Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Oktay’ın vedası

Oktay’ın vedası

Bilmem bu başlık size meşhur “Halûk’un vedaı” şiirini hatırlattı mı?
Tevfik Fikret bu şiirini misyonerlere emanet ettiği oğlu Halûk için yazmıştı. Onu küçük yaşta “medeniyet”in kaynağına, İngiltere’ye gönderiyordu. Oradan aydınlığı alıp gelecekti...
Halûk İngiltere’de de misyonerlerin konuğu idi. Orada Hırıstiyan oldu. Bir süre İstanbul’a döndü. Ailesi onun protestan olduğunu öğrendi. Annesi düşüp bayıldı. Fakat onun Hıristiyanlığı “ulusal bir sır” gibi saklandı. Çünkü babasının İslâm düşmanı muhtevasına yeni Türkiye’yi kuranların ihtiyacı vardı. Papaz olduğu ortaya çıkınca ulusal sırrı saklamanın imkânı kalmadı!
Oktay’ı babası uğurlamıyor. Hem bir yerlere de gitmiyor. Bu yaştan sonra bir şey olacağı filan da yok. Belki köyüne, emekliliğinde oturmak için yaptırdığı köşküne gider.
Belki de gitmez!
Sözcü mözcü gibi, mütekait, kovuntu veya müstafi Hürriyet mensuplarına bağrını açan bir mevkuteye kapılanır. Küfürnamelerini eski sütundaşı Emin’le birlikte oradan savurturur!
Yarım asırdır yazan bir kalemin birden durması mümkün mü?
85 kelimelik istifa yazısı, binlerce seksenbeş kelimelik mücadelenin ipuçlarını vermiyor mu sizce?
Su testisi su yolunda kırıldı! Otay Ekşi yine de böyle gitmemeliydi..
Bütün gazetelerin, gazetecilerin halka, halkın seçtiklerine bir kere hakaret hakkı varsa, Hürriyet başyazarının üç kere, beş kere, bazen “n” kerrrre hakkı vardır.
Bu hakkı da yazı hayatı boyunca hakkıyla kulanmışlardır!
Vatandaşa hakaret etmeyen, onun seçtiklerine sövmeyen Hürriyet yazarlarını alınlarından öpmek boynumuzun borcudur.
Bu manâda Hürriyet’te alnından öpülecek pek fazla şahsiyet çıkmaz. Çünkü Hürriyet, Türkiye’nin resmi sövgü borsasının merkezidir.
Onlar başlarlar sövmeye, sonra diğerleri koroya iştirak eder.
Bu sefer niye öyle olmadı? 80 yaşına iki yıl kalmış bir basın emekdarının, ünlü bir köşe yazarının jübilesini elbirliği ile yapmalı değil miydik?..
Onu sekseninci yaşında bir altın tahta oturtup selamlamalı değil miydik?
O ömür boyu sürdürdüğü halkı telin ve tezyif mücadelesine övgüler yağdırmalı değil miydik?
28 Ekim günü yayınlanan ve yanlış anlaşıldığı muhakkak olan yazıdan ötürü onun biletini nasıl kesebilirdik?
Oktay Ekşi, bir yazının nasıl yanlış anlaşılması gerektiğini çok iyi bilir. Ve yanlış anlaşılması gereken yazıları da öyle yazar. Ve o yazılar tam da bu sebeple yanlış anlaşılır!
Yanlış anlaşıldığı için de yenilir yutulur.
Bu sefer birisi bu yazıyı yazıldığı gibi anladı. Gereken tepkiyi gösterdi. Devir değişmişti.
Oktay Ekşi veda etti! Hem de 85 kelimecikle!
Basınımız bir şey kaybetti mi?
Belki de yanlış anlaşılması gereken yazılar yazanların kulağına küpe olacak bir bitişle çok şeyler kazandı.
Şu ihtimal aklıma pek yatmıyor ama, bakarsınız Basın Konseyi’nin yeni başkanı Oktay Ekşi’ye bir ihtar verir!
Şu ihtimal ise çok yüksek: Ertuğrul Özkök’ten başlayarak gazetenin Oktay sonrası babaları, ağaları “Ah Ekşi, vah Ekşi sen neydin be!” makamında seri yazılar kaleme alabilir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi