Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

TSK’da eğitim sistemi ve biz

TSK’da eğitim sistemi ve biz

Karşılıklı iki düşman unsurun birbirinden beslendiği, birbirini doğruladığı ve tamamladığı gerçeği yeni bir durum değildir. Bir paradigmanın oluşumu ve kuvvet derecesi dost-düşman ilişkisi muvacehesinde anlam kazanıyor, gerçekçi ve sürdürülebilir bir sistem halini alıyor.

Geçmişte Sovyetler Birliği-ABD çekişmesi, bildiğimiz en tipik dengeydi. Bu dualist birliğe karşı yapılan her itiraz veya söz konusu dengeyi bir şekilde sarsacak her eylem, her iki tarafça boğuluyordu.
Bugünlerde Türkiye’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yanında yer aldığını iddia eden ve varoluşunu bütünüyle bu zemine oturtanlar ile her türlü siyasi ve sosyal tezini ordu karşıtlığı üzerinden kuran ve savunan liberaller arasında buna benzer bir denge oluştu.

Bir tarafta ordu-millet geleneğine, giderek vatanperverliğe, zorunlu askerlik ve buna benzer uygulamalar çerçevesinde tarihten bu yana oluşmuş bulunan her türlü simgeye karşı çıkan bir grup ile 30 generalden herhangi birine yapılmış en haklı eleştiriyi “ordu ve millet düşmanı” sayan grup arasında bir paradigma kuruldu.

Bu paradigmanın her iki sarkacında da yer almayanlar, almak istemeyenler ve böyle bir gerçekliği topyekün reddedenler ise sarkacın her iki tarafında yer alanların ortak hışmına uğruyor. Kendi payımıza söyleyecek olursak; kişisel hatalarının ortaya dökülmesi karşısında kendisini vatanın ve milletin yerine koyarak şahsi menfaatlerinin sarsıntı geçirmesini ülkenin işgal edilmesine denk görerek yeni bir “ulusal kurtuluş savaşı” başlatanlar tarafından en tipik ifadeyle “irticacılıkla” suçlanıyoruz.

Öte yandan mücerret manada “orduyu ve onu doğuran kültürel yapıyı” selamladığımız, generallere yönelttiğimiz eleştiriyi “İstiklal Marşı’nın ithaf edildiği ‘Kahraman Ordumuz” talebiyle temellendirdiğimiz için, sonradan görme liberallerin hışmına uğruyor ve “Kemalist İslamcı” damgası yiyoruz. Onlara göre orduya getirilecek eleştiri, o yapıyı doğuran kültürel atmosferle hesaplaşılmasıyla ancak mümkün olabiliyor. Yani Mete Han simgesinden başlanarak, Yeniçeri Ocağı, Nizam-ı Cedit, Asakiri Mahmudeyyi Muhammediyye, Türk Silahlı Kuvvetleri vs… Onlara göre insanlık tarihi adeta askerlerle sivillerin savaşım tarihi.

Sarkacın öbür tarafının ne büyük bir aymazlık içinde bulunduğunu sanırız anlatmaya bile gerek yok. Bir generale herhangi bir sebeple eleştiri getirdiğinizde yediğiniz damganın iticiliği, o yan yana durarak otobüs beklemekten bile imtina ettiğiniz liberalle aynı olmasının dayanılmaz ızdırabı bir yana, hiç olmazsa nitelendirmenin biraz farklılık arz etmesi için yalvartacak düzeydedir.

Birbirinden beslenmeye dönük bu dualist yapı ve atmosfer giderek daha da can sıkıcı bir hal almaya başladı. Bu anlamda Fatih Akkaya’nın oldukça hummalı bir çalışma sonucu kaleme aldığını bildiğim TSK’da eğitim konulu yazı dizisinin muhtevası ve özgün siyasi bakış açısı oldukça mühimdir. TSK’yı ve uyguladığı eğitim sistemini analiz etmenin ve eleştirmenin yanı sıra, Türk Ordusu gerçeğiyle ve oturduğu tarihsel-kültürel temellerle özdeşlik ilişkisi kurması ve bu ilişkiyi içtenlikle selamlaması bugün en çok ihtiyaç duyulan ahlaki tavırdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi