Darbeci paşalar nazara geldi

Darbeci paşalar nazara geldi

Balyoz’da ne olduğunu anlamaya çalışırken bir bomba da Pakistan’dan patladı.

Biz kıymetli darbecimiz Kenan Evren’i yargılayıp yargılayamayacağımızı tartışırken Pakistan’ın devrik diktatörü Müşerref hakkında tutuklama kararı çıkardı.

Hakim Rana Nisar Ahmed, eski devlet başkanı Pervez Müşerref’i 19 Şubat’taki duruşmaya gelmeye davet etti. Ulen, dünyanın bütün orduları kağıttan kaplanmış da biz farkında değilmişiz meğersem.

Süheyl Batum söyledi de uyandık. Sırf biz değil, tüm dünya baksanıza emekli general Hüsnü Mübarek arkasından teneke çalınarak kovalandı.

İktidardan 2008’de kovalanan Müşerref hakkında da Butto’yu öldürttüğü iddiasıyla tutuklama kararı çıkarıldı. Ben emekli general olsam bir koşu gider bir kurşun döktürürdüm, başıma bir iş gelmesin diye. Baksanıza hepsi de düşmana ‘Allah Allah’ diye bağıran orduların komutanları bunlar.

Birer ikişer foyaları ortaya çıkıyor. Milyarlarca dolarlık malvarlıkları, başbakanları öldürtmek, kendi jetini düşürmeyi planlamak, ne ararsan var.

‘Yok artık’ diyeceğiniz her şeyi ya yapmışlar ya da yapmayı planlamışlar. ‘Bu kadar da olur mu?’ diyene 12 Mart’da, 12 Eylül’de oldu
ama deyince başka yöne bakıyorlar.

Görmüyorlar ki, burjuva demokratik devrimi denilen süreç buralara yeni geliyor.

Ağır geliyor, aksak geliyor ama geliyor. Bu bölgelerin küresel sisteme eklenmesiyle birlikte buralara hukuk da gelecek. Yabancı ile beraber yerlinin hakkının korunması için. Hesap vermeye alışık olmayanlar hesap vermek durumunda.

Bunu anlamaları kolay değil.

Onun için bir tavsiyem var, ‘Tüm ülkelerin darbeci paşaları birleşin! Yıldızlarınızdan başka kaybedecek neyiniz var.’

Onların da işi zor aslında.

Nasıl kolay olsun ki, askeri okula adım attıkları günden beri memleketi sivilleri elinden kurtarmak üzere eğitilmiş kadrolar, tam da bunu yapmaya çalıştıkları için kendilerini demir parmaklık arkasında buluyor. 12 Eylül’ün hesabını belki hala soramıyoruz ama hiç olmazsa daha yakın bir geçmişle yüzleşme imkanımız var.

Geçmişiyle yüzleşemeyen toplumlar, geçmişten ders alamıyor çünkü.

Şimdi sırada ‘Ölüm tarlaları’ var.

O insanların kimler tarafından, nasıl öldürüldüğünü bulmalı, sorumlularını mutlaka cezalandırmalıyız. Adına ne derseniz deyin, hakikat veya araştırma komisyonu ama bunu yapalım.



Kaygıyla izlemek

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Balyoz davası gelişmelerini kaygıyla izlediklerini söylemiş.

Bugüne kadar bir kez Hrant Dink, Malatya davası, 16 Mart katliamı, faili meçhul davaları için bu sözü kullanmadı ama emekli generallerin davası için kullanıyor.

Ne de olsa sosyal demokrat bir partinin lideri.



Şeker!

Rahmetli İlhan Selçuk’un meşhur bir fıkrası vardı.

Yeniçeri sokakta rastladığı Yahudi’yi yere yatırıp bıçağını boynuna dayamış ve ‘Siz Hz. İsa’yı öldürtmüşsünüz’ diye bağırmış.

Yahudi titreyerek ‘Ama o 1000 yıl önceydi’ deyince, ‘Olsun ben yeni öğrendim’ karşılığını vermiş.

Basındaki kimi kampanyaları görünce aklıma bu fıkra geldi nedense.



Barbarların İstilası

Digitürk’ün Festival kanalında birbirinden ilginç sürprizlerle karşılaşabiliyorsunuz.

Digitürk üyesiyseniz bu kanala sık sık gözatmakta fayda var derim.

Geçen akşam 2003 yapımı ‘Barbarların İstilası’na denk geldim. Fransız-Kanada ortak yapımı filmi Hıncal Uluç’un görmemesi gerek, çok kızabilir.

Belki de hoşuna gider, çünkü aldatan yaşlı bir kerata.

Film kanser nedeniyle ölüm döşeğinde olan bir profesörün oğlu, karısı, iki metresi ve dostlarıyla yüzleşmesini, geçmişiyle hesaplaşmasını anlatıyor.

Denk gelirseniz, kaçırmayın.

Sonunu söyleyeyim, su testisi su yolunda kırılıyor yine!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi