Ersoy Dede

Ersoy Dede

Darbe yapmak için ne lazım?

Darbe yapmak için ne lazım?

“.... Türk Silahlı Kuvvetleri gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir..” .... ”....Türk Silahlı Kuvvetleri, kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir...”
Efendim yukarıya çıkarttığımız sözler, 27 Nisan’ı, “muhtıra” statüsüne sokan sihirli ifadeler.. Yüklemleriyle, yaptığı atıflarla tüyleri diken diken eden cümlecikler..
Şimdi diyeceksiniz ki; “E-muhtıranın içi zaten tüyleri diken diken eden ifadelerle doluydu..” Evet ama o okuyanın sinirini bozan cümleler, metnin “neden” kısmını oluşturuyordu.. Bunlar ise doğrudan sonuca yönelik olarak sallanan sopalar.
Peki kime ait bu cümleler? Sn. Büyükanıt’a ait. Nereden mi biliyoruz? Çünkü bir TV programında kendi öyle açıkladı.. (Ben hâlâ onun yazdığına inanmıyorum ama, o öyle diyorsa, öyle olsun..)
Dolayısıyla da doğrudan muhatabı kendisidir.. Fakat şaşırtıcı olan Sayın Büyükanıt’ın, bugün geldiği nokta.. Bir üniversitede konuşma yapan Büyükanıt; “...hiç kimsenin darbe düşüncesi içinde olmaması lazım. Olanı da normal bulmamak lazım. Hatta darbe girişiminde bulunduysa, yargılamadan önce tımarhaneye götürüp tedavi ettirmeli ve ondan sonra yargılanmalıdır” diyor..
Şimdi bir saniye lütfen.. Eğer bu sözün sahibi kendisi ise, 27 Nisan’da denemesini yaptığı şey neydi tam olarak? Basit bir basın açıklaması mı? Sonunda yasaya, yönetmeliğe yaptığı atıf, söz konusu metni basit bir basın açıklamasının ötesine götürüyor.. Onu bildiğin muhtıra metnine dönüştürüyor.. Yani “Bugünkü Büyükanıt”ın tabiriyle; tımarhanelik bir metin..
Aynı konuşmada Büyükanıt, darbelere yasaların-yönetmeliklerin zemin hazırladığı iddiasını da saçma-sapan bulduğunu ilan ediyor. “.. darbe yapan hukukunu da yapar..” diyor özetle.. Yani “Darbe yapmak isteyen adam, yasadan-yönetmelikten değil, belindeki tabancadan güç alır” demeye getiriyor.. O zaman adama sormazlar mı, 10 Haziran 1935 yılında hazırlanmış bir metin, neden 4 Ocak 1961’de yenileniyor?
Evet aynen tahmin ettiğiniz gibi.. TSK İç Hizmet Kanunu’ndan söz ediyoruz.. 1935 yılındaki iç hizmet kanununa karşılık gelen yasada 34. madde ile tanımlanmış olan “kollama ve koruma” görevi, 1961’de yeniden kaleme alınan yasaya, 35. maddeden hızlı bir giriş yapıyor.. Fakat bir farkla.. Eski yasanın 34. maddesi; “Ordunun vazifesi, Türk yurdunu ve Teşkilatı Esasiye Kanunu ile tayin edilmiş olan Türk Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır. Ordu, askerlik sanatını öğrenmek ve öğretmek ile vazifelidir. Bu vazifenin ifası için lazım gelen tesisler ve teşkiller kurulur ve tedbirler alınır...” Fakat, 1960 kanlı darbesini yapanlar, yeni yazdıkları yasaya, askerin görev tanımı için, ‘askerlik sanatını öğretirler’ falan gibi gereksiz detayları koyma gereği duymamışlardı..
Ve de elbette, yapılan işi meşru göstermek için, yasayı kuvvetle destekleyen bir de yönetmelik maddesi gerekiyordu... Bunun için de, yasayı uygulamaya dönük olan TSK İç Hizmetler Yönetmeliği’nin 85. maddesine şu ifade yerleştirildi; “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni, içe ve dışa karşı lüzumunda silahla korumaktır.” İçe karşı lüzumunda silahla korumak.. İç.. Ben yani.. bana karşı, lüzumunda silahla...
Neymiş efendim, PKK içteymiş. Eğer içe karşı yazmasaymış, PKK’ya karşı koruyamayacakmış vatanı.. Bu uğurda verdiğimiz şehitlerimizin aziz hatırasına saygısızlık olmasın diye bir cevap veremiyorum..
Sonra şunu anlamaya çalışıyorum; Diyor ki Sayın Büyükanıt; “Darbe yapacak adam, kendi kanununu çıkarır zaten..” (-ki görüldüğü gibi 1960’ta çıkarmışlar) Yani korkacak birşey yok bu maddelerde.. O halde neden değişmesi karşısında direnç gösteriyorsunuz? Bırakın değişsin bu yasa maddesi.. Demokles’in kılıcı gibi siyasetin üzerinde sallanmasın artık.. Hatta bağlansın Genelkurmay, Milli Savunma Bakanlığı’na... Neden direnç gösteriliyor ki? Bütçesi şeffaf olsun.. Gelen para nereye gidiyor, bilinsin..
Cuntacı hareketler tarafından yönlendirildiği artık çok net biçimde ortaya çıkan yazarlara kitaplar mı yazdırılıyor savunma bütçesiyle, yoksa darbe zemini hazırlamaya dönük mitinglere finansman mı?.. Niye saklıyorsunuz ki bütçeyi?
Son bir şey daha; Sayın Büyükanıt’ın sözleriyle ilgili.. Demiş ki konferansın çıkışında gazetecilere; “Ben bu isimlerin, darbe girişiminde bulunduklarına inanmıyorum. Darbe girişimi olsa, ben de hissederdim ve gereğini yapardım.”
Bu isimler dediği malum; Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Şener Eruygur falan.. Peki ya ne yapmaya çalışmışlar?.. Bir kişi daha bulup eşli pişti mi oynamaya çalışmışlar? Komik olmayın lütfen..
Sonra nasıl dersiniz “.. ben hissetseydim gereğini yapardım..”
Yahu bizzat muhtıra yazdınız siz görevdeyken. Daha ne yapılsın isterdiniz ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi