Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Geçmiş geleceği doğurur

Geçmiş geleceği doğurur

Sayın Kılıçdaroğlu bir CHP mahsulüdür.
Geçmiş şimdiki CHP’yi doğurunca bir tarafta Süheyl Batum, diğer tarafta Kılıçdaroğlu gibileri düşüyor gündeme.
Sözüm ona, Batum’un örtünme hakkında vermiş olduğu CHP mahreçli mesajı tam da tarihteki mihrakına oturdu. Batum buyurdu ki:
Örtü İslam’ın emri ise yok, moda ise var...
Yani Fransa diyorsa varım, Allah(c.c) diyorsa yokum.
Bu kadarla kalsa iyi, bir de inanç ve düşünce hürriyetinin yıllara varan hasmı geçmişin CHP’sidir. Onun döneminde kimler açıktan düşüncelerini serpiştirdiyse vay başına gelenlere.
Altı okun laikçilik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik gibi yaldızlı laflarına bakmayın, onlar her dönemin şaşırtmaca tarafıdır, asıl olan CHP’nin şeceresi önemli.
Hadi Dersim’i karıştırmayalım, çünkü o cenah karıştırılınca kafası karışan ilk kişi Kılıçdaroğlu oluyor. Kılıçdaroğlu bu cenahta susuyor, konuşamıyor...
Ondan öncesi Şeyh Said var.
Asıl konumuz, dönemin yazar ve şairi sol görüşlü Sabahattin Ali’dir.
Sabahattin Ali, yazmış olduğu romanları ve de şiirlerinde CHP yoldaşlığına toz kondurmadığı sürece önce öğretmenliğe tayin edilmiş, sonra da taltif olsun diye Avrupa’ya gönderilmiş. Buraya kadar devrin adamı... Çağdaş, laik, cumhuriyetçi!
Sabahattin Ali, CHP’nin astık kestiklerini şiirlerinde tenkit etmeye başlayınca devran zaptiyeleri tarafından hemen takibe alındı. 1932’lerde yazdığı ucu Mustafa Kemal’e de dokunan şiiri yüzünden başı dertten kurtulmadı. Sinop ve Konya cezaevlerinde yattı çıktı.
İsterseniz şiirinden iki dörtlüğü birlikte okuyalım.
“Hey anavatandan ayrılmayanlar/Bulanık dereler durulmuş mudur.
Dinmiş mi olukla o akan kanlar/Büyük hedeflere varılmış mıdır?
Asarlar mı hâlâ hakka tapanı/ Mebus yaparlar mı her şarlatanı?
Köylünün elinde var mı sapanı/ Sıska öküzleri dirilmiş midir?”
Sabahattin Ali, düşünce suçlusu olarak aylarca işsiz güçsüz dolaşıp durdu. Çaldığı her kapı yüzüne kapanıyordu. Nihayet devreye zamanın Milli Eğitim Bakanı girince tövbe yerine geçen “Benim Aşkım” başlıklı şiirini yazmak zorunda kaldı.
Dilerseniz birkaç satır da bu şiirden okuyalım:
“Sensin, kalbim değildir, böyle göğsümde vuran
Sensin Ülkü adıyla beynimde dimdik duran,
Seni çıkarsam ömrüm başlamadan bitiyor,
Hem bunları ne çıkar, anlatsam bir diziye,
Hisler kambur oluyor dökülüyor yazıya/Kısacası, gönlümü verdim Ulu Gazi’ye,
Gönlümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.”
İşte bu kadar.. Sen kalkar CHP yönetimini eleştirirsen arkası da böyle gelir, Türkçe’si tükürdüğünü yalatırlar. Hikaye burada bitmedi.
Sabahattin Ali, daha sonra yine işsiz güçsüz kalınca bu sefer de çıkarmış olduğu dergilerde “Öküz Paşa” lakabını kullandığı için İsmet Paşa’nın hışmına uğradı. Bu yüzden üç ay daha hapis. Tarih 1945-47’ler.
Bir başka yazısından dolayı da üç ay Paşakapı cezaevinde yattı çıktı.
Nerdeyse gezmediği cezaevi kalmadı.
Sabahattin Ali, düşünceleri nedeniyle sürekli Milli Emniyet’in takibinde idi.
Yurtdışına çıkmak istediyse de bu sefer pasaport verilmiyordu.
Nihayet kaçmayı denediğinde kendisine rehberlik yapan sözde kaçakçı ama Milli Emniyet mensubu Ali Ertekin tarafından jandarma karakolunda 2 Nisan 1948’de öldürülerek Uğur Mumcu hesabı Sabahattin Ali defteri kapatıldı...
İşte geçmiş, işte gelecek...
Şimdi kalktı aynı CHP her aileye 600 TL vereceğini vaat ediyor. Bana kalırsa, önce geçmişini temizlesin, para işi nasıl olsa hallolur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi