Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Olmadı Sayın Başbakanım...

Olmadı Sayın Başbakanım...

Hiç olmadı...
Yakışmadı...
İğreti durdu...
İncitici oldu...
Çünkü Sayın Başbakanım, konuya yaklaşımınız öncelikle “demokratik” değil...
Madem ki, siz eski partinizden “demokrasi olmadığı”, bir “biat kültürü”nün partiyi ele geçirdiği gerekçesiyle istifa edip parti kurmuştunuz; demokratik hak ve özgürlükleri en çok savunması gerekenlerden birisiniz...
Zaten savunuyordunuz...
Öteden beri “demokrasi” diyordunuz, “ötekileştirmemek” gerektiğini söylüyordunuz, “tenkit hakkı”na saygı duyuyordunuz...
Peki şimdi ne oldu?..
Ne oldu da, bazı kalemlerin “kırılması” gerektiğini savunmaya başladınız?..
Bu işi medya patronlarına ısmarladınız...
“Bazı yazarların kalemini kırın” anlamına gelen sözler söylediniz...
Sizin deyişinizle Sayın Başbakanım, “kusura bakmayın” ama bu haliniz “Balyoz Darbesi”nin mimarlarına benziyor...
Onlar da “kalemi kırılacak gazeteciler”le, “yararlanılacak gazeteciler” listesi hazırlamışlardı...
28 Şubatçılar da keza, aynı şeyi yapmış, bazı köşe yazarlarını “sakıncalı” ilân edip patronları vasıtasıyla köşelerini kapattırmışlardı...
Siz politikayı onlardan mı öğrenmeliydiniz?..
Hayır Sayın Başbakanım olmadı, hiç olmadı!..
Asla yakışmadı size!

Tamam, öfkelisiniz...
Çünkü hem Karadenizli, hem Kasımpaşalısınız!
Yaptığınız bazı güzel ve önemli işlerin çelmelenmesi karşısında doğal olarak kızıyorsunuz...
Doğru olan icraatlarınızın bile nasıl engellenmeye çalışıldığını fark edince, kırılıyorsunuz...
Anlıyorum da, buna rağmen hak veremiyorum...
Biliyoruz ki; bu ülkede Başbakan olmak, “ateşten gömlek” giymektir...
Kırılacaksınız, kırmayacaksınız; üzüleceksiniz, üzmeyeceksiniz; incineceksiniz, incitmeyeceksiniz...
Bunun ne kadar zor olduğunun farkındayım: Fakat Başbakan olmak, zaten zora talip olmak değil midir?

Bazı köşe yazarlarının “güzel”i “çirkin” gibi yansıttıklarını, bir “köşe yazarı” olarak ben de yakından görebiliyorum...
Millete “istikamet haritası” çizmek iddiasında olan gazetecilerle yazarların kendi istikametlerini bulmakta bile acze düşüp, ön kabullerini dayatmaları, hayatının kırk yılını bu mesleğe vermiş biri olarak beni utandırıyor...
İdeolojik saplantıları yüzünden iflah olmaz birer “muhalif” kesilmeleri ve bu yaklaşımı tâ Demokrat Parti döneminden beri sürdürmeleri karşısında ürperiyorum!..
Kısaca söylemek gerekirse, medyadaki bu “peşin hüküm”cülük beni de üzüp kızdırıyor!..
Ne var ki; kalemlerini kırmayı, ekmeklerinden etmeyi hiç düşünmedim...
Çünkü “demokrasi” dediğimiz “Anka Kuşu”nun önsözü, “ötekine tahammül” üzerinedir...
Ayrıca demokrasi, “saçmalama özgürlüğü”nü de kapsar...
Bırakınız yazsınlar, bırakınız yapsınlar!..
Halktan kopmuş, halkın değer hükümlerine yabancılaşmış, hatta zaman zaman halka düşman olmuş, bu tutumlarıyla da halktan tokat üstüne tokat yemiş bir avuç insanın yazdıkları, halkı etkiler mi sanıyorsunuz?..
Etkileseydi, CHP “ebedi iktidar” olurdu...
Etkilemediği içindir ki, “ebedi muhalefet” oluyor!
Yani bu kadar kızmaya gerek yok...
Üzülmeye de...
Bir sürü “doğru iş” yaptıktan, “ilk”lere imza attıktan, AB ile müzakerelere girdikten, 27 Nisan müdahalesini “mert” bir duruşla püskürttükten ve ülkeyi, darbe mimarlarından, “derin” oluşumlara (Ergenekon) kadar tüm fitne odaklarıyla hesaplaşacak bir güce kavuşturduktan sonra, “Muhalif yazarlara yazı yazdırmayın” anlamına gelen bir yaklaşımı size yakıştıramıyorum.
Eğer onca çabanın sorumsuz birkaç yazar yüzünden heba olmasından korkuyorsanız, hiç korkmayın...
“Balık bilmezse Hâlık bilir”...
Siz gönlünüzü ferah tutun, kendinizi millete bırakın ve hızınızı düşürmeyin, şevkinizi kırmayın, moralinizi bozmayın...
Kimseye de kızmayın...
Hele hele kimseyi ekmek kapısından etmeye kalkışmayın.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi