Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Gemi ayrıldı limandan taviz verilmez imandan (1)

Gemi ayrıldı limandan taviz verilmez imandan (1)

Yeryüzünde biz Müslümanlar için gidilecek yerler, fethedilecek kaleler, ulaşılacak yürekler, aşılacak nice engeller var. Nice yollar vardır ki aşılmayı, nice sırlar vardır ki çözülmeyi bekliyor. Yapılacak iş; imkânların şurada veya burada değil, imanda aranmasıdır. İslâm imanının tükenmediği bir yerde imkânlar da tükenmemiş demektir. Şunu bilelim ki; aşılmayan yollar iman ile aşılır, çözülmeyen sırlar çözülür, ulaşılamayan yürek kapıları açılır.
Müslümanlar için bir vakıf toprağı olan Filistin’de acı bir insanlık trajedisi yaşanıyor. Katil İsrâil’in ölüm füzeleri Filistin’in Gazze kentini kan ve gözyaşı seline çevirdi. Su, elektrik, akaryakıt, gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaçları bile Gazze halkına yasakladı. Şu anda Filistin’in Gazze kentindeki insanlar abluka altında. Adeta açık bir hapishanede yaşıyorlar. İsrâil denilen Batı’nın terör örgütü kan akıtmadan duramaz hale gelmiş. Filistin halkı zürriyet ve hürriyet soykırımı ile karşı karşıya.. Bütün bu olup bitenler karşısında Gazze halkı ayakta. Direniş bütün hızıyla devam ediyor. Gazze bir “medinetü’l izze” izzet şehri olma özelliğini devam ettiriyor. Ebabil yürekli Filistinli çocuklar, insanlığın delinmemiş vicdan sancağını dalgalandırıyorlar. İmanın imkânlar yumağı olduğunu bütün dünyaya haykırıyorlar.
Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir; biri acı çekerse diğerleri de o acıyı yüreklerinde duyup ortak olurlar. Filistinli Müslümanların çektikleri acıyı yüreğimizde duyamıyorsak, Müslümanlığımızı sorgulamalıyız. Kur’an ve sünnetin yaptığı mü’min, Müslüman tarifnamesine girip girmediğimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Rabbimiz buyuruyor:
“Size ne oluyor da: "Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize katından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı lütfet" diyen, mustaz’af/ezilen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz.” (Nisa Sûresi/75)
Bu ayet-i kerime, insanlığın delinmemiş vicdanına sesleniyor. Şehre inen zalim katillere, kabadayılara yenik düşen mazlum ihtiyarları, çocukları ve kadınları kurtarmaya çağırıyor. Mazlumlara yardım etmenin bedeli bazen mal, bazen kan, bazen can olabilir. Bu ayet-i kerime’yi okuyan her Müslüman, duyan vicdanı delinmemiş her insanın, Batı’nın Orta Doğu’daki terör örgütü İsrâil tarafından bir ölüm tarlasına dönüştürülen Filistin’in Gazze kentindeki aç ve biilaç insanların yardımına koşmaması mümkün değildir. Bu ayet-i kerime’nin amir hükmü gereğince genelde “ben de insanım” diyen herkesin, özelde ise her Müslüman’ın behemehâl Gazze’li mazlumların yardımına koşması gerekir. Dolayısıyla insan kanının sudan daha ucuz hale geldiği Gazze’li Müslümanların yardımına koşmanın kaynağı, Kur’an’ın bu ayetidir. İşte bu ayetin amir hükmü gereğince Türkiyeli Müslümanlardan bir grup erdemli Mavi Marmara gemisi ile Gazze’lilere ulaşmak üzere yola çıktı. Kalkış noktası Kur’an olan bir hareketin sermayesi iman olur. Bu hareketin arkasında başka şeyler aramak, abesle iştigaldir. Gerek İsrâil’in tehditleri, gerekse ülkemizdeki İsrâil kayırıcılarının kınamaları artık bu gemiyi yolundan alıkoyamaz. Altını çizerek diyoruz ki; gemi ayrıldı limandan, taviz verilmez imandan!
İslâmi zürriyet ve hürriyetin kanunlarla, yasalarla katledildiği Türkiye’den zürriyetin ve hürriyetin silahlarla katledildiği, fiilen ablukaya alındığı Gazze’ye insanlığın zayi’ olmamış vicdanını taşıyan merhamet ve meveddet gemisine erdemliler “Tevekkeltü Alallah” diyerek bindiler. İsrâil kayırıcılarının kınamaları, korkutmalarını değil, Kur’an’ı dinlediler: “İnsanlar onlara: "Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun." dediklerinde, bu, onların imanını artırdı ve şöyle dediler: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir." (Âl-i İmran Sûresi/ 173)
Gerek ülkemizde ve gerekse insanlık camiasında Müslümanları İsrâil denilen terör örgütünün gücüyle korkutanlar, terör örgütü İsrâil’e destek veren devletlerin ve devletçiklerin desteğiyle ürkütmeye çalışanlar, şeytana kul ve köle olanlardır. Rabbimiz haber veriyor: “Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur, (fakir olursunuz diyerek sadaka vermenize engel olur.) sizi cimriliğe ve çirkin şeylere teşvik eder. Allah ise kendi katından bir af ve lütuf vaad eder. Allah’ın ihsanı geniştir, her şeyi hakkıyla bilir.” (Bakara Sûresi/268)
Görüldüğü gibi, genelde insanları, özelde ise Müslümanları şeytanın ve avanelerinin korkutmaları, kınamaları bir vakıa. Allahû Teâla’nın git dediği yere gitme diyenler, Allah yolundan alıkoymaya gayret eden şeytanın kulu ve kölesi olanlardır. Gazze’ye insanlığın zayi’ olmamış vicdanını taşıyan merhamet ve meveddet gemisinin erdemli yolcuları, bütün tehditlere, korkutmalara ve kınamalara karşı "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir" diyerek “mazlumiyet silahı”nı kuşanmışlardır. Mazlumiyet silahı, dünyanın en güçlü silahıdır. Bu silahı kuşanmışların tek yardımcısı Allahû Teâla’dır.
Gazze’li mazlumların yardımına giden Mavi Marmara gemisinin yolunu kesen İsrâil askerleri, doğrudan doğruya Allahû Teâla’ya karşı savaş açmışlardır. İsrâil, Allahû Teâla ile savaşmayı göze almış bir terör örgütüdür. İsrâil; bir devlet değil, kanlı bir terör örgütüdür. Bilerek veya bilmeyerek “terörist devlet”, “korsan devlet”, “haydut devlet” tabirlerini kullanmak, İsrâil’e bir iltifattır. Çünkü bu tabirlerin hepsinde İsrâil’in bir devlet olduğu itiraf ve kabul edilmektedir. İşte bu da zihin inkılâbını gerçekleştirememiş günümüz Müslümanlarının bir çıkmazıdır. Dünyada birilerinin İsrâil’e devlet demeleri Müslüman olarak bizim de İsrâil’e devlet dememizi gerektirmez. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batının refakatinde Siyonist Yahudiler bir vakıf toprağı olan Filistin’i işgal ve istilâ etmişlerdir. İstilâ ve işgal zaman aşımından dolayı meşru hale gelmez. Şayet bugün dünyada ve halkı Müslüman ülkelerde terörizmden, terörist örgütlerden bahsediliyorsa, bilinsin ki; terörizmin annesi İsrâil, babası ise Amerika’dır. Dünyada terörist evladları olsun diye İsrâil ve Amerika’nın izdivacını gerçekleştiren de Batı’dır. Dünyadaki bütün terörist örgütler, İsrâil denilen anne ile Amerika denilen babanın çocuklarıdır. Dolayısıyla İsrâil’e devlet deme ve devlet muamelesi yapma aymazlığından behemehâl vazgeçmeliyiz. Her Müslüman’ın ve vicdanı delinmemiş her insanın lügatinde İsrâil terörist bir örgüt olarak yer almalıdır.
Beşeriyet âleminin şahadetiyle sabittir ki, İsrâil; işgaldir, istilâdır, yağmadır, yıkmadır, yalandır ve talandır. Altını çizerek diyoruz ki; Filistin İslâm toprağını işgal ve istilâ etmiş bulunan harbi ve müstevli İsrâil’i terörist bir örgüt değil, devlet olarak görenlerden ve İsrâil’e devlet muamelesi yapanlardan İslâm’a, Müslümanlara ve insanlığa hayr gelmez. İslâm topraklarına yönelik harbi ve mürted müstevliler tarafından gerçekleştirilen istilâ ve işgalleri meşru görenler, İslâm’a hizmet etme hakkını değil, ihtimalini bile kaybetmişlerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi