Darbecilik gende değil, ceplerde!

Darbecilik gende değil, ceplerde!

Türkiye’nin kendine merkez diyen medyası askeri medyadır.

Mısır’ın El-Ahram gazetesi için kullanılan ‘’yarı-resmi’’ tanımlanması Türkiye’deki gazeteler için ‘’yarı-askeri’’ biçiminde çevrilebilir. Bu medya da adını tam koymak gerekirse, Doğan medyasıdır.

Doğan medyası bu topraklarda devleti rahatsız eden her eylemin, her insanın karşısında olmuş, bu insanları itibarsız hale getirmek için her türlü yayını yapmıştır.

Derin Devlet denilen yapılanma bu grubun gazetelerini kendi malı gibi kullanmış, özellikle kilit noktalara ve köşelere kendi elemanlarını yerleştirmiştir.

Bu açıdan bakınca özellikle grubun amiral gemisi yolları Ergenekon’da kesişenlerin buluşma noktası haline gelmiştir.

Atamalar gazetecilik yeteneğine göre değil, Derin Devlet’in kilit noktasındaki isimlere yakınlığa, onlara sadakata göre yapılmıştır.

Son olarak Adli Tıp’tan emekli olan bir hanım, ‘’Şato’’ denilen 1. Ordu Komutanlığı karargahının talebiyle bu gazeteye yazar yapılmıştır.

Derin Devlet, Hrant Dink’i İstanbul Valiliği’ne çağırıp tehdit ederken Hürriyet Gazetesi, manşetleri, köşe yazılarıyla onu hedef haline getirmiş, sonra da cinayetinin bir çete değil de 3-5 okeyci çocuğun eylemi olduğunu iddia edebilmiştir.

Ergenekon ve Balyoz türü davalara yönelik en büyük saldırıların yine bu grup gazetelerinden gelmesi tesadüf değildir, bilinçli bir kararın sonucudur.

Bu darbecilik genlerde olduğu için değil, ceplerde olduğu için olmuştur.

Beykoz bölgesinde vergi sıralamasına 9’uncu olmakla övünen gazetecilik anlayışının ardında bu cinayetlere sırt dönme, faillerini kollama ve bu sayede harcayamayacağı paralara sahip olma geni vardır.

Aslında bu arsızlık ve utanmazlık genidir.

Darbecilik genlerde yoktur, sonradan oluşturulmaktadır.

Mehmet Ali Birand bizzat yaşadı bu durumu. 28 Şubatçı Çevik Bir’in hışmına uğradıktan sonra merkez medyada uzun zaman yer bulamadı kendisine.

Kendisi gibi olmayanlara, kendi amaçlarına hizmet etmeyenlere hayat hakkı tanımayan bir anlayış hakimdir bu medyada.

Darbeci olmak, darbecilerle işbirliği içinde olmak burada var olmanın temel koşuludur.

Zamanında bir hakim “Vicdanla cüzdan arasında sıkıştık” demişti ama bunlarda sıkışacakları bir vicdan var mı kuşkuluyum.



Başbakan’ın koydu mu oturtanına alışın

Ne diyorlardı televizyon ekranlarında...

Genelkurmay Başkanı’nın koydu mu oturtanını severim...

Haklıydılar...

Zira yıllarca koydu mu oturtan genelkurmay başkanları ve “Ya Genelkurmay Başkanı ya şimdi bana koyarsa” diye korkan başbakanlara alıştılar.

Bunların ağababalığını da Süleyman Demirel yaptı.

Başbakana ‘’Pezevenk’’ de dediler, huzurunda ayağa kalkmama hakkını da kendilerinde gördüler.

Cumhurbaşkanı’na ‘’Sayın Cumhurbaşkanım’’ değil de, ‘’Cumhurbaşkanı’’ deme cüreti ve saygısızlığını gösterdiler. Ve şimdi ilk kez artık bunu yapamayacaklarını gördüler, ‘’Paşa paşa topuk selamı’’ vermeye başladılar.

Asker emir almaya alışıktır, iş bu emir verecek sivillerin ortaya çıkmasındadır. Bugün olan budur ve bunu yapanın haddinin bildirilmesinin Silivri ile ilgisi yoktur.

Bu soruyu soranların öncelikle sorması gereken soru şudur:

1980 öncesi Özel Kuvvetler’le her türlü karanlık işe giriştiği bilinen MHP, adı darbe iddialarına karışmış bir Özel Kuvvetler Komutanı’nı neden aday göstermiştir?

Bildiğim kadarıyla, bu emekli olunmayan bir görevdir çünkü.

Bana bunu bir yakını bu görevi yapmış emekli bir general anlatmıştı.



Nekahat

İhmal sonucu ilerleyen bir rahatsızlık ikinci bir operasyonla sonuçlandı.

Çok önemli değil ama sonuçta narkoz narkoz, ameliyat da ameliyat.

Temiz hava almak, sakinliği bulmak için kendimi çocuklarla İsveç’in kuzeyine attım.

Luela isimli kentten arabayla 1 saatten fazla uzaklıkta bir ormandayım.

“Tree Otel” yani Ağaç Otel’de kalıyorum.

Ağaçların arasına, yerden 10-15 metre yükseğe yerleştirilmiş 10 kadar farklı oda.

Elbette, koşullar kısıtlı ama doğa muhteşem. Önünüzde ağaçlar akan arasında akan görkemli bir nehir, kulağınızda kuş sesleri.

Üstüne oteli işleten karı-kocanın hazırladığı mükemmel yemekler.

Pazara kadar buralardayım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi