Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Ha Kılıçdaroğlu ha Manga Ha Opera

Ha Kılıçdaroğlu ha Manga Ha Opera

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra KGB arşivleri araştırmacılara açıldığında Türkiye’den de siyasi tarih araştırmacıları Moskova’ya gidip Türkiye ile ilgili bölümlere bakmak istemişler.
Her ülkedeki legal ve illegal Komünist Partilerin ve sosyalist grupların, kendi ülke şartlarına göre hazırladıkları sosyalizm projelerinin yer aldığı bir tür gizli sandıklar bunlar. Herkes Türkiye hakkında binlerce sayfa doküman bulmayı umut ediyordu.
Öyle ya Sovyetler Birliği’nin burnunun dibinde olduğu halde ABD müttefiki ve NATO üyesi olan Türkiye’den yapılmış özgün sosyalizm çalışmaları, Sovyet bürokratları tarafından titizlikle arşivlenmiş, hatta bunlar üzerine Sovyet akademisyenlerin yaptığı hummalı analizler bu çalışmalara eklenmiş olmalıydı.
Türkiye’nin sandığını açtıklarında bir de ne görsünler; Türkiye hakkında Osmanlı’nın son dönemlerine ait, muhtemelen İştirakçi Hilmi ile Mustafa Suphi’lere binaen hazırlanmış Osmanlıca evrak dışında bizim sandıkta hiçbir şey yok. Afrika’daki küçücük ülkelerin sandıklarından sayısız araştırma raporu, alternatif sosyalizm projeleri çıkarken, Türkiye’nin sosyalistleri sandığa girecek değerde ve çapta hiçbir çalışma ortaya koyamamışlar.
***
Ülkemize dair bu değersizlik ve çapsızlık sanatta ve gündelik siyasette de böyledir. Türkiye’de aklı başında her insanı eskiden beri ifrit eden Eurovision şarkı yarışmalarından birinde, “Opera, Operaaaa” diye bağıran bir adam vardı. Yaşı 30’un üzerinde olan herkes hatırlar. Sözleri “İşte opera, heyecan fırtınası” diye başlıyordu. Hem opera, hem heyecan fırtınası… Aklı sıra müzikal kontrast yapıyordu. “Opera, opera” diye bağırınca opera yapıldığının sanıldığı yıllardı. “Araba” diye bağırınca arabaya binilmiş gibi olunduğu, “yemek” diye bağırınca bir ziyafet sonrası tokluğunun hissedildiği yıllar.
Şimdi de İngilizce sözlü şarkılara bir göbek dansı koreografisi ya da uzaktan bir ney sesi konulunca Doğu-Batı sentezi yapıldığının sanıldığı yıllarda yaşıyoruz. Zaten Türkiye’de her şey benzetmeyle, sanılmayla, “lazımsa alalımcılık”la yürüdüğü için TRT’nin bizi temsil etsin diye ortaya koyduğu bu sonradan görme, manasız, mekanik şeylerle zevk alanlarımız işgal ediliyor. Üstelik bu konuda TRT’nin başında kimlerin olduğunun da hiçbir önemi yok.
Geçmişte Türkiye’yi temsil etsin diye Çetin Alp’i seçenler ile bugün Hadise’yi veya Manga’yı seçenler arasında bu bakımdan tam bir birlik ve uyum var. Dinleyince kendilerinin bile zevk almadıkları şeyi Avrupa’ya gönderince oradakilerin kapışacağını sanıyorlar.
Hayal bu ya; dindar bir ekibin yaptığı seçimden, Hadise veya Manga türü şeyler yerine bir müezzinin okuduğu, ancak kalitesi evrensel ölçütlerde ilahi formlu bir şarkı çıkamaz bu ülkede. Ya da solcu bir ekibin yaptığı seçimden hiç de Bektaşi nefesli, hadi onu da geçtik, klasik sol klişeleri okşayan herhangi bir parça çıkmaz.
Saçma sapan bir ses tekrarıyla oryantal esinti verdiğini sanan görgüsüzler ile “Opera’ diye bağırırsak bizimkiler saçını başını yolar ancak Avrupalılar şıp diye anlar” diyen zevksiz, çapsız ucubeler arasında belki bir zar kadar bile mesafe yok.
Sırf ahbap-çavuş ilişkileriyle bir yerler kapmış, kendini bir şey sanan yılışık adamlar ve kadınlar eliyle ancak bu kadar…
***
Şu sıralar siyasetteki durum da bundan farsız. Şimdilerde “Kılıçdaroğlu” diye bağırınca solculuk yapmış gibi olunuyor. Daha önce Deniz Baykal denildiğinde hatıra Deniz Gezmiş’i getirmeyi umanlar, şimdi “Kemal” deyince Mustafa Kemal’i, “Kasketli Kılıçdaroğlu” görüntüsüyle de Lenin’i getireceklerini sanıyorlar.
Geçenlerde kendisine Güneydoğu meseleleri hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, Kılıçdaroğlu’nun cevabı, “ABD’de siyah beyaz kavgası vardı ama onlar bu kavgayı bile bitirip anlaştılar. Bizde herkes beyaz olmasına rağmen bir türlü barışıp anlaşamıyoruz” şeklinde oldu. Yani solun yeni kurtarıcısı olarak takdim edilen bu kişi, “Beyaz” kelimesini, “kara olmayan adam” diye anlıyor.
Bu bilgisizlik, bu zevksizlik, bu hoyratlık, bu çaresizlik karşısında tek gerçeklik ya en yakın uçurum, ya da en sert duvardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi