Serdar Arseven

Serdar Arseven

Çevik Bir “vazife”den kaçmaz!

Çevik Bir “vazife”den kaçmaz!

İlginç bir davet aldık. Bir “eski” arkadaş, mutlaka görüşmek istediğini belirtiyordu.
TSK’nın bugünkü üst düzey yönetimiyle yakın temas halindeymiş...
Maksadı; düşüncelerini dile getirmek suretiyle, bizi aydınlatmakmış!..
¥
Hak verirsiniz; pozisyonumuz gereği, bu türden “buluşma tekliflerini” aşırı ihtiyatla karşılıyoruz.
Ergenekon’dan içeri girişinin birkaç ay öncesinde, Şener Eruygur’un buluşma tekliflerini kabul ederken de, buluşma mekanını seçerken de böyle davranmıştık. Kendisi ve arkadaşlarıyla ne konuştuysak, olduğu gibi köşelerimizde yer vermek “ihtiyat akçemiz” olmuştu.
O günlerde, “sağlam yazı malzemesi” kapabilmek amacıyla; Eruygur’a ve diğerlerine hoşlarına gidecek laflar etseydik, hele bunu telefon görüşmelerimiz esnasında yapsaydık, bizim açımızdan hiç de hoş olmayan bir durum çıkabilirdi ortaya.
“Ergenekoncu”ya bile çıkardı adımız, daha kötüsü mü var!..
¥
Efendiiiim; uzatmadan “buluşmaya” gelelim:
Buluşma teklifini “güç bela” kabul ettik. Ve haliyle mekânı da biz seçtik.
¥
“Eski Arkadaş”; artık iltifat mıdır nedir bilmem; çok farklı bir gazeteci olduğumu filan söyleyerek girdi söze. Onun veya bunun “yandaşı” olmadığımızla; “milli” ya da “ulusal” meselelerde hassasiyete sahip bulunduğumuzla devam etti.
¥
Ve sonra “Sayın İlker Başbuğ’a nasıl baktığınızı bilmem. Ancak, yazılarınız kendisi hakkında pek de olumlu düşünceler içinde olmadığınızı gösteriyor” dedi.
Ben yorumsuz kaldım, o devam etti: “Kendisi demokrat bir insandır. Sizinle aynı hassasiyetleri paylaşır. ‘Dini’ konularda değil tabii; ‘Milli’ konularda daha çok. Sizin genel olarak üzerinde durduğunuz birtakım noktalar vardır. O konulardaki bazı endişelerinizi paylaşır.”
¥
Konuşmanın bu taraflarıyla pek ilgilenmedim.
Buna benzer lafları çok işitmiştim; her Genelkurmay Başkanı’nın bazı konularda bizim gibi düşündüğü söylenir. Ancak, her Genelkurmay Başkanı o hukuka aykırı akreditasyon uygulamasını devam ettirir.
Her Genelkurmay Başkanı“Malum gazete”nin “Lanetli” adamlarını başköşede ağırlarken; düzgün medya organlarının mensuplarını kapı dışında tutar. Ya da en fazla “Askı”da bekletir!..
¥
“Eski” arkadaşın bu konularda bardağın onda birlik “dolu” tarafını değil de “boş tarafını” öne çıkartmamıza itirazı vardı.
“Genelkurmay Başkanlarının da rahat pozisyonda olmadıklarını” hatırlatarak; “Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun, Hilmi Özkök’ün ne bâdireler atlattıklarını bilirsiniz” dedi.
Evet biliriz!..
¥
“Eski arkadaş”ın İlker Başbuğ zihniyeti ile (mesela) “Çevik Bir zihniyetini” birbirinden ayırmamız yönünde telkin çabası vardı. Sürekli olarak “Çevik Bir”in özel pozisyonuna dikkat çekiyordu. Ve 28 Şubat sürecindeki “dış etkenler”e işaret ediyordu…
Kuzey Irak’a getiriyordu lafı. Oradaki oluşumların “arka plânı”ndan bahsediyor; bir sürecin Kuzey Irak’ı, bir ülke için “yeni bir açılım alanı” olarak değerlendirenler tarafından “yönlendirildiğini” söylüyordu.
¥
Değerlendirmelerini fazla önemsemedik; “eski arkadaş”ın.
“Son zamanlarda bolca Başbuğ yazısı kaleme alıyoruz ya, etkilemek istiyor” diye düşündük.
“Belli konulardaki hassasiyetimizi” de biliyor tabii…
“Oradan çalışıyor” dedik.
¥
Lakin, bazı soruları da kafamıza takılmadı değil…
Eski arkadaşımız; “Yakın geçmiş inceden inceye ele alınıyor. Özellikle eski üniformalılardan, kimin hangi dönemde, neler yaptığı teker teker ortaya çıkartılıyor ama…” dedi... Çayından bir yudum aldı… Kaşlarını çatarak sorularını sıraladı:
“Balans ayarı yapıldığını alenen ifade etmiş…
Bir süreci olduğu gibi yönlendirmiş Emekli General Çevik Bir’in üzerinde yeterince durulmamasının sebebi ne?.
Çevik Bir’in ismi gündeme niçin pek gelmiyor?
Onun ismi, ilişkileri, niçin masaya yatırılmıyor?..”
Askeri müdahaleler ele alınırken; Ergenekon masaya yatırılırken, Sayın Bir’in bilgilerinden niçin yeterince istifade edilmiyor?..
Kendisinin şöyle bir ifadesi alındı ama…
Çevik Bir’in şahitliğinden daha fazla faydalanmak gerekmez mi?..
¥
“Hem sonra Şener Eruygur’la Çevik Bir arasında ne gibi bir fark var?..
İkisi de aynı idealler uğruna mücadele vermediler mi?.. Siz niçin Çevik Bir’le olması gereken gibi ilgilenmiyorsunuz?”
¥
Biz bunları not düşerken “eski arkadaş” devam etsin söze:
“Bir başka mesele: Dönemin Başbakanı Sayın Erbakan; bu süreçteki dış etkilere sık sık vurgu yaptı ve yapmakta. Sayın Erbakan’ın ve diğer Milli Görüş önde gelenlerinin ifadelerinde sık sık ‘dış etkiler’ öne çıkmakta. 28 Şubat’ın arka planındaki gerçekler nelerdi?.. Adalet; Sayın Erbakan’ın vereceği bilgilerden istifade yoluna niçin gitmiyor?..”
¥
Evet, Çevik Bir’in ve bir dönemin mağduru Muhterem Erbakan Hoca’nın verecekleri bilgiler son derece önemli olmalı.
¥
Böyle bir “açılım”; Sayın Bir için de faydalı olmaz mı?..
Hakkındaki birtakım iddialar asılsız ise, bu iddiaları cümle alemin gözleri önünde boşa çıkartma imkanına kavuşması, kendi açısından iyi olmaz mı?..
Erbakan Hocamıza da, o döneme ilişkin bilgilerini “Adalet”le paylaşma imkanı sunulsa… Türkiye’yi düze çıkartmak için gecesini gündüzüne kattığı esnada, nasıl ve niçin engellendiğini belgeleriyle ortaya koymasına yol açılsa…
¥
Doğrusu, “Eski Arkadaş”ın söylediklerinin çoğuna ilgisiz kaldım; lâkin “Çevik Bir” tarafını özellikle not aldım.
¥
Şubat’ın ortalarına yaklaşıyoruz; 28 Şubat’a da ne kaldı şunun şurasında.
Çevik Bir ismi gündeme gelsin hele.
Kendisi, “ticarete” yönelmiş ve kendisini büyük ölçüde torunlarının istikbalini kurtarmaya motive etmişse de…
“28 Şubat sürecinin ve sonrasının büyük ölçüde aydınlanmasına büyük katkı sağlamak” gibi bir “vatan” görevi için de “vakit” ayıracaktır mutlaka!..
Kendisini pek severim. Göreve çağrıldığı takdirde “seve seve” yerine getireceğinden de şüphe etmem.
Bakın, Adalet çağırdığında hemen gitti… Daha fazla bilgi vermesi talep edildiğinde de yerine getirecektir. Niye getirmesin ki?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi