M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Aklın Fonksiyonları

Aklın Fonksiyonları

Başlangıçta insan, masum ve temiz bir yaratılışla (İslam fıtratı üzerine) doğmuştur.[Buhârî,cenâiz,92].

Doğumla birlikte ilk başta anne-babasının, ailesinin, çevresinin ve aldığı eğitimin de etkisiyle rüşt çağından itibaren mükellef ve sorumlu bir varlık olarak görevini yapmaya ve kendine emanet edilen vücut ve akıl nimetini korumaya başlar. Çünkü, insanı yaratılıştan suçlu sayan anlayışı reddeden İslam’da sorumluluk çağı; reşit ve baliğ olmakla başlar.

İnsan günahkâr doğmaz, ama sonradan aklını ve vücudunu kötü kullandığı için günahkâr olur. Kur’an’ın ilk emri “oku”; akıl sağlığıyla ilgilidir, ikinci emri “temizlik” ise; beden ve ruh sağlığıyla alâkalıdır.

Hayatta, vücudun maddi temizliği kadar, ruhun manevi temizliği de önemlidir. Kişinin yaptığı iyilik veya kötülükler, kime karşı yapılmış olursa olsun, öncelikle kişinin kendine yapılmış sayılır. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’de, “Kim iyi bir iş yaparsa kendi lehine; kim de kötü bir iş yaparsa kendi aleyhine yapmış olur” [Fussılet 41/46] buyurulur.

Aklın fonksiyonları; düşünmek, anlamak, iyi, doğru ve güzel olan şeyleri bulmaktır. Bunlara uymak, “temiz akıl” sahibi olmanın bir şartıdır. Çünkü, “Onlar sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın doğruya ilettiği temiz akıl sahipleridirler.” [Zümer 39/18]

“Akıl” kelimesinin yalın halde Kur’an’da geç¬mediğini görüyoruz. Fakat (a-k-l) maddesi; mazi, muzari ve ism-i fail formlarında sıklıkla zik¬redilmiştir. Çekim farklılıklarına rağmen bu maddenin türevleri Kur’an’da daima sabit anlamda kullanılmıştır.

Kur’an’da “akıl” kavramının sadece şu iki anlamdan birinde kullanılmış olduğu söylenebilir:

Birinci anlam, nefiste ilmi kabul etmeye hazır bulunan kuv¬vet ki, kelam ve fıkıh terminolojisinde “fıtrî akıl”, felsefe terminolojisinde ise “potansiyel akıl” olarak isimlendirilmiştir.

İkinci anlam ise, insanın bu potansiyel sayesinde elde ettiği ilim ki, ıstılah’ta kazanılmış “müktesep akıl” veya deneysel “tecrübî akıl” olarak ifade edilmiştir.

Şer’i teklif (mükellefiyet, sorumluluk) alanında kastedilen akıl, işte bu birinci manadaki akıldır. Bu, doğumda hazır bulduğumuz fonksiyonel akıldır. Bilindiği gibi, İslam’da mükellefiye¬tin baş şartları akıl ve bülûğ’dur. Aklını kay¬betmiş olanlar mükellefiyetten muaf tutulurlar, onlar şer’i hüküm ve cezalardan sorumlu değildirler.

İkinci anlamdaki akıl yani müktesep akıl ise, fonksiyonların hayata geçirilmesi, geliştirilip yetiştirilmesidir. İlim, amel, ahlak (ihlas) ekseninde kendini gösterir. Bu akıl, Kur’an’da sıkça tekrar edilen iman-amel münasebetlerine konu olur. Zira, Kur’an’da iman hemen her yerde salih amel¬le birlikte zikredilir.

Sıkça geçen “iman edip salih amel işleyenler” ibaresi, imanın tek başına yeterli olma¬dığını, salih amelin de tamamlayıcı bir kemâl şartı olduğunu anlatır. Bunu anlamayanlar için de Kur’an akla göndermeler yapar: “Akletmezler mi, düşünmüyorlar mı, tefekkür etmezler mi, anlamıyorlar mı?” [Bakara 2/242, Nisa 4/82, Araf 7/185, Sad 38/59, Yasin 36/68…], “yoksa akıllarında kilitler mi var?” [Muhammed 47/24]…” gibi sorularla akla ve aklın fonksiyonlarına dikkat çeker.

Ayrıca akıl; kâfir, müşrik ve münafıklardan söz edi¬len birçok yerde; “onu aklettikten sonra, bile bile tahrif ettiler” (Bakara 2/75) şeklinde; tefekkür, tedebbür ve istidlal anlamında kullanılmıştır. Demek ki, aklın var olması ve sağlıklı olması yetmez, yaratılış amacı doğrultusunda görevini yerine getirmesi istenir.

O da; düşünmek, anlamak, tefekkür ve tedebbür etmek, istidlal edip hak ve gerçeği kavramak, iyiyi, doğruyu ve güzeli bulmaktır.

Aklın fonksiyonlarını iyi çalıştıranlar, iki hayatın da huzurunu yaşarlar.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi