Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Peki... Oğlun Bilal ne oluyor?..”...

“Peki... Oğlun Bilal ne oluyor?..”...

MHP’nin başındaki Devlet Bahçeli’nin Başbakan Erdoğan’ı hedef alarak kullandığı şu çirkin ifadeler:
“Etnik gruplardan söz ederken, eşinin Arap, kendisinin Gürcü olduğunu söylüyor. Eşin Arap sen Gürcüsün de peki oğlun Bilal ne oluyor!!!”

Bu ne rezalet!..

Önceki akşam Karabük taraflarındaydım; orada ülkücülerin önemli bir ağırlığı vardır.
Belediye’yi de MHP aldı zaten.
O tarafın “Delikanlıları” ile sohbet ederken; Bahçeli’nin bu “lafları” hakkında neler düşündüklerini sordum.
Bu “Adamlığa, delikanlılığa, ülkücülüğe yakışır mı?..”
“Ülkücü dediğin, eş üzerinden, evlat üzerinden saldırır mı?” dedim.
“Töre”nin, bilhassa “eş” meselesini her türlü çekişmenin dışında tutmayı emrettiğini söylediler.
“Türk’ün namus anlayışı bu” yani!..
NEYE, KİMLERE HİZMET EDİYOR?
Bahçeli ne yapmak istiyor bilmiyorum.
Ülkeyi bir “etnik” çatışmaya sürüklemek...
Veya...
Ülkücü imajını yerle bir etmek;
MHP’yi eritip, bitirmek gibi gayelere hizmet etmiyorsa, niçin böyle davranıyor?..
Bunu birçok MHP’linin sorguladığını biliyorum.
Öyle garip ki bu parti işleri; tabanın tasvip etmediği bir zat, “delege ayarlamaları”yla, kayıtsız şartsız iktidarın daimi sahibi olabiliyor!..
Koca tabanlarla istediği gibi oynayabiliyor!
Koca tabanları “aptal” yerine koyabiliyor!..
Bahçeli, partisini uyarılarımızın hiçbirine kulak asmamak suretiyle baraj altında bırakınca, “Sorumluluğum gereği istifa ediyorum” demiş...
Birkaç gün sonra da...
“Gittim ama gönüldaşlarım öyle bastırdı ki geri dönmek mecburiyetimde kaldım” numarası çekmişti.
Bu, ülkücüleri “aptal” yerine koymak değilse, nedir?..
Bahçeli’ye “aman ne olur bizi bırakma” diyenler kimlerdir, nerelerde hangi büyük eylemler yapılmıştır?..
Hikaye!..

O bu değil;
AK Parti’yi de pek düşünüyor değilim.
MHP, AK Parti’yi yükseltmiş, düşürmüş, o tarafına da bakmıyorum.
Partiler gelir, partiler gider.
Alternatifsiz liderler gider, partiler biter!..
AK Parti bugün var, belki yarın yok.
Ben; MHP gibi dinamik taban üzerine oturan bir partinin...
Ülkenin huzuruna büyük katkı sağlama potansiyeli bulunan bir partinin, “abuk sabuk” politika ve tavırlarla “gerginlik üretim merkezi” haline getirilmesine bozuluyorum.
CHP’nin kuyruğunda siyaset yapan ve hatta “Hak ve özgürlüklere sahip çıkma” noktasında “Kılıçdaroğlu CHP”sinin bile gerisinde kalan bir MHP!..
Hakk’a, hukuka karşı bir MHP!..
Maocu-Ulusalcı’ların, Baasçıların politikalarını uygulamaktan çekinmeyen bir MHP!..
Bir garip Türk ulusalcılığı!..
Askeri vesayet savunuculuğu!..
Şeytan’ı kıble belleyenlerle tavır ortaklığı!..

Bugünlerde kan ağlamayan, “ülkücü” değildir!..
“MÜSLÜMAN-ERMENİ!..”
MHP’nin başındaki Devlet Bahçeli’nin Başbakan Erdoğan’ı hedef alırken; “Etnik gruplardan söz ederken, eşinin Arap, kendisinin Gürcü olduğunu söylüyor. Eşin Arap sen Gürcüsün de peki oğlun Bilal ne oluyor!!!” dedi ya.
Bu çirkin söylemin hatırlattığı bir sahneyi aktarmak isterim:
Avukat Selami Çekmegil Ağabey’in ofisinde karşılaştığım bir üst düzey bürokrat; “Kürt”lerin “de” haklarını savunmam üzerine hayli öfkelendi...
Ve bana;
“Kusura bakmayın ama sizde Ermenilik var mı?” dedi.

Beklediği, bu taarruza aynı zaviyeden karşılık vermemdi.
Hayır öyle yapmadım; “Tam üstüne bastınız” dedim:
“Bizim Arseven’ler Ermenidir!.. Ben de Ermeni kökenliyim!”

Bunu öylesine ciddi bir edayla söyledim ki ve Selami Ağabey de beni öylesine tasdikler bir hava verdi ki...
Bürokrat, “Ermeni olduğuma” resmen inandı.
Ve...
“Aleyhimde” önemli ve o güne kadar medyaya yansımamış bir malzeme bulmanın sevincini yüzüne yansıttı...
O böyle yaparken, ben devam ettim:
“Şükürler olsun ki, Cenab-ı Allah bana hidayeti nasip etti. Ve İslam’la müşerref oldum. Kökeni Ermeni bir Müslümanım!..”

“Ama nasıl olur” der gibi yüzüme bakarken bürokrat...
Dedim ki:
“Ermeni olmak ya da olmamak elimde değildi. Lakin, aklımı kullanarak Müslüman olmak elimdeydi. Ve ben irademle Müslüman oldum. Şimdi söyler misiniz, Ermeni olup olmadığımı niye sorma ihtiyacını hissettiniz!..”

Bürokrat durdu kaldı.
Ben, “Evet, niçin sorma ihtiyacını hissettiniz?” diye üsteledim.
“Hiç” diyebildi.

Bu bürokratla zaman içinde “iyi arkadaş” olduk.
O kadar ki;
sağolsun, yargılandığım bir davada şahitlik edip, doğruları söylemek suretiyle beraat etmeme yardımcı oldu.
Sonra sonra...
Benim “Ermeni” olmadığımı anladı, içi daha bir rahat etti.
Bugün gördüğüm kadarıyla, “kafatasçılıktan” kurtulmuş durumda.
Ve yine gördüğüm kadarıyla; kişilerin “Türk” ya da “Kürt kökenli olup olmadığıyla” değil de...
“Müslüman” olup olmadığıyla ilgileniyor!..

“Adam” oldu benim arkadaşım!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi