Wikileaks’le yatıp kalkarken...

Wikileaks’le yatıp kalkarken...

Wikileaks’e devam... Amerika’nın Ankara çıkışlı yazışmalarında yer alan -bazı iddia ve dedikodular dışındaki- değerlendirmeler genellikle şaşırtıcı değil.
Çoğu, Ak Parti hükümetine dönük olarak bilinen, malum bakış açılarını yansıtıyor.
Özellikle Ak Parti’nin ilk birkaç yılında Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisine duyulan güvensizlik diplomatik yazışmalarda ağır basıyor.
Bunda hiç kuşkusuz Ankara’daki Amerikan Büyükelçilerinin kendi kişisel ideolojik ve siyasal eğilimleri de rol oynamış.
Bunlardan biri Eric Edelman.
Washington’daki Neo-Con kliğin parçası sayılan bu Büyükelçi’nin değerlendirmeleri Ankara’daki gerçek resmi çok fazla vermiyor, hatta bazı önyargılarla gerçeği çarpıtıyor.
Amerikan diplomatlarının bu değerlendirmeleri, Türkiye’deki iş ve siyaset dünyasıyla askerdeki bazı ulusalcı ve laikçi odakların görüşleriyle de örtüşüyor.
Üstünde sıkça zıplanan başka konular da var.
Erdoğan-Gül anlaşmazlığı gibi.
Ak Parti’nin iç çelişkileri gibi.
Bu konularda da gerçeği zorlayan ya da gerçeklerle özlemlerin birbirine karıştıran ve de çok fazla heyecanlı olmayan değerlendirmelere de rastlanıyor yazışmalarda...
Erdoğan’ın hükümetinin ‘gizli gündem’iyle Türkiye’nin iç ve dış politikada başka sulara çekilebileceğine dair duygu ve düşünceleri içeren bu dengesizliklerin, hatta yer yer kafa karışıklıklarının sonraki yıllarda yeni Amerikan büyükelçileriyle törpülenmeye başladığı dikkati çekiyor.
Bu açıdan bir örnek şu:
“Yaşananlar, Türkiye’nin İslam dünyasına ve kendi İslamcı geleneklerine daha çok odaklandığı anlamına geliyor?
Yüzde yüz evet.
Peki, bu Türkiye’nin geleneksel Batı yönelimini terk ettiğini veya terk etmek istediği anlamına mı geliyor?
Yüzde yüz hayır.
Bütün bu değişiklikleri arkasındaki itici güç olan Türk halkıyla yaşamak durumundayız.
Her halükârda, yıkıcı bir duygusallığa ve retoriğe karşı zaafı olan bu siyasi kadro eninde sonunda sahneden çekilecektir. Şu anda ufukta daha iyi birini de göremiyoruz.
Türkiye dünya çapında ‘Batılı’ kurumları, yetkin kişileri ve eğilimleriyle Ortadoğu kültür ve dininin karmaşık bir harmanı olmaya devam edecektir.”
Bu ve buna benzer değerlendirmeler, demin de belirttiğim gibi şaşırtıcı değil.
Çoğu 2000’li yıllarında başından itibaren siyaset kulisinde konuşulan, medyada yazılan çizilen konular...
Burada önemli olan, gizli kalması gereken bu yazışmaların ortalığa saçılması ve Amerikan diplomasinin kendi güvenilirliğini sıfırlamasıdır.
Amerika’nın dış ilişkilerini, Türkiye’yle ilişkilerini şöyle ya da böyle etkileyecek olan daha çok budur.
Vahim olan bir nokta daha var. Bu da, Amerikan diplomatlarının yazışmalarında yer verdikleri bazı dedikodu ve iddialardır.
Erdoğan’la bazı bakanların çok sert bir dille yalandıkları bu iddiaların ileride hem Ankara-Washington ilişkilerini, hem de Türk iç politikasını germesi uzak ihtimal değildir.
Bunun ilk belirtileri dünden itibaren Erdoğan’la Washington ve Kılıçdaroğlu arasında su yüzüne çıkmış bulunuyor.
Uzun lafın kısası:
Wikileaks devam edecek!
Daha belgelerin binde biri, binde ikisi ancak gün yüzüne çıktı.
Türkiye’ye ilişkin 7 bin belge var.
Cumhurbaşkanı Gül’ün ima ettiği ya da kuşkulandığı gibi, acaba bu belgeler belli bir ‘süzgeç’ten geçirilerek mi, örneğin daha çok İsrail’e yontulacak biçimde mi yayınlanıyor?..
İlk bakışta böylesine soru işaretleri zihinlere çengelini asabiliyor.
Ama henüz erken.
Meselenin derinliği ve yaratabileceği sonuçlarla ilgili daha sağlıklı değerlendirmeler için beklemekte, ihtiyatlı hareket etmekte yarar var.
Wikileaks’le daha çok yatıp kalkacağız, öyle anlaşılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi