Bir deklarasyonun hikayesi

Bir deklarasyonun hikayesi

Anayasa taslağına destek olmak maksadıyla bir grup 12 Eylül mağduru ülkücü, bir deklarasyon yayınlayalım dedik..
Bu maksatla, işkencenin zulmün cenderesinden geçmiş eski arkadaşlarımızdan ulaşabildiklerimizi aradık.
Bir çoğunun desteğini de aldık.
Ülkücü hareket 12 Eylül’de çok büyük bir sille yedi.
Bir çok arkadaşımızı işkence hanelerde, idam sehpalarında bıraktık. Hayatta kalanlar sağlıklarını,gençlikleri kaybettiler. Sonra hayat herkesi bir tarafa savurdu. Ama en büyük silleyi ülkücülüğün içi boşaltılıp, siyasi hedeflerin payandası haline getirildiğinde yediler.
Ülkücülüğün içini boşaltanlar kardaşı kardaştan da kopardılar. Zamanında birbiri için ölenler birbirini kollamaya başladı.
Deklarasyona 39 arkadaşımız imza attı. Bu yazı yazıldığında siz onu medya’da okumuş olacaksınız. Gazeteler çalışmayı benim organize ettiğimi yazıyor ama bu doğru değil, deklarasyonda imzası olan herkes aynı hassasiyetle çalıştı. Daha doğrusu birkaç ana isim (Nemci Rıza Akdinç, Ahmet Ulu, Hasan İlter, A.S.Konurlu) çevrelerini harekete geçirerek bu beyannamenin ortaya çıkmasına vesile oldular.
İmzacılar ne bir partinin yandaşı ne de bir partinin karşıtı. Biz darbe yapmak için gençliği birbirine düşüren, kan deryalarının üzerinden iktidar devşirmeye çalışan cuntacıların yargılanmasını ve onların açtığı yaraların mümkün olduğunca sarılmasını istiyoruz. Emir komuta ile karar veren darbe mahkemelerinin verdiği kararların yok sayılmasını istiyoruz. Mevcut yapısıyla Yargı’yı siyasallaştıran HSYK'nın yapısının değişmesini, bir kurtarılmış bölge olmaktan çıkarılmasını istiyoruz. Anayasa mahkemesinin inançlara yasak koyan bir mahkeme olmaktan çıkmasını, özgürlükleri genişleten bir hüviyete kavuşmasını diliyoruz.
Daha bir çok şey söylemek mümkün.
İmzacılar arasında MHP sempatizanları, BBP'liler veya hiçbir parti ile ilgisi olmaya ama ortak özelliği 12 Eylül yangınında yara almış olan arkadaşlarımız var. Bu ülkücü duruşunu ortaya koyanlara burada teşekkür etmek istiyorum. Özellikle Manisa’dan Nemci Rıza Akdinç’e, Hamza Özkızılcık’a, Atalay Acarol bey’e, Adnan Akdağ’a, Bayram Kartal’a, Ayet Serbest’e şehidimizin babası Toker Esendağ’a Yılmaz Şişmanlar’a Ankara’dan Ökkeş Şendiler bey’e, Av.Hasan İlter’e, Balıkesirden Yusuf Akgül’e Ahmet Ulu’ya, Elazığ’dan ülkü şairi Ahmet Tevfik Ozan’a, Kemal Tekoğlu’na, Adıyaman’dan Zeynel Abidin Kıymaz’a, Konya’dan Cemal Erkoç’a, Muzaffer Onuçyıldız’a, Av.Cengiz Ceylan’a Fethiye’den Hasan Kıvrak’a, Dervişimiz Ferruh Gökçen’e, Kayseri’den A.Akkale’ye, Osman Gündüz’e, Muş’tan Bülent Avcı’ya ve ismini sayamadığım imzası olan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Bir de imza atmaktan sakınanlar oldu. Bir tanesi beni nasıl hayal kırıklığına uğrattı anlatamam. Hapislerde ölümleri paylaştığımız, aynı iman mihverine bağlı olduğumuza emin olduğum bir arkadaş, kim bilir hangi gelecek hesabı yüzünden imza atmaktan sarfı nazar etti. Halbuki çalışmaya başlarken o arkadaşımızı kendisine sormadan elde var bir diye en başa yazmıştım. Demek ki birbirimizi tanımak için hücrelerde geçirilen yıllar bile bazen yetmiyormuş, İmza atmamakla birlikte Anayasa değişikliği referanduma giderse evet oyu vereceğim diyen çok arkadaşımız oldu. İmzadan kaçınma sebebi olarak içimden AKP'ye yarayacak bir şeye destek vermek gelmiyor, bulunduğumuz ildeki kadroları bizi çok incitti. Ülkücülere ırkçı, derin yapıların adamı muamelesi yapan bir sürü AK Partili var. Geçmişte particilik kafirdir diyen veya işi gücü menfaat kovalamak olan ne kadar –problemli-tip varsa partiye doldurdular. İl teşkilatlarını aynı müfritlik içinde bu tipler yönetiyor. Bu ve benzer eleştirileri AKP dikkate almalıdır. MHP'ye dönük eleştirilerde mutlaka tabanla MHP yönetimi tefrik edilmeli, geleneksel tabanın MHP yönetiminin hassasiyetlerini paylaşmadığı bilinmelidir. Ülkücüler birilerinin askeri oldukları için değil, inandıkları için mücadele ettiler. Medyaya hakim olan Marksist solun gözlüğüyle ülkücülere bakmak kafidir. Ayrıca dünün ülkücüsü ile bugünün ülkücüsü arasında dağlar kadar fark var. Yersiz genellemelerle sapla samanı karıştırmamak lazım.
El hasıl kimsenin oyu kimsenin cebinde değil. Olaylara partim ne diyor diye değil, ülkem ne kazanır diye bakan bir sürü insan var. Türkiye’nin geleceğini de böyle düşünenler inşa edecek. Kabuğunu kıramayanların bugünün dünyasında yeri yok. Bu taslağı , benim partim yapsaydı imzalardım diyorsanız, AKP yaptı diye imzalamaktan kaçınmazsınız. Önemli olan taslağı kimin yaptığı değil, bize neyi vaat ettiğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi