Ahmet Varol

Ahmet Varol

Usame bin Ladin

Usame bin Ladin

Usame bin Ladin hakkında ilk olarak birinci ağızdan bilgileri 1991 yılında Sudan’ı ziyaret ettiğim sırada almıştım. Daha önce de ismini duyuyordum. Fakat 1991 Hartum ziyaretim esnasında görüştüğüm bazı kişilerden hakkında biraz daha yakın bilgiler aldım. Ancak kendisiyle gerek bu ziyaretim esnasında ve gerekse sonrasında şahsen görüşme imkânım hiç olmadı.
Aradan yirmi yıl geçti. Bu süre içinde dünyanın belki en çok konuşulan, en çok gündemde kalan isimlerinden biri oldu. Şimdi de öldürüldüğü söyleniyor. O konuda da şüpheler var. Öldürüldü mü, görüntüleri verilen operasyondan önce ölmüş müydü, verilen tüm bilgiler yalan mıdır? ABD dünya kamuoyunu Hollywood filmlerindeki kurgu görüntülerle aldattığı gibi “gerçek” diye piyasaya sürdüğü bilgilerin, görüntülerin çoğunda da aldattığı için bütün herkes iddialara şüpheyle yaklaşıyor. Kafalarda ABD’nin uzay seyahatleri hakkında bile ciddi tereddütler bulunduğunu düşünürsek Bin Ladin’in imha edilmesi operasyonuyla ilgili iddialara ve haberlere tereddütle bakma hakkının olduğunu da kabul ederiz. Kaldı ki bu tereddütleri haklı kılacak çok önemli çelişkiler, tutarsızlıklar ve birbirini nakzeden görüntüler önümüze kondu.
Ben bunların ayrıntısına girmeden 1991’in biraz da gerisine giderek gelişmelerin genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım.
Bin Ladin benim Hartum ziyaretimden kısa bir süre önce Sudan’a yerleşmişti. Kendileriyle görüştüğüm Sudanlılar onun ülkelerindeki gönüllü eğitim çalışmalarına maddi katkıda bulunduğunu söylüyorlardı. Bu bilgi uydurma değildi. Çünkü Bİn Ladin’in buna imkânı vardı ve Sudan’da emperyalist kuşatmaya karşı ayaklarını oturtmaya çalışan yönetime destek veriyordu. Eğitim alanı da bu yönetimin ayaklarını oturtmasında en önemli alanlardan biriydi. Bu katkılarından dolayı Sudanlılar kendisinden övgüyle söz ediyorlardı. O zaman duyduklarım onun hakkında benim için olumlu bir intiba vesilesi oldu. Söylenenler Bin Ladin’in sadece silaha sarıldığı, tek araç olarak silahı kullandığı iddialarının doğru olmadığını gösteriyordu. Fakat sonrasında muhtelif dış ve iç etkenler onu silaha birinci derecede ağırlık vermeye yöneltmiştir diyebiliriz.
Usame bin Ladin, Sudan’a yerleşmeden önce Afganistan’daki işgale ve komünist diktatörlüğe karşı yürütülen savaşa destek amacıyla Arap dünyasından gelen mücahitler arasında yer alıyordu. Bu mücahitlerin organizasyonuyla da Abdullah Azzam ilgileniyordu. Bin Ladin zengin bir aileye mensup ve kendisi de büyük servete sahip olduğundan aynı zamanda mücahitlerin finanse edilmesine önemli miktarda maddi katkıda bulunuyordu. Katkısı ve konumu itibariyle Abdullah Azzam’ın yardımcılığını yapıyordu.
Arap mücahitleri organize etmesinin yanı sıra Afgan mücahitler arasındaki fitne ateşini söndürmek ve birliği sağlamak amacıyla yoğun çaba harcayan, karizmatik konumundan dolayı başarılı adımlar atan Dr. Abdullah Azzam 24 Kasım 1989’da şehit edildi. Ondan bir süre önce de Afgan cihadına en büyük desteği veren General Ziyaülhak uçağının düşürülmesi suretiyle şehit edilmişti. Her iki cinayetin arkasında da ABD eli olduğu tahmin ediliyordu. Bu insanların ortadan kaldırılmasının amacı ise Afgan mücahitlerin arasına sokulan fitne ateşini söndürebilecek kişilerin teker teker ortadan kaldırılmasıydı. Afgan cihadı artık Rus işgaline son vermiş ama ABD emperyalizminin kirli elinin sebep olduğu karanlık olaylarla çalkalanmaya başlamıştı. ABD, fitne ateşinin Afganistan’daki cihadın bir İslâmî hakimiyete dönüşmesini engellemesi için uğraşıyordu. Bu arada cihada büyük katkıda bulunan Arap mücahitlerin de dağılmalarını istiyordu. Bu amaçla onları yeniden örgütleyebileceğinden korkulan Bin Ladin’in Pakistan’ı terk etmesi için baskı yapıldı, o da Sudan’a yerleşti.
Bütün bu gelişmeler öncesinde Bin Ladin’in ve onun finanse ettiği Arap mücahitlerin hedefinde sadece Afganistan’daki işgal ve işgalin kukla rejimi vardı. Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir sivil hedefe yönelik eylemleri olmamıştır. Fakat sonrasında savaşın çizgisinin, stratejisinin ve hedefinin değişmesinde birinci derecede ABD’nin ikinci derecede de bugün Arap toplumlarının devirmeye çalıştığı kukla rejimlerin rolü olmuştur. Bu konudaki tespitlerimizi inşallah müteakip yazımızda dile getireceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi