‘Liberal’di, ‘entelektüel’di derken...

‘Liberal’di, ‘entelektüel’di derken...

Liberal, entelektüel...
Bu konuda hiç yazı yazmadım, yazmak da içimden gelmiyor. Kendimi uzun yıllardır komünistti, solcuydu, sosyal demokrattı, liberaldi, entelektüeldi, aydındı diye kategorize etmiyorum.
Ben gazeteciyim.
Gazeteci Hasan Cemal, o kadar.
Elbette ‘değerler’im var. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, özgürlükler, kadın-erkek eşitliği, sosyal adalet, fırsat eşitliği...
Pusulam böyle.
Yazılarımda eleştiri ya da desteğin dozunu ayarlarken, bu temel değerleri kriter olarak kullanıyorum.
Hepsi o kadar.

Erdoğan’ı eleştirmek, desteklemek...
Türkiye siyasal olarak kutuplaştıkça, ‘mahalleler’in sınırları keskinleştikçe, köşe yazarlarının işi de zorlaşır. Herkes seni her daim kendi yanında, kendi safında görmek ister. Olmayınca da cadı kazanına atılırsın.
Son sekiz yıldır Başbakan Erdoğan’la ilgili eleştiriden daha çok destek yazısı yazdım.
Bu bir ‘ittifak’ mıydı Erdoğan’la.
Hayır.
Son zamanlarda Erdoğan’a ve hükümetine yönelik eleştiri yazılarım çoğalmaya başladı.
Hayal kırıklığı mı? Pişmanlık mı?
İkisi de değil.
Dün olduğu gibi bugün de, Erdoğan’a dönük destek ve eleştirilerimin arkasında duruyorum. Çünkü onların altında benim ‘değerler’im yatıyor.
O değerlere ters düşülürse eleştiririm, denk düşülürse desteklerim.
Alkol, ucube, Kanuni, Altan...
Örneğin alkollü içki konusundaki son yönetmeliğin tatsız yanları var. Evet, ‘kamu sağlığı’nı korumak lazım, ama kantarın topuzunu kaçırmadan...
Yönetmelikte 24 yaş sınırlaması dahil bazı aşırı zorlamalar var, koyu muhafazakârlığın da izlerini taşıyan...
Başbakan Erdoğan’ın bu köşede daha önce eleştirildiği başka konular da var. Ucube, Kanuni, yani Muhteşem Yüzyıl dizisi, Ahmet Altan davası gibi...
Ya da Ukrayna yollarında Erdoğan’ın ‘liberal’ler, ‘entelektüel’ler hakkında söyledikleri tam bir talihsizlik örneğiydi, kendisini geçmişin, ‘eski’nin muhafazakâr liderlerine yaklaştıran...
Erdoğan’ın bu konularla ilgili tavrının ifade özgürlüğü açısından vahim olduğunu yazdım, yazmaya da devam ediyorum.
Yarın kendi değerlerime göre iyi işler yaptığı zaman yine desteklerim Tayyip Erdoğan’ı, herhangi bir ‘kompleks’ duymadan...

Baykal, Kılıçdaroğlu, CHP...
Baykal’ın CHP’sini özellikle 2000’li yılların başından itibaren sürekli eleştirdim. Bırakın sosyal demokrasiyi, demokrasi konusunda bile sınıfta kaldığı için Baykal’la CHP’nin çıkmazdan kurtulamayacağını, bu durumun ‘muhalefet boşluğu’ yaratarak Türkiye’de istikrar açısından olumsuzluk yarattığını bu köşede yıllarca yazdım.
Baykal’ın ‘askerciliği’yle, ‘Ergenekon avukatlığı’yla CHP’nin seçim kazanamayacağını sürekli belirttim.
Baykal’ın yerine Kılıçdaroğlu gelince de frene bastım. Eleştiri yazılarının yanı sıra ölçülü destek yazıları da bu köşede çıkmaya başladı CHP hakkında...

CHP’de Ergenekon rüzgârları...
Öte yandan, CHP’de son günlerde yeniden ‘Ergenekon rüzgârları’nın estirilmeye başladığına dair belirtiler su yüzüne vuruyor.
TBMM Anayasa ve Adalet Komisyonu CHP’li üyelerinin yayınladıkları “Milletin direnme hakkı” konulu son bildiri... Ya da bazı Ergenekon sanıklarının CHP’den milletvekili adayı yapılmalarına ilişkin parti içi girişimler...
Hiç hayra alamet değil.
‘Ergenekonculuk’la seçim sandığında sonuç alınsa, 2007’de Baykal alırdı.
Bilemiyorum, bu konuyu ne kadar düşünüyor Kılıçdaroğlu...

Tarhan Erdem ve ‘gafiller!’
CHP’deki ‘Ergenekon rüzgârları’ konusunda Tarhan Erdem dün Radikal’deki köşesinde ‘Gafiller’ başlığı altında şu uyarıyı yaptı:
“CHP Grup Başkanvekili’nin tanıklığında, Anayasa ve Adalet Komisyonu CHP’li üyelerinin açıkladıkları bildiri, seçilmiş bir Meclis’in herhangi bir üyesinin yayımlamayı düşünebileceği bir bildiri değildir.
Halkımız, CHP ve hükümet, parti içi seçimlerden ve genel milletvekili seçiminden umudunu yitirmiş birkaç milletvekilinin, Meclis dışında hazırlanmış bir kalkışmaya zemin hazırlama girişimiyle karşı karşıyadır. Önce CHP’nin yönetimine bir görev düşmektedir:
CHP’nin bu girişimi ve arkasındaki niyeti kabul etmediği ve reddettiği açıkça, mazeret aramadan açıklanmalıdır ve milletvekilleri teşhir edilmelidir.
Gafillerin istedikleri, 1959’daki ‘Tahkikat Komisyonu’ macerasına ve imkânlarına yol açılmasıdır. Bu nedenle iktidarın, soruşturma ve yargı yoluna başvurmayı düşünmesi bile yanlıştır.
Demokrasiye inananların, bu tertiplerin arkasındaki zavallılara ders verecek güçte olduğu bir kez daha görülecektir.”

Destek, eleştiri ve yanılma!
Uzun lafın kısası...
Gazeteci Hasan Cemal köşesinde kendi ‘değerleri’ neyse onların ışığında yazar. Bazen eleştirir, bazen destekler. Önyargılardan, takıntılardan uzak kalmaya çalışarak yazar.
Yanılabilir mi?
Elbette.
Yanıldığı zaman itiraf etmesini de bilir.
Peki, Erdoğan ve hükümeti konusunda yanıldı mı? Hayır. Hayal kırıklığına uğradı mı? Hayır.
Erdoğan’ın artılarını destekledi, eksilerini eleştirdi. Bugün de bütün bu yazılarının yanında duruyor.
Ve kimilerini kızdıracak bir son sözle yazısını noktalıyor:
Erdoğan ve hükümetinin sevapları bugün de günahlarına ağır basıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi