Serdar Arseven

Serdar Arseven

'Abdurrahman' isminin sırrı?!.

'Abdurrahman' isminin sırrı?!.

Takip ettiniz;
Kapatma Davası’nın Dick Chenny denilen neo-çılgının Türkiye ziyareti öncesinde açılmış olmasına dikkat çekiliyor…
Eline kalemi alan;
ABD’nin taleplerinden bahsediyor…
Afganistan için asker istemiş de direnmişiz, İran’ı füze kalkanıyla köşeye sıkıştırmak amacıyla bizi kullanmaya çalışmış da “katiyen olmaz” demişiz.
Hayli zamandır…
Yani 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden bu yana, taleplerinden hiçbirinin yerine getirilmemesine fena halde içerleyen ABD de, “Ya, öyle mi Ak Parti” demiş;
“Kapatma davası açtırayım da, yap bakalım bir daha!.. ”
Yo, hayır…
Bu işler böyle direkt olmaz…
Evet, kapatma davasıyla ABD’nin politikaları arasında bağlantı yok değil…
Ve hatta…
Böyle bir dava açılmasında birinci müessirin ABD olduğu bile söylenebilir…
Lâkin
Buradan, Sayın Başsavcının ABD talimatıyla hareket ettiği filan sonucuna ulaşamazsınız…
Hayır; bu kadarını da yapamazsınız…
öyle olmamıştır…
Abdurrahman Yalçınkaya öyle bir zat değil…
ABD’liler gelecek de dava açmasını telkin edecek…
Hayır;
Memleketi Şanlıurfa’daki araştırmalarım da onu gösteriyor ki; Başsavcı “düz” bir bürokrat…
ABD’lilerle ya da onların uzantılarıyla böyle mevzulara girecek durumda değil…
Sayın Başsavcı açısından durum belli;
Birileri gidip geliyor,
Bunlar, gizli Ergenekoncular da olabilir…
Ne bileyim; adalet camiası içine sızmış, neo-sapıklar filan…
Başsavcıyı habire doldurmuşlardır;
“Göreve getirildiğinizde yeterince laik yeterince devrimci olmadığınızı öne sürenler” demişlerdir;
“Açın da bir dava günlerini görsünler!..”
E, öyle…
Sayın Yalçınkaya, Onursal Başsavcısı Vural Savaş’tan daha iyi ya da daha kötü bir hukukçu değil…
Ondan daha az ya da çok eğitimli de değil…
E, Vural Bey, “Gaza geldim dava açtım” diyorsa…
(Bu sözlerinin bandımda kayıtlı olduğu malumunuzdur!)
Pekâlâ, o da gaza getirilmiş olabilir.
Ne bileyim, zaman zaman ben de gaza getiriliyorumdur belki!..
Laik rejimin büyük bir tehdit altında bulunduğunu (kırk kere söylersen gerçek olur misali) sürekli olarak işlersen, Vural Savaş’ı da, aynı pozisyondaki başkalarını da olmayacak işlere sürüklersin!..
Ve tabii; bunun bir de “gazete-televizyon” boyutu var.
Bir zat;
Sürekli olarak Aydınlık, Cumhuriyet, Kanaltürk gibi tahrik edici, gaza getirici medya organlarına takılırsa, olacağı budur…
Dolar dolar, dava açarsın…
Böyle yaptığında…
Şeklen görevini yerine getirmiş olursun da…
Günün birinde…
Etrafındaki bakışların ne anlama geldiğini çözebildiğinde…
Hısımından akrabandan koptuğunu, daha doğrusu kopartıldığını fark ettiğinde…
Bitersin be!.
Günlerdir Şanlıurfa’dayım.
Başsavcının memleketinde…
Abdurrahman Yalçınkaya’nın yakınlarıyla konuşuyorum sürekli olarak…
“Teselli ediyorum” onları…
“Sayın Yalçınkaya’nın yaptığı sizi bağlamaz. Siz başkasınız o başka” diyorum…
Dinlemiyorlar…
“Ama” diyorlar…
“Biz bu durumu etrafımıza izah edemiyoruz.”
Karşı çıkıyorum;
“Sayın Başsavcı, kendisini Urfa’yla tarif etmiyor ki…
Siz niye böyle üzülüyorsunuz?” dediğimde…
“Gel de bunu millete anlat!..” karşılığını alıyorum…
Hayır, yanlış…
Sayın Başsavcı, davayı açmadan önce yok ekonomi kötüye gidermiş, yok Şanlıurfa’daki sülalem bozulurmuş, yok dindarlar rencide olurmuş, bunları mı düşünecekti?..
Evet;
Bundan böyle, tavrını beğenmeyen Şanlıurfalı selam bile vermez isterse…
Bu, tabii bir hak…
Ancak; Sayın Başsavcıyı, Peygamberler Şehri Şanlıurfa’nın manevi ağırlığına uygun davranışlar içinde olmaya mecbur edemezsiniz…
Buna mahalle baskısı denir…
Efendim;
Bazı çok yakın akrabaları sürekli olarak Cumhuriyet Başsavcılığını arayıp, tepkilerini dile getirmek istiyorlarmış da, ne tür laflar işiteceğini çok iyi bilen Başsavcı telefonlara çıkmıyor,
Not bırakanlara dönmüyormuş...
Urfalılar ziyadesiyle duygusal insanlar.
Manevi hassasiyetlerini olduğu gibi paylaşmayan bir Urfalıyı, hele bu ailelerinden biriyse, hayatta affetmiyorlar…
Sen ne dersen de…
Ne kadar savunursan savun…
Hatta savunmanın mümkün olmadığı anlarda bile, çırpın dur…
Farklı bir noktaya getiremiyorsun.
E, madem öyle…
Biz de, habercilik anlamında değerlendirelim bu durumu..
Aha yeni bir haber daha:
Başlığı:
“Abdurrahman isminin sırrı!..”
Geldi bir haber daha…
Bak sen şu Urfalıya!..
Aslanım, Aslanım!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi