göre ise 20 trilyonu buluyor. Her olaya olduğu gibi bu olaya da hakkaniyet açısından yaklaşmamız gerekiyor. Başbakan yetimin hakkını Tekel işçilerine yedirmeyeceğini söylüyor ama, Tekel işçilerine gelene kadar yetimin hakkının nerelere yedirildiğini unutuyor. Başbakan yetimin hakkını Tekel işçilerine yedirmeyeceğini söylüyor ama, emekli olmuş Genelkurmay Başkanlarına bile trilyonluk arabalar satın aldırdığını unutuyor. Yetimin hakkı, şu fakir milletin parası öylesine yediriliyor ki, Tekel işçilerinin ki bunların yanında devede kulak kalıyor. Ama Başbakan devlette haddi hesabı olmayan israfı görmüyor, Tekel işçilerinin devlete olan maliyetini görüyor. Sen Başbakan olarak dünyanın en zengin devletlerinde bile görülmeyen makam arabaları, makam lojmanları, makam helikopterleri, makam uçakları saltanatına son verirsin.. Devlet görevlilerinin askeri helikopterlerle ailelerini pikniğe götürmesine son verirsin.. Kısacası, Başbakan olarak devletteki bunlar ve benzerleri israfa, yetimin hakkının yedirilmesine son verirsin.. Ancak ondan sonra Tekel işçilerine yetimin hakkının yedirilmemesinden söz edebilirsin. Ama anlaşılan Başbakan’ın gözü büyük olanı görmüyor; küçük olanı görüyor! Ya da başka bir deyişle, Başbakan yetim hakkının anasını görmüyor, danasını görüyor!




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi