Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Kompleks ve aşağılık

Kompleks ve aşağılık

Kompleksli muhafazakâr gazetesine, internet sitesine, köşe yazısına, romanına, filmine; mesela çıplaklık öğesi koyarken, bu sayede “muhafazakarlık ve çıplaklık”, ya da “muhafazakarlık ve magazin” kontrastı üzerinden piyasa yapmayı hedefler. Onun için her şey çıkardır. Paraya tahvil edilemeyen her duyuş, her fikir, her ilişki boş ve anlamsızdır. Bu yüzden kendisi ve kendisiyle alâka kurulacak ne kadar kutsalı varsa hepsiyle birlikte bir meta haline gelebileceğini anladığı an, kalantorlar karşısında çırılçıplak bir özeleştiri dansına hazırlanmaya başlar. Düşman karşısında sergilenen özeleştiri ise sadece “pişman itirafçılık” ve “muhbirlik”tir.

Son zamanlarda artış gösteren “kompleksli muhafazakâr basın” davranış biçimlerine birkaç örnek: “Onlar magazin yapıyorsa, biz de ‘muhafazakâr magazin’ yapalım. Onlar röportajlarının sonunda, konuğa spor aktivitelerini, mutfakta yemek yapıp yapmadığını soruyorsa, biz de röportaj için gittiğimiz bakanın evinde karı-kocayı henüz yeni aldıkları piyanolarının başında fotoğraflayalım. Onlar hiç bıkmadan usanmadan, bir alıcısı görücüsü kaldı mı diye bakmadan arka sayfa güzeli basıyorsa, biz de Oscar ödül töreni bahanesiyle Angelina Jolie’nin biraz giyinik halini ilk sayfaya, başörtüsü haberinin hemen yanına kocaman basalım. Onlar internet sitelerine manken fotoğrafları koyup fazladan tık alıyorsa, biz de sağlık haberi bahanesiyle siteye bir cinsi latif yerleştiriverelim. Onlar Sevgililer Gününde erotik ekler veriyorsa, biz de Sezai Karokoç ile kamufle edilmiş sevgililer günü eklerini sıkıştırıverelim ….” Son zamanlarda bu davranış biçimine ilişkin örnekler o kadar çoğaldı ki, okur bu örnekleri istediği kadar uzatabilir.
Alfred Adler, aşağılık kompleksi için “Psikiyatrik bir hastalıktan çok psikolojik bir durumdur” der. Bu sebeple somut teşhis ve tedavi imkanına sanırım sahip olunamıyor. Adler, özgüven eksikliği, saplantı bozuklukları ve (burası çok önemli) kültürel yozlaşmayı aşağılık kompleksinin başlıca sebepleri arasında sayarken, aşağılık kompleksinin ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda ise Napolyon komplekslerini gösterir. Mesala Naponyon’u taa Mısır’a götüren temel dürtünün aslında adamın ruhunun derinliklerinde hissettiği korkunç bir aşağılık kompleksi olduğu, gayet anlaşılır bir durum olarak karşımıza çıkar.
Esasen Batılı bir ruhsal hastalık olan aşağılık kompleksi, Türkiye özelinde kendine has bir zincirleme etki gösterir. Şöyle ki; Avrupa ve Amerika görmüş Türk aydınının Batı’ya karşı geleneksel kompleksi bir vakıa iken; bu omurgasız, laik ve halka karşı kibirli aydını görüp tanımış muhafazakarların da bu kesime duyduğu kompleks bir vakıadır. Yani komplekslinin komplekslisi ile karşı karşıyayızdır ki, bunun bir başka adı “sonradan görmeye öykünen ikinci sınıf sonradan görme”dir.
Tekrar Alfred Adler’e dönecek olursak; “kültürel yozlaşma aşağılık kompleksinin başlıca sebeplerindendir.” Demek ki bilinenin aksine kompleks sadece bireysel bir durum değil, aynı zamanda iklimsel ve grupsaldır. Şöyle ki ait olduğu toplumsal köken, kişinin başlıca kompleks kaynağı olabileceği gibi, o kökenin bugün temsil ettiği siyasi ve sosyal süreç, entegre bir mekanizma içerisinde seri bir aşağılık kompleksi üretimi yapabilmektedir. Yani bir fabrikasyon söz konusudur.
Kendi meşrebinden olanlara karşı acımasız iken; laik, kibirli, Galatarasay, Robert Kolej vs. çıkışlı birinci sınıf kompleksliler karşısında ise acınası bir insan tipi ile karşı karşıyayızdır. Bu acıklı durumu bastırabilmek için ikinci sınıf kompleksli türlü kavramlara sığınır, çarpıtır, bin dereden su getirir.
DÜŞMANA YAPILAN ÖZELEŞTİRİ PİŞMAN İTİRAFÇILIKTIR
Zavallılığını, yalakalılığını bastırmak için en sık başvurduğu kılıfın başında ise “özeleştiri” gelir. Kişinin en sevdikleri karşısında ve en samimi bir biçimde yapacağı bir hususi hâl olan özeleştiri, ne yazık ki kompleksli muhafazakarın elinde kendini piyasaya pazarladığı, ahlaksızca teşhir ettiği kirli bir yolun adı ve yöntemi haline gelir.
Kompleksli muhafazakar, “bakın daha nelerim var” diyerek her seferinde bir mahremini daha teşhir ederken, ait olduğu grup/cemaat/toplumsal kökeni de bu işe katıp, kimi zaman abartı, yalan ve dedikodulara da başvurarak muhbirlik ve pişman itirafçılık yapmaktan bir santim geri durmaz.
Gazetesine, internet sitesine, köşe yazısına, romanına, filmine; mesela çıplaklık öğesi koyarken, bu sayede “muhafazakarlık ve çıplaklık”, ya da “muhafazakarlık ve magazin” kontrastı üzerinden piyasa yapmayı hedefler. Onun için her şey çıkardır. Paraya tahvil edilemeyen her duyuş, her fikir, her ilişki boş ve anlamsızdır. Bu yüzden kendisi ve kendisiyle alâka kurulacak ne kadar kutsalı varsa hepsiyle birlikte bir meta haline gelebileceğini anladığı an, kalantorlar karşısında çırılçıplak bir özeleştiri dansına hazırlanmaya başlar.
Öte yandan bunlara tevessül etmeyen ve sâbitelerine sıkı sıkıya bağlı kalanlara ise düşmanlık etmekten geri durmaz. Öyle ki kompleksli muhafazakar, bu düşmanlıkta, dindarın geleneksel düşmanlarını bile geride bırakır. Çünkü bu oyunlardan yüz çeviren dindar, kompleksli muhafazakara geçmişini hatırlatır; erdemin, ahlakın, kişilikli kalınarak da yaşanılabileceğinin ispatını yapar. Kompleksli muhafazakar ise işte buna hiç tahammül edemez, adeta cinnet geçirir ve çıktığı kabuğa olanca hayasızlığı ile saldırır. Okur bu tipleri ve bu durumları hem kendi pratiğinde, hem takip ettiği sosyal yaşamda rahatça görebilecektir.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi