Serdar Arseven

Serdar Arseven

Paşa kızı, yaktı sizi!..

Paşa kızı, yaktı sizi!..

Ya, sevgili kardeşlerim;
Buradan kimseye ekmek çıkmaaaaz...
Vakit sağlam gazetedir; yalan haber yapmaaaz!..
Bunca tecrübeden sonra anlayamadınız mı hâlâ;
Vakit’in kimseyle pazarlığı-mazarlığı yoktur!..
Bundan dolayı da... Vakit ne diyorsa odur!..

Hürriyet’i kaç kere, Milliyet’i, Cumhuriyet’i filan...
Kaç kere, (af edersiniz) şey üstü oturttuk; kim unutabilir ki!..
Kaç paşa, kaç yüksek yargıç, kaç medya patronu... Efendim; kaç CHP ağır topu, eşcinsel, müptezel denedi de Vakit’e çamur atmayı...
Elhamdülillah!..

Ah araya bir de kardeşlerimiz girmese!..
Bu karmaşada sevdiklerimiz de ezilmese!.. Kaç kere yazdım,
Ben “Müslüman’la diğerini aynı kefeye koymaaaam!..”
İster “çifte standart” desinler, ister “kayırmacılık”!..
Ben Müslüman’ı kayırırım!..
Ve aleyhinde bir iddia var ise; ilk anda doğru olmadığını düşünürüm.
Ben bir “ateistten”, bir “fâsık”tan gelen habere itimat etmem!..

Ne yazık ki; neredeyse bütün köşeleri etkisine almış bulunan “ezik ruh hali”, bu tavrımızın karşılık bulmasını engelliyor!..
Nedendir bilmem; bazı kardeşlerimiz, “bir yerlerden gelen” haberlere, “yalanlamalara” peşinen teslim oluyor...

Ben her şeye rağmen seviyorum bu kardeşlerimizi;
“İyi niyetli” olduklarını biliyorum da ondan. “Eziklik” de insanlık hallerindendir. Kimi kardeşlerimiz; kendilerini hâlâ baskı altında hissettiklerinden, kendilerini hâlâ birkaç adım geride gördüklerinden maalesef eziliyor...
Bu ruh hali, icraatlara da yansıyor. Ve yine maalesef, “bir bütün” halinde hareket etme değil de, bir yerlere “yaranma” arzusu öne çıkıyor.
Allah yardımcıları olsun.

İşte size son olay:
Muhabirimiz Cahit İkbal, günlerdir TRT’de olan biteni ortaya koyuyor...
TRT çok güzel bir laboratuvar, tam mânâsıyla Türkiye!..
Bir kere; orada güzel para var.
Bir kapağı atan ihya oluyor; atılma endişesi olmaksızın her ay 3-5 milyar, bizcileyin özel sektör mensuplarının aklının alamayacağı sosyal haklar, şu-bu...
İki kasabalık bir nüfusu var TRT’nin; kim kimeeee dum duma...
Gerçekten çalışanlar var da, bankamatikçilerin zekâtı kadar!..

Hal bu... Dünyevi nimet TRT; lâkin bu nimetten istifadenin şartları var.
Mesela; tercihen CHP’li; olmadı DSP’li; o da olmadı MHP’li ya da DP’li vekillerden filan birinin çok yakını olacaksın.
Paşa kızı iyi olur, paşanın bol yıldızlı olması tercih sebebidir!..
Yüksek yargı üyesinin çocuğu da, haliyle avantaj sahibidir!..
Kimse yanlış anlamasın; “Torpil yapılıyor” dediğim filan yok!..
Haşa!!!! Ne torpili!!!
Yukarıdaki çerçevede yer alan kahramanlardan birinin “tohumundan” olmak, başlı başına bir farklılıktır!
Öyleleri, daha zeki, daha çevik ve de (Kemalizm ahlâkınca) daha ahlâklı oluyorlar!..
Tanrı onlara özel kabiliyetler bahşediyor, analarından, TRT mensupluğunun bütün şartlarına sahip bireyler olarak doğuyorlar!..
İmam Hatipliler filan mı?.. Onlar kiiiim, TRT kim!..
Ve tam da burada demek lazım ki; “Hay ben böyle düzeniiiin...”
Boşver, gerisini söylemeyim!..

Efendim, bizim Cahit İkbal bu düzenin dibini doruğunu sorguluyor işte..
Sorgularken de, bir Hakim Binbaşı’nın YAŞ bir kararla atılmasına sebep olan eski ve de çok üst düzey Genelkurmay mensubuna rastlıyor.
Ve biraz daha kazınca...
Ağır paşanın kızının izini TRT’de buluyor!..
Kızın ismi filanca... Sicili, maaşı, gelmişi, geçmişi de belli.
Listesine onu da ekliyor!..
Hepsini haberden takip ettiniz..

Cahit İkbal bunu yapsın mı?..
Gelmişin-geçmişin hesabını sorsun mu?..
Bir yandan Vatan-Millet-Sakarya edebiyatıyla parsa toplayan;
Diğer yandan da “PKK’ya terör örgütü demeyen” sendikanın mensupları arasında yer alanları araştırsın, soruştursun mu?..
Bir TRT iki kasaba nüfusundaysa ve bu dev kadronun masrafı, senin benim faturalarıma yapılan bindirmelerden çıkıyorsa...
Milletin hakkını savunmak adına, kendini ortaya atsın mı?..

Elbette!.. Öyle yapmayacaksa, Vakit’te işi ne!..
O, bunu bilir de...
Ah bir de “kardeşlerimiz” bilse!..
Efendim; yukarıdaki ağır paşanın kızı ile aynı ismi taşıyan bir başka kız, “Benim adımı veriyorlar ama benim babam paşa değil ki. Vakit yalan yazıyor” deyince...
Sevgili kardeşlerimiz de...
Bizi arayıp sorma ihtiyacını hissetmeksizin...
O taraftan gelen habere kayıtsız-şartsız itimatla...
Bir güzel yapıştırmışlar bize!..
Neyse ki...
Cahit bir kez daha Mersin’e gitti, fotoğrafları filan buldu.
Bu sefer genişletilmiş kayıtları çıkarttı...
Kaç para aldığına kadar, her bilgiye sahip oldu.
Dahası, TRT’den muazzam para alan Paşa kızının kocası ile görüştü...
Her bir yazdığının sapına kadar gerçek olduğunu, bir güzel ortaya koydu.

Biz buyuz güzel kardeşlerim...
Sonuna kadar takip ederiz işimizi...
Her çalışmamızda kılı kırk yararız ve sonuca da Allah’ın izniyle mutlaka ulaşırız...
Ha; (farkına varmaksızın) yanlış yapmaz mıyız?..
Büyük konuşmak olmaz, elbette yanılabiliriz...
Böyle bir durum olduğunda da özür dilemesini biliriz.
Şükür; bugüne kadar esasa ilişkin bir hataya düşmedik.
Ne bileyim; bir fotoğrafı yanlış girmişizdir, isim yanlışlığı olmuştur.
Gazeteciliğin hızlı temposu içinde olağan kabul edilmesi gereken bu tür durumlarda da, sağ olsunlar, düşmanlarımız ile “sevenlerimiz” (!) hep birlikte hücuma geçmiştir!..

Şükür;
Vakit’e yönelik karalama kampanyalarından biri daha, gücümüzü artırmamıza vesile oldu.
Oldu da...
Üzülüyor insan be;
“Bazı kardeşlerimizdeki” ruh haline.
Allah yardımcıları olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi