Mehmet Emin Genç

Mehmet Emin Genç

İyi ki geçici 15. madde kalktı

İyi ki geçici 15. madde kalktı

Yine bir 12 Eylül’ün yıl dönümünde 12 Eylül darbe kalıntı ve figürlerine yargı yolunu açan Anayasanın 15. maddesi yürürlükten kalkmış oldu. Böylece otuz yıldır acı ve ızdıraplarını içlerine atarak bekleyen darbe madurları birer birer savcılıklara şikâyet dilekçelerini vermeye başladı. Ülkenin demokrasi, hak-hukuk adına kat ettiği merhale sayesinde insanlarımıza güven geldi, korkular yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Bu vesileyle o dönemde tutuklulara reva görülen insanlık dışı muameleler de bir kez daha tüm ayrıntılarıyla olmasa da gündeme geldi.

Nitekim son günlerde gazetelere yansıyan itiraf ve ifşaatlar tüylerimizi yeniden diken diken etmeye yetti. İnsan neslinin bu kadar bayağılaşarak yine kendi neslinden olanlara yapabildiği bu işkence ve kötü muamele normal insanın asla düşünemeyeceği türden örnekler taşıyor. İşkence bir insanlık suçudur ve işkenceyi yapanların makul hiçbir mazereti olamaz. Bilmiyorum takip edebildiniz mi ama Gazetelere yansıdığı kadarıyla bu konuda önemli bir uğraş veren “78’liler Girişimi” 12 Eylül döneminde Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi’nde o dönemde görev yapmış “bildiklerimi mahkemede anlatırım” diyen bir savcıya ulaşmış. Ve daha da önemlisi bu savcı, Diyarbakır Cezaevindeki işkence ve kötü muamele uygulamalarının bizzat Milli Güvenlik Konseyinin talimatıyla, emir-komuta zinciri içersinde yürütüldüğünü söylemiş.

Girişim yetkilileri; ulaşabildikleri madurların dilekçelerini tarayarak sorumluları bulmaya çalışıyormuş. Şimdiye kadar ulaştıkları isimlerden bazıları ise; dönemin altıncı Kolordu komutanı Kemal Yamak’ın, hergün cezaevine gelip uygulamaları takip eden asıl sorumlu olduğu. Ondan sonraki sorumlu ise Oktay Esat Yıldıran, Ali Osman Aydın, Cezaevi müdürü Birol, ayrıca bazı hâkimler ve Doktorlar da bu kirli sistemin bir parçası durumunda. Ayrıca hem mahkümlar, hem asker aileleri; o dönemde cezaevinde asker olarak bulunupta işkenceye katılmayan erlerin de bir şekilde ortadan kaldırıldığını söylüyorlar. Şu ana kadar işkenceye maruz kalmış 1150 kişiye ulaştıklarını ve bunların cezaevinde yaşadıklarını anlatmaya hazır olduklarını ifade ediyorlar.

Ayrıca diğer medya organlarına da yansıyan başka bazı haberler var ki evlere şenlik. Bunlardan biri eski bir Milletvekili olan Nurettin Yılmaz’la ilgili. Nurettin Yılmaz; Diyarbakır Cezaevinde kaldığı hücrelerinin üst katlardan gelen yüzlerce kişinin pisliği ile lağım gibi olduğunu, işkencecilerin başlarını bu pislik havuzuna soktuğunu, ağızlarına ve dolayısıyla mide ve bağırsaklarına giden bu pisliklerin yüzünden hala acılar duyduğunu ve tedavi olduğunu, çırılçıplak soyulup mahrem yerlerine cop sokulduğunu ve daha nice insanlık onurunu ayaklar altına alan işkencelere maruz kaldığını anlatıyor. Acaba duyuyor ve kendimizi onların yerine koyabiliyor muyuz? Bir Milletvekiline bunları yapabilenler, sıradan gençlere neler yaptılar siz düşünün ve ona göre bu seçimde oylarınızı iyi kullanın.
Ayrıca Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğrenciyken tutuklanıp, önce Mamak'a, ardından Diyarbakır Cezaevi'ne gönderilen Mehmet Emin Aydın’ın hikayesi yansıdı gazetelere. Cezaevine ilk giriş anında ve daha sonra yaşadıklarını unutamıyor sayın Aydın ve: "Cezaevinin A Blok girişinde Muzaffer ve İlhan Erdost kardeşleri gördüm. Öldüresiye dayak yiyorlardı. İlhan Erdost'un başının duvara vurularak öldürüldüğüne şahit oldum. Merhametten, insanlıktan eser yoktu. Yeni gelen mahkûmlara gözdağı vermek için İlhan'ı öldürmüşlerdi. Mamak Askerî Cezaevi Müdürü Albay Raci Tetik'in emriyle kuru ekmeklerimiz pisuvara batırılarak bize verildi. Mamak'ta iki yıl boyunca sistemli olarak işkence gördük. Filistin askısında öldü diye çöpe atıldığımı unutamıyorum. Beraat kararıyla cezaevinden çıktıktan sonra işkencecilerden şikâyetçi oldum ancak bir gece apar topar götürüldüğüm karakolda sorguya alındım: "Bu dilekçe sana mı ait, diye sordular. Ben yazdım, deyince dilekçeyi bana yedirip üzerine de su içirdiler.” Diyor.
Allah aşkına söylermisiniz burası nasıl bir ülke, burada insanlık bu kadar dibe vurabilir mi, kim dir bu işkenceciler, nerden yetişiyor ve kimler tarafından destekleniyorlar. Bu toprağın insanı değil ise nerden geldiler. Kendilerini geçelim bunların ana-babaları Müslüman değil mi, eğer Müslüman ise evlatlarını nasıl böyle katil ruhlu yetiştirdiler. Yoksa onları yetiştiren karanlık mihrakların farkına mı varamadılar. Evlatlarının karınlarını doyururken beyinlerini başkalarının doldurmasına fırsat mı verdiler. Sevgi ve Rahmet peygamberinin müjdelerinden haberdar mı olamadılar. Sahi, acaba bugün bizim evlatlarımıza kimler etki ediyor. Televizyon ve internet ortamındaki şiddet sarmalından evlatlarımız kendilerini koruyabiliyorlar mı? Yoksa kendi canavarlarımızı bizzat kendi ellerimizle mi yetiştiriyoruz.
Sevgili dostlar… Bu konuda yazmak ve okumak yeterince etkili değil, yapılan her şey gözlerin önüne serilmeli, yani mutlaka bu işkencelerin ve cezaevlerindeki kötü uygulamaların bir filmi çekilmeli, ibret-i âlem olarak her kese gösterilmeli, yapanlar önce utandırılmalı, sonra da en ağır şekilde mahkemeler tarafından cezaya çarptırılmalıdır. İyi ki Anayasanın geçici onbeşinci maddesi kalktı. Yoksa bütün bu işkence ve insanlık dışı uygulamaların karşılığı bu dünyada sorgulanamayacak ve akıbetleri tamamen “Mahkeme-i Kübraya” kalacaktı. Bizlere yardım et, aklımıza mukayyet ol Allahım… Âmin…






Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Emin Genç Arşivi