Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Yargıtay Başkanı sistemi kaşıdı

Yargıtay Başkanı sistemi kaşıdı

Kaşımakla kaşınmak tabii ki farklı...
2010-2011 Adli Yıl’ın açılış töreninde son kez konuşan Yargıtay Başkanı Sayın Gerçeker, “Yargı, kimsenin ne arka bahçesi, ne ön bahçesi, ne de yan bahçesidir. Olmamıştır, olmayacaktır da. Buna, her türlü olanaksızlığa karşın onuru ile, özveri ile, meslek saygınlığını her şeyin üzerinde tutarak görev yapan Türk yargıçları, Cumhuriyet savcıları, hiçbir zaman izin vermeyecektir” dedi.
Sözler doğru...
Nazariye ile pratiğe gelince maalesef yollar ayrılır.
“Arka bahçe” dediğin hoş gezinti veya eğlence yeri değil tabii.
Bir kurumu ideolojik anlamda kadrolar eliyle kullanmaya kalktığınızda arka bahçe olmaz da ne olur? Arka bahçe olması için gül mü lazım, diken mi?
Ne lazım?..
Allah için görenler söylesin...
Beş gün sonra tarihe karışacağına kesin gözü ile bakılan HSYK kaç kişinin iki dudağı arasında?
12 bin hakim ve savcının kaderini elinde tutan dört kişiye “Demokratik yapı” deniyor da, birinci sınıf hakim ve savcılardan seçilecek yeni kurula neden karşı çıkılıyor?
“Çoğulcu katılım” diyoruz ama lafta...
Anlamadığım;
Dört üyeye “Tarafsız” deniliyor... Adalet Bakanlığı Müsteşarı hakim olduğu halde, hem de bakan görevden alamadığı halde, neden taraflı oluyor?
Yoksa bu ülkede hakimden hakime fark mı var?
Benim hakimim veya sizin hakiminiz mi?
Veya şöyle söyleyelim.
Bu sistem 1982 darbesi sonrasında kurulmamış mıdır? Kuran kendileri, taşlayan kendileri...
Hatta 12 Eylül öncesini de hesaba katın, o zamanlar iki kurul vardı ama birisi tamamen CHP’nin yönteminde, diğeri de seçilmiş kadroların elinde...
Taşra hakim ve savcıları adeta emir kuluydu...
Savcılar kurulunda CHP örgütünden gelen listeler akşamdan sabaha kararname olup yollara dökülüyordu. O yapıda benim de tayinim sabahtan akşama çıkarılmıştı...
O devirleri de yaşadık ve gördük...
Sorular çok...
Hepsinin ortak noktası bir zihniyetin es vermesidir...
Referandum... Bazılarının rejimden kaynaklanan rahatını kaçıracağı kesin, o yüzden eldeki darbe koltuklarına öylesine yapıştılar ki can gider koltuk gitmez.
Ama eninde sonunda gidecek...
Devam edelim...
Yargıda seçime ve dernekçiliğe başından beri karşıyım, ama bugünkü HSYK’nın yapılanmasındaki mantık “seç beni seçeyim seni” şeklinde değil mi?
Hangi üye diyebilir ki “Eş dost araya girmeden seçildim?..”
Yapıyı tanıyoruz, yapılanları da biliyoruz...
Yeni yapılanma elbetteki yeterli değil, ama en azından eskisini hiç aratmayacak...
“Kaşımak” sözcüğünü onun için kullandım...
Kaşıma, kaşıdıkça neler çıkıyor...
Her kurumda ebetteki çürükler de var ama çürüğün gereği yapılır. Geçmişte ve bugün ortalığa dökülen söylentiler ile politize olmuş kimseler hakkında Yargıtay’ın tutumu merak konusu.
Yargıtay bu kişiler hakkında yasal hangi işlemi yaptı?
Şu anda öyle bir emare görülmüyor...
Yapılacak değişikliğe karşı çıkanların derdi yargı değil, AK Parti hükümetinin oylama sonucu rejim dedikleri resmi ideolojinin gücüne toslamasıdır.
İstiyorlar ki devran öylece devam etsin...
Değil mi ki, Anayasa Mahkemesi gözümüzün içine baka baka 367 karar yeter sayısını toplantı yeter sayısı olarak halka dayatıp gitti...
“Ben yaptım oldu” mantığını taşıyandan mahkeme olur mu?
Hakim olur mu?
Gerçeker, hâlâ mevcut sistemi savunadursun:
“Bu sistem özenle yürütüldüğünde bir sakınca ortaya çıkmayacağı gibi, yargı bağımsızlığının ihlali de söz konusu değildir”
Acaba öyle mi?
Bir de teşkilata sorsak!
Acaba teşkilattaki hakim ve savcılar bugünkü kayırmacı sistem için ne der?
Onlar da Sayın Yargıtay Başkanı ile aynı görüşte mi, yoksa “seç beni seçeyim seni” anlayışına kazan mı kaldırırlar? Yakın zamanda Ankara Adliyesi’nde kaldırmadılar mı?...
Bir de “Çoğunluğun baskısı” deniyor...
Dedim ya, kimileri ‘evet’lerin zaferini baskı olarak görüyor da, darbelerle halkın iradesini yok sayan zihniyeti veya askeri brifing almayı baskı kabul etmiyor...
Demiyorlar mı? “İsterse % 99’la iktidar olsunlar, yine bizim dediğimiz olur.”
Halk dediğin nedir ki! Sürü... Bir çobanla bir aydının(!) oyu bir mi?..
Elbetteki rejimin kayırmacılığında palazlananların dediği olacak, “Değiştirilemez değiştirilmesi de asla teklif edilemez” diyorlarsa öyledir.
Tabular varken gerisi angarya... Tabiin, sürü... Sür gitsin...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi