Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

Yok böyle ithalat

Yok böyle ithalat

Bir proje adıyla ancak bu kadar özdeşleşir.
Duyanca şaşırdım doğrusu…
Nitekim sloganında da geçiyor, hiçte yabancı olmadığımız müthiş ifade:
“Yarınımızı fethedeceğiz.”
Adı Fatih Projesi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yürüttüğü bir proje bu.
Fatih Projesi ile 2013 yılı sonuna kadar dersliklere BT araçları sağlanarak, BT destekli öğretimin gerçekleştirilmesi amaçlanıyor.
Yani okulöncesi, ilköğretim ile ortaöğretim düzeyindeki tüm okullarımızın 620.000 dersliğine dizüstü bilgisayar, projeksiyon cihazı ve internet altyapısı sağlanacak.
Buraya kadar süper.
Sıkıntı sonrasında.
Fatih Projesi kapsamında bir de İngilizce öğretimi için yurt dışından ilk etapta 10 bin olmak üzere toplam 40 bin öğretmen getirilmesi planlanıyor.
Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak 40 bin İngilizce öğretmeni ithal edilecek anlayacağız.
ABD, İngiltere, Kanada gibi ülkelerden 40 bin İngilizce öğretmeni…

Projenin bu ayağı eğitim sendikalarını hayli öfkelendirdi.
Belki de ilk defa aynı tarafta yer aldılar.
Hep bir ağızdan şöyle diyorlar: “Bu, atama bekleyen İngilizce öğretmenlerine ihanettir. Bu, bizim öğretmenlerimizi yeterli düzeyde yetiştiremediğimizin itirafıdır.”
“Kültürel emperyalizm noktasında zaten İngilizce istilası altında olan ülkemizde bu dilin öğretimi bu kadar da önemli mi?” diyenler de var…

Bu görüşlere katılmamak mümkün değilken…
Ben, bu “ithalat”ın başka bir yönüne dikkat çekmek istiyorum.
İğrenç bir “kompleks kokusu” yayıyor oluşuna işaret etmek istiyorum.
Bunun, malum zihniyetin “Avrupa’dan damızlık erkek getirelim” teklifini hatırlattığına vurgu yapmak istiyorum.

Bakın, Türkiye aslında bu “ithalat”ı ilk defa yapmıyor.
1962’de İnönü Hükümeti eliyle “ithal öğretmenler”in getirildi ülkemize.
Önce bir kanun çıkarıldı.
Adı: ABD Barış Gönüllüleri Adlı Amerikan Teşekkülünden Faydalanma Hususunda Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Yapılan Anlaşmaya Ait Teati Olunan Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun.
Ve bu kanun çerçevesinde ABD'den Türkiye'ye 1201 İngilizce öğretmeni getirildi.
Amaçları Amerikalıları Türklere tanıtmak ve ülkemize kalkınma hususunda becerikli iş gücü ile yardımcı olmaktı.
Merkezleri Ankara Cinnah Caddesi’ndeki Amerikan Kültür Derneği binası içindeydi.
Bunların dörtte birinden fazlası Ankara'da görev yaptı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine gönderilmeyeceği taahhüt edilmesine rağmen yaklaşık onda biri bu bölgelere gönderildi, geri kalanların çoğu da her hafta sonu ve tatil günlerini özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da geçirdiler.
Sonradan bu öğretmenlerin Katolik ve Anglikan kiliselerine kayıtlı Amerikalı uzmanlar oldukları ortaya çıktı.
Bunlar Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yoğun misyonerlik faaliyetlerinde bulunmuşlardı.
Birçok vatandaşımıza inanılmaz vaatlerle din değiştirme telkinleri yapmışlar; etnik ve dinsel ayrımcılığı körükleyecek bölgesel inanç farklılıklarını ‘'bilgi'' haline dönüştürerek, ABD'deki çeşitli istihbarat birimlerine aktarmışlardı.
Bu gönüllülerin hazırladıkları raporların bir kısmının da doğrudan doğruya kiliselere gittiği anlaşılmıştı.
Kimi tarihçilere göre, 1962-1970 yılları arasında Türkiye'de Barış Gönüllüleri adı altında faaliyet gösteren bu öğretmenler terör örgütünün güçlenmesinde etkili oldular.

Evet…
Ne demiştik yazımızın başında.
“Bir proje adıyla ancak bu kadar özdeşleşir.”
Çünkü, örneğiyle sabit ki “Fatih Projesi”nin bu ayağı ile bir fethin gerçekleşeceği kesin.
Fethi kimlerin gerçekleştireceği de çok açık ortada.
“Bilimsellikten uzak bir bakış açısı bu” diyecek olanlara peşinen sormak istiyorum:

Bu öğretmenlerin planlı olsun plansız olsun kendi ülkeleri dünya görüşünün ve siyasal, askeri nüfuzunun yayılmasına hizmet etmeyeceklerinin garantisini vermek mümkün mü?

Ülkemizde kendi ülkelerinin yararına çalışacak etkili kurumlar ve aydınlar grubu yetişmesine hizmet etmeyeceklerinin garantisini vermek mümkün mü?

“Aşağılık kompleksi”yle İngilizce öğretmeni ithalatına girişilmekle, bunlar zaten kabul edilmiş olmuyor mu?

Halka rol model olan aydınlarımızın “halka yabancılığı sorunu”ndan; “aşağılık kompleksi” ile halkı değerlerine yabancılaştırmaya, köklerinden uzaklaştırarak dönüştürmeye gayret ettiklerinden yakınırken, bir de bunların ağababalarını ithal etmek de neyin nesi beyler?

Adama sormazlar mı “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diye.

Öte yandan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ithal öğretmene tepkiler karşısında yaptığı açıklamada “Başbakan’ın Fatih Projesi’ni çok ama çok önemsediği”nden bahsedilmesi hayli dikkatimi çekti.
“İthal öğretmeni Başbakan istiyor” demeye getirildi.
Burada bir kelime oyunu var sanki.
Şöyle ki;
Buyurun siz de inceleyin, MEB’in sitesinde var Fatih Projesi.
Proje’nin hiçbir yerinde öğretmen ithalatı geçmiyor.
Yazımızın başında sıraladım, proje ile 2013 yılı sonuna kadar dersliklere BT araçları sağlanarak, BT destekli öğretimin gerçekleştirilmesi amaçlanıyor.
İthal öğretmen sonradan Milli Eğitim bürokratları tarafından “Fatih Projesi’nin bir bileşeni” olarak ortaya atıldı.
Bana öyle geliyor ki, Sayın Başbakan bu konuda tam bilgilendirilmiş değil.
Sayın Başbakan’ın öğretmen ithalatına sıcak bakmayacağını düşünüyorum.
Hele ki şu seçim arefesinde, Hükümetin böyle bir ithalatla gündemde olması…
Bürokrat fırçalattırır gibi geliyor bana.

Haftaya görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi