Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Derilerimize bak!..”

“Derilerimize bak!..”

Çankaya Köşkü’ndeki “övünç madalyası” töreninde ben de vardım; hüznü ben de yaşadım.
Bir an “O baba” oldum;
Cumhurbaşkanı’nın önünde yere yığılan; “Şehit Babası!..”

Devlet bana “madalya” veriyor;
Oğlum, “derin terör”ün “kurbanı” oldu diye.
Övünç madalyası.

Bunları düşünürken titriyordum,
Ruhumun “Baba” tarafı ezilirken…
“Kadın feryatları” çınlatıyordu kulağımı…
Baktım; koltuklara yığılmış “Şehit anaları.”
“Ahhh” dedim içimden;
“Bir de sizi örtülüsünüz diye yemin merasimlerine almazlar!..”
Haydi sizi aldılar diyelim yaşınıza hürmeten; kızınızı almazlar!..”

O sahneleri hatırladım;
“Parmaklıklar ardında!..”
O fotoğraflar;
Torununun, oğlunun yemin merasimini izlemek için 700 kilometreden gelmiş “sakallı dedelerin”, “örtülü anaların” demir parmaklıklar ardındaki hüznünü!..

Analar, babalar perişan…
Bütün salon ağlıyor…
Gözyaşı sel; ben de tutamadım kendimi…
Resepsiyon salonuna geçtik; Cumhurbaşkanı fevkalade üzgündü…
Gözleri nemli;
“Bir tek şehit daha olmasın, bütün maksadımız bu... Başkaları bu acıları yaşamasın” dedi.
Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını sürdürdüğü esnada yavaş yavaş uzaklaştım bölgeden…
Sayın Gül ile değil; şehit anne ve babaları ile konuşmak istedim de ondan…

Gün onların günüydü; onlar taltif ediliyordu göz kırpmadan evlat verdikleri için.
Gittim yanlarına, selam verdim…
Ne düşünüyor; neler hissediyorlardı?..
Beklemediğim cevaplarla karşılaştım…
Bir yakın mesela, dedi ki bana;
“Derilerimizin rengine bak!..”

Baktım…
O devam etti:
“Birilerinin derilerine benziyor mu?..”
Benzemiyor!..

“Nasıl benzesin ki…Biz güneş altında yanmışız!.. Tarlada yanmışız, inşaatlarda yanmışız!.. Bizim evlatlarımız da, askerlik çağına ‘yana yana’ gelmişler!.. Hiç bolluk görmemişler; hep sıkıntı çekmişler!..”

Başım önde düşünüyordum, karşımdaki “ağabey” sözlerinin devamını şöyle getirirken;
“Askere gidene kadar yanıyor; askerde -vatan sağolsun- yine yanıyor!.. Ve biz buralarda tekrar tekrar yanıyoruz!.. Kavrulduk beyim!..”

“Hep biz... Hep biz... Biz yanıyoruz!..”

Çanakkale’de “siz” yanmıştınız!..
Kurtuluş Savaşı’nda da yanan sizdiniz!..

İlk Meclis’i siz kurdunuz!..
Cumhuriyet’i de öyle!..
Ya sonra…
Sonrası mı?.. Yanmak işte!..
Savaşta ve sulhte!..

Bir tuhaf oldum…
“Ağabey”in derisine baktım uzun uzun…
Sonra… Gazilerin derilerine…

Evet Güneş herkes için doğuyor…
Herkes için doğuyor da…
Hep “Mehmet Efendi” ile “Ayşe Teyze”yi yakıyor!..
Bizi yakıyor!..

Peki ne olacak?..
Dedi ki “ağabey”im;
“Çaresi yok!.. Bu PKK denilen birilerinin maşası!.. Öldür öldür bitmez!.. Bitmeyecek!..”

- Ya nasıl bitecek?..
“Kazana kazana bitecek!..”
- Yani?..
“Gençlerimizi kazanacağız!.. Kürt gencini PKK’ya bırakmayacağız!.. İnşallah artık yanmayacağız!.. Bizden sonrakilerin derileri böyle kavrulmayacak!..”
(Âmin!)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi