Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Yargıda skandal! Ama yargı adına hareket edenler daha skandal

Yargıda skandal! Ama yargı adına hareket edenler daha skandal

Türkiye, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanması ile skandal üzerine skandal yaşıyor. Sanki daha önce savcı veya hakim hiç tutuklanmamış...
Ortalık iyice karıştı.
Adalet, gözdağı ile soruşturma yapan savcılardan yetki kaldırılması arasında sıkışıp kaldı. Bu aşamada hangi babayiğitin gelip de korkmadan, yılmadan görevine devam edeceği oldukça düşündürücü... Edebilir mi?
Yani bu başsavcının tutuklanmasına devam ederseniz sizin de başınıza gelecekleri düşünün.
Bakacağız.
Yargı teslim mi olacak, yoksa eldeki delillere ve de suç vasfına göre mi devam edecek?
Öte taraftan Yargıtay Başsavcısı devrede.
O diyor ki:
“Yargının siyasi güçlerin etkisi altında bulunup bulunmadığının, bireyi kamu gücünden koruyan hukuk kurallarının uygulanıp uygulanmadığının tespiti, dolayısıyla demokrasi ve hukuk devletinin korunup yerine getirilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Habur, Erzincan ve Erzurum adli yargı çevrelerinde yargıyı yıpratan, yargıya olan güveni sarsan adli tahkikatlar incelemeye alınmıştır.”
Buradan kim ne anlıyor?
Sayın Başsavcım, siz ne anladınız?
Herkes aklını başına toplasın mı?!.
Yoksa ne?..
Habur, Erzincan, Erzurum yargı çevresindeki soruşturmalara bakan hakim ve savcılara dönük bir duyuru ama AK Parti’ye kapatma davasına bir gerekçe gibi...
Demokratik ülkelerde bir başka emsali var mı?
Birisi bu...
Diğeri de, ihsas-ı rey.
Hakim nerede olursa olsun hakimdir.
Önüne dosya gelmeden, delillere bakmadan görüş açıklayamaz, karar veremez...
Vermişse ihsası rey olmaz mı?
Bu aşamada kurul ihsas-ı reyde bulundu.
Bundan sonrasına devam edebilecek mi?
Ederse ne olur? Hiçbir şey, çünkü kurulun kararlarına karşı yargı konuşamaz...
Gelelim bakanlığın tutumuna.
Müsteşar kilit üye...
Kamuoyunda müsteşarın olağanüstü kurul toplantısına katılması, özel yetkilerin kaldırılmasına yeşil ışık olarak algılandı... Bakanlık “yargıya müdahale” şeklinde açıklamalar yaparken aynı anda toplantıya katılması kafaları iyice karıştırdı...
Asıl düşündürücü...
Danıştay Başkanı’nın alakası olmadığı halde görüş açıklamasıdır. Sayın Başkan hakim olduğuna göre, görmeden etmeden kimin haklı kimin haksız olduğuna nasıl karar verebildi?
Hem Erzurum’da yürütülen bir soruşturma hakkında söz söylemeye yetkisi var mı?
Veya Yargıtay Başkanı.
Aynı soruyu ona da yöneltebiliriz.
Yürütülmekte olan bir soruşturma hakkında görüş beyan etmek yargıya baskı değil midir?
Aynı eylemi bir vatandaş yapmış olsa, ceza alır mı almaz mı?
Sonuca varacak olursak olay vahimdir...
Erzurum’daki olayı “salt ideoloji açısından” ele aldığımızda bu ülkede başımıza çok işler açarız. Orada bu soruşturmayı yürüten sadece savcılar değildir.
Devamında hakimler de var...
Farz edelim ki savcılar yanlış yaptılar, ya hakimler?..
O kadar hakim yanlış olan bir soruşturmaya tutuklama verir mi?
Hem savcıların özel yetkisini kaldırdın, tutuklamayı verenlerinki duruyor...
Dışarıdakiler bilmez ama ben söyleyeyim.
Askerlerde olduğu gibi hakim ve savcılar arasında da meslek dayanışması var.
Görüş ayrılığı olsa bile hiçbir hakim ve savcı kolayına meslektaşını tutuklamaz.
Tutuklama ve de ceza en son çaredir...
Onun için benim de kanaatim Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, Başsavcıvekili Tarık Gür, cumhuriyet savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı, Osman Şanal’a reva görülenler haksızlıktır. Yapılanları hak etmediler... Kınıyorum...
Genç meslektaşlarıma geçmiş olsun dileklerimi iletirim...
Son anonsum ise yine iktidaradır...
Huzursuzluğun kaynağı, ülkenin kaderinde teokratik yapılanmayı sağlayan darbe anayasasıdır... Bu anayasa kaldığı sürece huzursuzluklar bitmez...
Daha vahimi eskilere döneriz, bir sefer daha hatırlatırım....

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi