Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Kuantum sıçraması ve cesetler

Kuantum sıçraması ve cesetler

Öğrenci koçu, yaşam koçu, ruh koçu… Para enerjisi, aşk enerjisi, kariyer enerjisi…
Hemen her gün karşımıza çıkan ve artık kâmil manada bir sektör halini almış bulunan parapsikolojik manyaklık, şimdi bin türlü şekil ve yöntemlerle hayatlarımızı işgal ediyor. Üstelik bu işgal yapılırken sözde maddecilik, klasik fizik ve modern yaşam parametreleri vs. eleştiriliyor.
Bir ucu İsa’nın son akşam yemeğinde kullandığı “kutsal kâse”den başlıyor, diğer ucu Dan Brown özentisinin en bayağı sonuçlarından “Türk Peygamber” kurgusuna, oradan üçüncü sınıf Evanjelik taklitçisi yerli Armagedon saçmalıklarına kadar gidiyor.
Sözde okuyan kesimin görüntüsü olan bu ezoterik histeri, okumayanlarda kendini ota vuruyor.
Alternatif tıpçı bitki budalaları ve bildiğimiz ortopedistliği Uzak Doğu felsefeleriyle harmanlandığını söyleyince bazılarının ağzı açık dinlediği hokkabazlar, özellikle yaz gelince daha bir çoğalıyor.
Her sabah beş dakika sağ kolunu oynattığında köprücük kemiğinden kuyruk sokumuna doğru gelişen sızlamanın hayat kurtarıcı ve yaşamı en az beş yıl uzatıcı mucizevi yanını keşfettirmek için sarf ettikleri enerjiyi sizden yüksek meblağlı maddi değerlere tahvil ederek tahsil etmeyi başarıyorlar.

Yazları Amerika’dan Türkiye’ye tatil için gelen kalp doktoru Mehmet Öz de tıpkı benzerleri gibi o tüccar-pazarlamacı üslubuyla bildik parendelerini atmaya başladı bile.
Adam böylece tatilde bile cebini doldurmuş oluyor. Televizyona çıktığında ve gazetelerin logo üstlerinden ya da ilavelerinden baktığında suratındaki o uğursuz ve aptal tebessümün (bu tebessümün aynısı Kemal Derviş’te de vardı) nasıl da bulaşıcı bir şey olduğunu ya bizzat kendinizden, ya da etrafınızdakilerden kolaylıkla anlayabilirsiniz. Civardaki biri mutlaka ona dikkat kesilmiş ve tıpkı onun gibi, can verirken tebessümü dudaklarında unutulmuş bir ceset manasızlığında bön bön bakmaktadır.

Geçen senelerde alaaddinin lambası gibi bir şeyle burun deliğinin birinden geçirdiği suyu öbür delikten çıkartıyor, böylece sinüzit illetinden tamamen kurtulacağınızı vaaz ediyordu. Bu tekniği alaaddinin lambasından bulamadığı için maşrapayla deneyen kaç kişi geniz kanallarını tarumar etmiştir kim bilir.

Geçenlerde Nilda Ferhan Efeçınar adında bir kadının SKY Türk’teki “Kuantum Sıçraması” adını verdiği programına takılmış bulundum. Telefonla adını vermek istemeyen bir kadın bağlandı ve tüp bebek yöntemini denemiş olmalarına rağmen çocuklarının olmadığını, eşinin KPSS’ye hazırlanmakta olan bir işsiz olduğunu söyleyerek, kuantum sıçramasıyla bu iki problemi nasıl çözeceklerini sordu.
Nilda Hanım da ona tıpkı Mehmet Öz’de ve bazı cesetlerin dudaklarında, bir de Kemal Derviş’te görülen o donuk gülümsemeyi takınarak, “Bugünden başlayarak her gün yatağa yattığınızda bir bebeğiniz varmış gibi düşünün, eşiniz de iyi para getiren bir iş bulmuş gibi düşünsün. Düşünce en yoğun enerji olduğundan, göreceksiniz yakında sizin bir bebeğiniz (sanki bebek sadece kadının olacakmış gibi) eşinizin de çok para kazanacağı bir işi olacaktır” dedi.
Sonra bu taleplerini, üzerine 01.01.2011 tarihini atacakları bir kağıda yazmalarını ve o tarihe kadar bu saçma sapan oto telkin yöntemini yapmalarını istedi. Yani o tarih geldiği zaman hem kadın hem de kocası “kuantum sıçraması” ile amaçlarına ulaşmış olacaklar.
Program sunucusu kadın, sözlerinin sonunda da zavallı insanların problemlerini hemencecik çözmüş de evlerine yolcu eder gibi pişkin bir tarzda güle güle yapmayı da ihmal etmedi.
Pişmiş kelle gibi mutlu mesut sırıtan adamlar ve hanımlar bilsinler ki büyük bilgeler bardağın boş tarafını yalnızca ahlaksızların görmeye yanaşmadığını söylerler.
Hiç olmazsa dudaklarında öyle pis bir tebessüme asla yer vermeyen ve gelenekteki mümtaz mekânları inkâr edilemeyen cinci hocaların yerini almış olmalarına rağmen, onlar gibi ne baskın ne vurgun yiyen bu yeni simalar, bir de tutup dünyanın bilmem neresindeki aptal bir akademide bu konularda kürsü bulunduğunu filan söyleyerek, sözde bilimsellik maskesini de o sırıtkan suratlarına geçirmeyi ihmal etmiyorlar.
Eskiden hokkabazlığın, üfürükçülüğün, kurşun dökücülüğün, cin çıkarıcılığın, yatıra bağışlanmacılığın, karasakız vuruculuğun, çekirge yağı karınca başı macunculuğunun bir izzeti şerefi vardı, şimdi o da yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi