Serdar Arseven

Serdar Arseven

Bu memlekette “ADAM” yok mu?..

Bu memlekette “ADAM” yok mu?..

Bir grup “Büyük Çapta” işadamıyla birlikte Hatay’dayım.
Buradan da Suriye’ye, Halep’e geçeceğiz kısmetse.
Malûm; gündem çoğu zaman gelip geçici meselelere boğuluyor.
Hatırlayın;
Başbakan Erdoğan, zamanın CHP Başı’nı ziyarete niyetlenmişti de...
“Kameralar açık mı yoksa kapalı mı olmalı” meselesini tartışmıştık bir hafta boyunca.
O tartışmadan bugüne ne kaldı?..
Koca bir hiç!..
Bunun gibi bir dolu günlük mesele.
İyisi, bazen gündemden sıyrılıp buralara açılmak.
Burada, Romanya’da, Macaristan’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Hindistan’da ve tabii Türkiye’de dev yatırımları olan “Rulman sektörü lideri” Harun Adıgüzel’in başkanlığında gerçekleştirilen bir toplantıyı izliyoruz.
İstihdam kahramanları “Türkiye ekonomisi iyiye mi gidiyor kötüye mi?.. Önümüzdeki dönem sıkıntılara mı işaret ediyor refaha mı?” sorularına cevap arıyor.
Başta Sayın Adıgüzel; her işadamının dikkat çektiği bir nokta var:
“Türkiye hızla yükseliyor. İç ve dış piyasaya mal yetiştirmekte güçlük çekiyoruz.”
Ne güzel.
Türkiye, Avrupa’nın büyümede yüzde 5’i aşan tek ülkesi.
Buradaki işadamı harıl harıl mal arıyor ki siparişleri karşılayabilsin.
Para geliyor, daha da gelecek...
Yeter ki, bu süreçteki imkanları değerlendirebilelim...
Bunun için yapılması gereken ne?..
Özellikle “hassasiyet sahibi” işadamlarının dikkatine:
“Ticarette babadan kalma yöntemlerle idare etmeye çalışan topu dikmeye mahkûm!..”
Bu gerçek...
Ve bir de... Yeni dönemin gerçeği:
Türkiye, ABD ve AB’ye mahkûm ülke olmaktan hızla çıkıyor; her alanda, mesela Savunma Sanayi alanında “özel sektöre” ve daha çok da “Anadolu Arslanları” rumuzlu kesime büyük imkanlar doğuyor.
Bu imkanları değerlendirebilmek için...
Daha fazla, çok daha fazla profesyonellik!
“Aile şirketi” mantığı işlemiyor artık, “adama göre iş” değil, “işe göre adam!..”
Bu süreçte yalnızca “profesyoneller” büyüyecek.
Diğerleri maalesef bitecek!..
Bunun arası yok...
“İşi idare” yok!..
Dünyaya açılacaksın, sağlam partnerler bulacaksın.
Büyük sermayelerle iş yapabilmenin yollarını arayacaksın.
Her işten biraz anlayan değil, bir işi “hakkıyla” bilen elemanlarla çalışacaksın.
Hizmet içi eğitime önem vereceksin.
Dil bilenlerle çalışacaksın ve kendin de yaygın dillerden birine hâkim olmanın yollarını bulacaksın.
Yüz yüze iletişimden faydalanacaksın, bunun için de dil bilmen şart.
Ticaret yaptığın ülke insanlarının kültürünü, davranış kalıplarını özümseyeceksin ki baltaları taşlara vurmayasın!..
“Farklı”yı üretmenin gayreti içinde olacaksın.
“Liyakati” öne çıkaracaksın.
“Kurşun asker”lerle değil, “Lider” niteliği olan elemanlarla çalışacaksın.
Bu tür adamların kontrolü zordur ama “farkı” da onlar ortaya koyar.

İletişim çağındayız, kimse basmakalıp vaatlere kapılmıyor.
Birkaç sloganla malı götürme dönemi bitti!..
Türkiye değişiyor.
Hızla değişiyor.
Bu süreçte pedalı döndür-e-meyen düşer!..
İşadamlarımızın bu durumun farkında olduğunu görmek bana mutluluk veriyor.
Lâkin...
Bir nokta var ki...
O biraz endişe verici...
Memlekette doğru dürüst “adam” yokmuş..
İş yapacak, işini iyi yapacak, hedefleri olan adam yokmuş...
Ya da çok çok azmış.
Doğruya doğru, öyle bir hal var ki...
Bir yandan “İşsizlik”ten bahsediliyor, öte yandan “iş bulan” adam, daha fazlasını istemiyor.
Az çalışıp çok kazanmak!..
Az çalışıp çok yükselmek!..
İşini yarım yamalak yapıp, “tam muamelesi” görmek.
Yeniliklere yanaşmama, öğrenmeyi istememe hali!..
İmkan var... Para da var amma...
Alacak adam yok!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi