M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Bir garip tartışma: “kutlu doğum”

Bir garip tartışma: “kutlu doğum”

“Kutlu doğum” faaliyetleri devam ediyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın haftayı açış törenindeki ihtişam hala konuşulmakta.
O törende yapılan konuşmaların yansımaları da.
Siyasiler dahil, yapılan konuşmalar üzerinde duracak değilim.
Dikkat çekmek istediğim husus “kutlu doğum” kavramı çerçevesinde yapılan garip bir tartışma.
***
Müslümanlar içinde “kutlu doğum” kavramına karşı çıkan ve bu faaliyetleri “bid’at” olarak niteleyen kesimler var.
Gerçekten, “kutlu doğum” yanlış bir kavram mıdır?
Ve bu vesileyle yapılan faaliyetler “bid’at” mıdır?
Tartışmayı açanların gerekçeleri şu:
İslam’da “doğum günü” kutlaması yoktur, dolayısıyla bu caiz olmaz.
Ayrıca, Hz.Peygamber aleyhisselam döneminde de böyle bir kutlama yoktu, dolayısıyla bunu kutlamak için faaliyet yapmak da “bid’at”tır.
Düz bir mantıkla bakarsanız bu itiraz, “haklı” ve “ilkesel” gibi gözüküyor.
Çünkü, Asr-ı Saadet ve onu takip eden sahabe ve tabiin dönemlerinde, ne böyle bir “kutlu doğum” anlayışı vardı, ne de bu vesileyle yapılan kutlama faaliyetleri...
Ama, o dönemde yapılmadı diye acaba bugün bazı faaliyetleri yapmamak ve bu faaliyetlere “bid’at” gözüyle bakmak, doğru bir yaklaşım mıdır?
***
Bir kere, İslam tarihinde Hz. Paygamber’i anma faaliyeti, Diyanet’in “kutlu doğum” kararıyla başlamış bir gelenek değildir!
Osmanlının ilk dönemlerinde Bursa Ulu Camii Başimamı Süleyman Çelebi’nin 1400’lü yıllarda yazdığı bilinen “Mevlid-i Şerif”’ tam 6 asırdır bu topraklarda okuna gelmiştir.
Emeviler döneminde de benzer Peygamber medhiyelerinin arap aleminde okunduğu bilinir.
“Kutlu doğum”a itiraz edenler acaba bu “medhiye”lerin asr-ı saadet dönemine kadar uzandığının farkındalar mı?
Çeşitli vesilelerle Peygamberi anlatmanın, onu gündeme getirip dünyaya tanıtmanın ne mahzuru olabilir?
Bunu bir “sosyal faaliyet” olarak yapmak hangi ayetle yasaklanıyor!?
Çocuğunun doğum gününü kutlayan, torununa doğum günü hediyesi getiren veya komşusunun doğum günü pastasını yiyenlerin “kutlu doğum”a itiraz hakları olabilir mi?
“Bid’at” dinde var olmayan bir şeyi dine sokarak onu dinileştirmenin adıdır.
Hz.Peygamberi sevmek, O’nu anlatmak, O’nu anmak dinde yok mudur da “bid’at” olsun.
***
Peygamberi medh etmek, onu anmak ve anlatmak asr-ı saadete kadar uzanır demiştik.
Peygamberimiz devrinde yaşamış olan Kâ'b b.Züheyr, babası gibi kendi de güçlü bir şâirdi.
Cahiliyet döneminin anlayışıyla devâmlı olarak Hz. Peygamber ve İslamiyet’i hicvederdi. Bu yüzden Rasûlüllah ona "yakaladığınız yerde öldürün" hükmünü vermişti.
Mekke fethedilince, Ka’b Tâif'e kaçtı. Tâif halkı da Müslüman olunca, sığınacak yer bulamadı. Kardeşi Büceyr daha önce Müslüman olmuştu. Kâ'b'a bir mektup yazdı. Rasûlüllah’ın, Müslüman olup af dileyenleri bağışladığını anlattı. Medine'ye gelip Müslüman olmasını söyledi..
Bunun üzerine Kâ'b, Rasûlüllah’ı öven bir şiir hazırlayıp gizlice Medine’ye geldi. Sabah namazında Mescide gidip Peygamberimizle birlikte sabah namazını kıldı. Namazdan sonra önünde diz çökerek oturdu:
- Yâ Rasûlallah dedi, Kâ'b, geçmişine tevbe ederek Müslüman oldu. Huzûrunuza getirsem, onu affeder misiniz? diye sordu.
- Evet, diye cevap alınca, işte Kâ'b bin Züheyr benim, dedi.
Konuşmaya şahit olan ensârdan biri hemen üzerine atılıp hakkında ölüm fermanı bulunan Kâb'ı öldürmek istedi. Fakat Hz. Rasûlüllah ona izin vermedi ve:
- Artık o tevbe etti ve bize Müslüman olarak geldi, buyurdu.
Ka'b da önceden hazırladığı kasidesini okumağa başladı.
"Rasûlüllah, her şeyin kendisiyle aydınlandığı bir nurdur,
Şerri kesip atmak için çekilmiş Allah'ın kılıçlarından biridir."
anlamındaki Arapça beyitler Peygamberimizin pek hoşuna, gitti.
Hemen bürdesini (hırkasını) çıkarıp, şâire giydirdi.
Bu yüzden bu şiir "Kaside-i Bürde" adıyla şöhret buldu.
Ve yıllarca İslam dünyasında anlatıldı ve okundu.
***
Bir zamanlar “cuma namazı” na da karşı çıkanlar vardı.
Müslümanların bir araya gelmesini, ayet ve hadisleri bu vesilelerle dinleyip öğrenmesini “bid’at” gerekçesiyle engellemek, kaş yapayım derken göz çıkarmaya benzemiyor mu?!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi