Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Boşver!

Boşver!

Birdenbire bir demokrasi muhabbeti doğdu. Fart-ı muhabbet halinde! Herşeyi lüzumsuz gören, her şeye boşveren “hayatını yaşa!” diyen bir anlayış, bir kara sevda gibi.

Eğitim çöküyor, boşver. Türkçe unutuldu; boşver. Yozlaşma derinleşiyor; boşver. İdeolojiler değil, idealizm öldü; boşver. Aile çatırdıyor; boşver. Her şey paradan ibaret hale geldi; boşver. Ahlaki problemler ağırlaşıyor; boşver. Medyanın suyu çıktı; boş ver. Milliliği ihmal ediyoruz; boşver. Manevilik havada kaldı; boş ver. Gelir dağılımı korkunç derecede çarpıldı; boş ver. Şehir, şehir olmaktan çıktı; boş ver. Şiddet, kabalık, sorumsuzluk yayılıyor; boşver. Müzik ve eğlence adına rezilleşmek tabii karşılanıyor; boşver. Değer ölçüleri unutuldu; boşver. Siyaset, fonksiyonlarını kaybediyor; boş ver. Partiler un ufak oldu; boşver. Televizyonlar toplumu çürütüyor; boş ver. Okuyan kalmadı; boşver. Düşünce lüzumsuzlaştı; boş ver. Hissederek yaşamak ayıplanıyor; boşver. Kaş yaparken göz çıkarıyoruz; boşver. İnsanın iç dünyası unutuldu; boş ver. İpin ucu kaçıyor; boşver. Peki bu demokrasi muhabbetini nereye oturtacaksın? Hangi temele, hangi değer ölçülerine, hangi müesseselere, hangi düşünce birikimine, hangi kadrolara, hangi dengelere? Boşver!

Tarih boyunca, kendi açımızdan neyi ne kadar görebildiysek, Batı’yı ondan ibaret zannettik. Kendi açımızdan ve moda penceresinden. Bir kavrama dadanınca onu ağaçkakan gibi didikleyip anlamsızlaştırmadan içimiz rahat etmiyor. Düşünce bir kavramlar manzumesinin dalgalanışıdır. Yaptığımız iş düşünmek değil, düşünüyormuş gibi davranmaktır.

Öyle insanlar öyle insanlarla karşılaşıyor ki hiçbir ortak tarafı yok. Oturması, kalkması, giyinmesi, konuşması, alışkanlıkları, zevkleri, değer hükümleri, “arkadaşlık-kardeşlik-komşuluk” anlayışları, üzüntüleri-sevinçleri her şeyleri farklı. Ayrı kıtalarda bile olsa, böylesi olmaz. Bırakınız ayrı toplumu. Bu hal, “bilim teknik ve ekonomi her şeyi halleder” gafletinden doğmuştur. Boş mu verelim, yoksa teşhisi cesaretle mi koyalım?

Osmanlı’da çeşitli unsurlar yaşıyordu ama; cemiyetin sokaklarında meydanlarında, evlerinde, çarşılarında, havasında, suyunda yaşanan hayat, yürüyen-akan hayat, bir kültürel şahsiyetlilik karakterine sahipti ve insanları birbirine yaklaştırıp benzeştiriyordu. “Bilmem kaç çadırdan koca bir devlet kurduk” sözüne Yahya Kemal’in “Hayır! Büyüdükten sonra çadıra döndük!” şeklinde bir cevabı vardır. Maksadı, ahengin ve ruhun kaybolmasına işaret etmekti. Ruhu, kültürü ihmal eden maddi büyüme, gerçekten çadırlaşmaya sebep oluyor. Bunu bugün daha iyi anlıyoruz.

“Gördüğü iş bakımından, kap önemlidir, mahfaza önemlidir” mi diyelim yoksa boş mu verelim? Suyu düşünün. Tertemiz, berrak su. Kirli bir kaba koyarsanız bozulur. İç yüzeyi dağılan ve parçacıklar halinde dökülen bir kaba koyarsanız mahiyetinde değişiklik olur. Hatta zehirleyici reaksiyonlar meydana getiren kaplar da bulunabilir. Bir de pırıl-pırıl bir bardaktaki suyun görünüşünü ve güzelliğini tasavvur edin. Bunları söylemeyelim mi? Boşver!

İnsanları sadece maddeyi ve parayı düşünen bir hayat anlayışının peşine takarsanız, günün birinde her ev ayrı bir vatan ve her aile ayrı bir millet haline dönüşür. Manevi ve millî zenginlik temeli korunmamışsa, “her ferd’i nefsinin kölesi haline getiren” bir çıkarcılık zihniyeti topluma musallat edilmişse; verdiğin hürriyet ve demokrasi ne işe yarayacak, nasıl kullanılacak, neyle ayakta duracak? Boşver!

“Ev” manevileşirse “yuva” olur. Manevileştiği kadar, yuva olur. Toprak, manevileştiği ölçüde vatan olur. Halk, cemiyet; manevileştiği ölçüde millet olur. Ferd, manevileştiği ölçüde “şahsiyet” olur, “yürek” manevileştiği ölçüde “kalp” olur, gönül olur. Maddeyi manevileştirdiğimiz ölçüde gerçek hayat doğar; hayatın fonksiyonları verimli olmaya başlar. Bunları ifade etmeyelim mi? Boşver!

Demokrasi ve demokratikleşme, horoz şekerini tersinden (yani sopasından) yalayan çocukların saflığı içinde ele alınmaz. Boşver! Yaşamak, “inanmak ve düşünmek” demektir. Yaşayıştaki terslikler, “inanç ve düşünce” beraberliğindeki arızalardan doğar. Boşver!

Mevlana “İyi insanın hüzünlenmesi hayra alamet değil” der. Milletin mahzun edilmesi Gayretullaha dokunur. Akılla-fikirle-ilimle-gönül zenginliğiyle meselelerimize eğilelim. Boşver!

İnsanın yozlaşma afetlerinden korunmaya hakkı vardır. İnsanın, aile dengesini kurmaya ve korumaya hakkı vardır. İnsanın, kendini geliştirici bir eğitim almaya hakkı vardır. İnsanın, inanmaya, inanarak yaşamaya ve düşünmeye hakkı vardır. İnsanın huzurlu ve güvenli yaşamaya hakkı vardır. İnsanın, adaletli bir hukuk düzeni içinde yaşamaya hakkı vardır. İnsanın, layık olanı seçmeye ve layık olmayanı seçmemeye hakkı vardır. İnsanın, haklarını ve hürriyetlerini korumak için teşkilatlanmaya hakkı vardır. İnsanın; ferdi-sosyal-milli-manevi değerlerini korumaya ve bunlara saygı gösterilmesini istemeye hakkı vardır. İnsanın, liyakat göstermek şartıyla dilediği mesleği seçmeye ve icra etmeye hakkı vardır. İnsanın, ‘inanca ve asgari’ geçim ve yaşama şartlarını devletinden talep etmeye hakkı vardır. İnsanın, kendi varlığına ve bağlandığı meşru değerlere yönelik her türlü sömürüyü reddetmeye ve bu amaç için meşruiyet dairesinde mücadele etmeye hakkı vardır. İnsanın bir itham ve iddia karşısında kendini savunmaya hakkı vardır. Devlet bu hakkın icaplarını yerine getirmekle mükelleftir.

Boşver! Sana mı kaldı bunları düşünmek, yazmak. Evet bana kaldı. Boşvermeyeceğim! Düşüneceğim ve yazacağım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Değirmenci Arşivi