Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Sosyalistin dindar olmayanından kim korkar

Sosyalistin dindar olmayanından kim korkar

“Bizim bütün bu sosyalist, anarşist, zındık ve devrimcilerden pek o kadar korktuğumuz yok. Onların peşindeyiz, yapıp ettiklerini çok iyi biliyoruz. Fakat aralarında sayıları çok olmamakla birlikte, birkaç kişi var ki durumları tamamen başka. Bunlar hem Tanrıya inanan Hıristiyanlar, hem de sosyalistler… Bizi en çok bunlar kaygılandırıyor, korkunç insanlar! Bir Hıristiyan sosyalist, dinsiz bir sosyalistten çok daha korkunçtur.”
Bu sözler, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin hayatının son yıllarında yazdığı büyük eseri “Karamazov Kardeşler”de (1879) geçiyor. Parisli bir siyasi polis şefinin ağzından dökülen bu ifadeler, 131 yıldır güncelliğini koruyor.
Dünyada dindarın el atmadığı, ya da dindarla buluşmayan herhangi bir düşünce hareketi veya siyasi eylemin yayılma, yayılsa bile kalıcı olabilme şansının olmadığını en iyi bilenler belki de polis şefleridir.
Mevcut ve bildik sosyalistlerin, bugün en vahşisinden en rafine biçimlerine kadar kapitalizm dışında sürdürülebilir bir ekonomik ve sosyal sistemin varolabileceğine olan inançları dolayımında sosyalizme güvenip güvenmedikleri meçhuldür.
Hem örgütsel kolektif tavır bakımından, hem birey bazındaki davranışları bakımından sosyalistlerin hemen bütün ülkelerde toplumun geneli içinde kolayca tanınır olabilmeleri bu konuyu açıklayan önemli bir veridir.
Ya camiye veya kiliseye veya havraya veya tapınağa gitmiyor olmaları, ya giysilerinin toplumun genelinin giydiklerinden farklı olması, ya kullandıkları dilin fazla sırıtkan bir özgünlüğü barındırması, ya insan ilişkilerinde toplumun genel ahlak ölçütlerinin fazlaca dışında bir görünüm arzetmeleri sosyalistlerin toplum içinde kolayca seçilmelerine yol açan önemli ayrıntılar arasındadır.
Saptama noktasında kimsenin itiraz etmeyeceğini düşündüğümüz bu özellikler, sosyalist bir birey için, yine bir genelleme yapacak olursak, bırakınız eleştiriye muhtaç bir pozisyon arzetmeyi, bilakis vedarı iftihar sayacağı bir durumdur.
Üstelik bu durumun yaşla da bir alakası yoktur. Hemen her yaşta sosyalistlik iddiasında bulunan, yukarıda özetlediğimiz vasıflarda bir sosyalist, “ne kadar ayrıksı olursam o kadar iyi” anlayışı çerçevesinde, bu durumu esasında bir “yaşam tarzı” olarak kabul etmiştir. Yani dünyada sosyalizm diye bir şey hiç duyulmamış olsaydı da o kişi yine aynı yaşam tarzını, belki bambaşka adlandırmalarla ama aynı nitelikte yaşıyor olacaktı.
Bir tür “yaşam tarzı” haline sokulmuş olmaktan başka bir vasfı barındırmıyor hale gelmek, ortalama bir sosyalist için hiç de içler acısı bir durum olmazken, aynı sosyalizmin bir dindar için çok şey ifade ediyor hale gelmesi, çoğu zaman sadece polis şeflerini değil, o “yaşam tarzı” meraklılarını da kaygılandırmaktadır.
Peki polis şeflerini ve onun şahsında kurulu sistemi asıl korkutan dindar sosyalistler kimdir? Bunların sayısı neden çok azdır ve sadece polis şeflerini korkutmakla kalmayıp, en az onlar kadar “zındık sosyalistleri” de neden korkutmaktadır?
Bu sorulara cevap olarak, dünyanın pek çok ülkesinden binlerce örneği sıralamak mümkün. Ancak Türkiye’den tek bir örnekle yetinmek gerekirse; en iyi cevap Dr. Hikmet Kıvılcımlı tarafından verilebilir. Kıvılcımlı, meşhur Tarih Tezi’nde özetle “bir zamanlar ilerici olanın zamanla nasıl gericileştiğini, onu kuranın da yıkanın da nasıl devrimci olabildiğini” anlatırken, esasında herkesi bir samimiyet sınavına davet ediyor. Üstelik kendisinin de sırf bu tespitleri yüzünden neden üstünün örtüldüğünü ve kendisinden en başta korkanların kimler olduğunu da pek tabii bizzat kendisi göstermiş oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi