Serdar Arseven

Serdar Arseven

Gaza geldi, dava açtı!..

Gaza geldi, dava açtı!..

Adıyaman
Kapatma davasının ardından soluğu Güneydoğu’da aldım.
Neden mi öyle yaptım?
Hiç!..
Küçük bir sürprizim olabilir. Beni bekleyin anacım!..

Efendim…
Davanın sıcaklığına, Sayın Başbakan’ın bölge ziyaretinde verdiği çarpıcı mesajların harareti de eklenmiş ki,
Sormayın buralardaki vaziyeti.
Yanıyor bölge!..
Şu sıralar Adıyaman taraflarındayım.
GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz’la birlikte, buradan başladık, Urfa’ya doğru kasaba kasaba yol alıyoruz.
İlginç bir durum:
Vural Savaş’tan sonraki savcılardan Abdurrahman Yalçınkaya’nın, o tuhaf davayı açtığı ana kadar, buralarda AK Parti’ye ve Erdoğan’a karşı acayip tepki varmış…
özellikle şu Sosyal Güvenlik Reformu’ndan dolayı, işçisi, memuru, emeklisi, çiftçisi burnundan soluyormuş…
DİSK Başkanı Süleyman çelebi’nin, “Fazilet Partisi’nde siyaset yaparken sosyal güvenlik reformu adı altında geçirilen düzenlemeyi hak gaspı olarak gösterenlerin, bugün geldiği nokta ibret vericidir” çerçeveli beyanatı da, hayli ilgi toplamış buralarda…
Ve tabii…
Tekel’in özelleştirilmesiyle, buralardaki binlerce çalışanın “Açlık kaygısına” düşmüş olması da, tepkiyi tırmandıran sebeplerden.
Esnaftan bahse bile gerek yok, hükümetin rakam oyunlarıyla “reel sektördeki krizi” gizlediğini en fazla öne süren bu kesimmiş!
“Miş” diyorum:
Zira bu hava, bir kapatma davasıyla değişmiş!
Vatandaş, yeniden AK Partili olmuş!..
“Ekmeksiz yaşarız abi, yeter ki demokrasimiz ayakta olsun” vaziyetleri...
Bu, sokaktaki vatandaşın yaklaşımı.
Batıdan öyle görünmüyor ya da gösterilmiyor ama buralarda, ülke sorunları üzerine derinlemesine kafa yoran müthiş aydınlar da var.
Ve onlar, çok daha “derinlikli” değerlendirmeleriyle dikkat çekiyorlar.
Yukarıda GAP Gazeteciler Birliği Başkanı Kıymaz’dan bahsetmiştik ya…
Bakın, bu “harbi aydın”, kapatma davasını taa nerelerden alıp değerlendiriyor.
Dinleyin de akıl erdirin:
“Dağlıca baskınıyla amaçlanan neydi? PKK’nın hangi kanadı tarafından (aslında nasıl) yapıldı? Bu baskında ABD’nin rolü neydi?..
Oradan başlayacak olursak:
O operasyonla bizi K. Irak’a çektiler.
ABD’nin tezgâhını hep beraber izledik.
öyle bir noktaya getirdiler ki;
En militarist Baykal bile,
Operasyona ABD’nin isteği ile son verildiğini filan iddia etti…
Bütün bu tartışmalardan,
PKK terör örgütü maalesef prestij kazanmış olarak çıktı!..”

Kıymaz, buradan nereye gelecek acaba?..
Dinlemeye devam:
“Bu kapatma davasının ardından, AK Parti’nin durumu tartışılıyor ama
DTP’nin vaziyeti ne olacak?
Bu söylediğimi, Dağlıca Baskını ve K. Irak Operasyonunun ardından PKK’nın maalesef prestij kazanmış olmasıyla birlikte değerlendirin lütfen!..
Bu dava, sonucu itibariyle hakkında kapatma davası bulunan DTP’lileri sevindirdi mi sevindirmedi mi?..
Şimdi; AK Partililer ‘Kendinize dava açılınca ortalığı ayağa kaldırıyorsunuz ama DTP’ye dava açıldığında oralı bile olmadınız’ suçlamasına hedef olmuyorlar mı?..
Sayın Erdoğan’ı, kendi partisini kurtarmak için DTP’yi de kurtarmaya mecbur edecek pozisyona düşürmediler mi?..
Unutmayalım;
Yirmi sene önce Barzani’nin KDP’si ile Talabani’nin IKYB’sini, yasa dışı terör örgütü olarak nitelendiriyorlardı!..
ABD bunları destekleyerek, bugünkü konumlarına getirdi.
Şimdi de, PKK’nın koruyucu kollayıcısı olan ABD-İsrail, örgütün 20 sene sonrasındaki konumunu mu hazırlıyor, acaba?..
Ben, burada kimseyi suçlamıyorum.
Niyet başka şey.
Kamu görevlileri, yaptıklarının ne gibi sonuçlara yol açacağını hesap etmekle de mükelleftirler. Aynı gemide seyahat ediyoruz.
Görüşlerimiz farklı olsa da, gemiye zarar vermememiz lazım!.. Maalesef bu davayla, geminin altı delinmiştir!..”

Zeynel Bey, son derece sakıncalı noktalara geliyor…
Bıraksak;
Dick Cheny’in Türkiye ziyaretinin ana konuları olan (İran’ı sıkıştırmaya matuf) Füze Kalkanı Projesi’ne ve ABD’nin Türkiye’den Afganistan’la ilgili taleplerine de girecek!..
Ve ABD’nin bazı taleplerine ayak direyen AK Parti’nin çeşitli kanallardan sıkıştırılmak istendiğini bile söyleyecek…
“Bir taşla birçok kuş” meselesine getirebilir, lafı…
O öyle yapmadan…
Ben alayım, sazı elime:
Evet, bu dava niçin açıldı?..
Hemen şunu ifade edeyim ki;
Başsavcı Yalçınkaya, öyle ABD’nin, İsrail’in adamı filan değil…
Vural Savaş neyse, o da o!..
Hatırlayın; bana konuşurken, “Gaza geldim, Refah’a dava açtım” demişti Savaş!..
Sonra, bu lafı yalanlamıştı filan da…
Elimdeki ses kaydını dayayıp da, canlı yayında hesaplaşmaya davet ettiğimde…
“Şey” demişti hani!..
Aradan bunca zaman geçti:
Savaş’ın birilerinin adamı olduğuna dair bir bulgumuz oldu mu?..
Hayır, olmadı…
Savaş, klasik bir bürokrattı!..
Yaptıklarının sonuçlarını kestirebilecek birikime sahip değildi!..
Sadece, vazifesini yaptığına inanıyordu ya da zannediyordu!..
Etrafındaki birileri kendisini “çaktırmadan” gaza getirmişti.
“Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” gazı!..
Yeni bir Ergenekon destanı (!) yazmak suretiyle, kahramanlığa oynayan Vural Savaş da, İsrail’in, ABD’nin işine geleni…
Hem de cebine beş kuruş girmeksizin yapmıştı işte!..
Unutmayalım; Sayın Savaş’ın birtakım ailevi problemleri de vardı;
Eşiyle, çocuklarıyla anlaşamıyordu…
Bunları da bana teker teker anlattı ve alayı teybimde kayıtlı!..
Yani, her yönüyle gaza getirilmeye müsait bir ruh halindeydi, o zamanlar…
Şimdiki savcı da, aslında ABD’nin İsrail’in “sıkıştırma” ameliyesine katkıda bulunan bu davayı açtı, son derece Kemalist niyetlerle!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi