Haddini bilmez bir CHP’li

Haddini bilmez bir CHP’li

Bu haddini bilmez adam, CHP Genel Sekreteri önder Sav. İşte bu önder Sav, Ankara Elmadağ’da hacca gitmek istediğini söyleyen bir vatandaşa öyle sözler söylüyor ki, burada aktarırken bile utanç duyuyorum.

önce ‘Boşver, Araplara para kaptırma’ diyerek vatandaşı vazgeçirmeye çabalıyor. 80 yaşındaki Mustafa ünal, ‘Bir ayağım çukurda ne yapayım’ diye ısrar edince, şu çirkin sözleri sarfediyor:

‘Bakarsın orada Muhammed bırakmaz seni, buraya göndermez. Sen yine şey yapma.’

Bu kadar terbiye özürlü. Bu kadar kendisini kaybetmiş. Bu kadar milletinin değerleriyle kavgalı.

Bu saygısızlığa, bu küstahlığa, bu haddini bilmezliğe, camilerin tekel deposu yapıldığı günlerin özlemiyle yanıp tutuşan tek parti özentisi kafaya, Kainatın Efendisi’ne dil uzatmaya cüret eden bu zavallıya ne söyleyelim ki.

İşine gelince İmam Ebu Yusuf’tan fetva arayan, modern müctehid pozlarına bürünen Deniz Baykal!

Şimdi söz sende.

Partinin ikinci adamı, ağza alınmayacak çirkinlikte sözler sarfediyor.

Peygamber Efendimiz (sav)’le haşa, dalga geçiyor.

Kendisini adam sayıp derdini anlatan 80 yaşındaki bir insanla alay ediyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal.

Bu adama haddini bildirmek öncelikle size düşüyor.

Siyaset gelir geçer. Partiler bugün olur yarın olmaz.

Ne o koltuklar size kalır, ne bu köşeler bize.

Bu adama hesap sormak sizin sorumluluğunuz.

Eğer bunu yapmazsanız, o çirkin sözleri onaylayan Genel Başkan olarak sizi buraya not edeceğim.

Bekliyorum.


Dolmabahçe görüşmesi ve

milletvekili görünümlü ‘istihbaratçı’


Başbakan Tayyip Erdoğan’la Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında gerçekleşen görüşme kuşku yok ki çok önemliydi.

Bugünden geriye abuk sabuk tezler ve birtakım dosyalar üretenlere öncelikle o dönemde yaşanan krizi doğru dürüst hatırlamalarını öneriyorum.

Erdoğan, 27 Nisan gecesi patlak veren e-muhtıra karşısında tartışmasız en soğukkanlı isimdi. Hükümetin kimi üyelerinde, partideki milletvekillerinde ortaya çıkan telaş ve heyecandan etkilenmedi. önce hükümet adına 28 Nisan’daki tarihi açıklama yapıldı. Arşivden çıkarıp bakın. Son derece net ve tutarlı bir tepkiyi ortaya koydu hükümet.

Ardından kamuoyundaki tartışmaların ve tepkilerin biraz soğuması beklendi İşte Yaşar Büyükanıt’la yapılan görüşme böyle bir sürecin sonunda şekillendi.

Aradan geçen bir yılın ardından bu görüşmeyi bir ‘dosyalar savaşı’ ya da ‘şantaj zemini’ gibi gösterme gayreti, kapatma davasıyla başlatılan sürecin bir parçası.

Her zaman bu tür işlerin altına imza atmakla meşhur, milletvekili görünümlü bir ‘istihbaratçı’nın ortaya çıkması da şaşırtıcı değil.

Bu arada sözkonusu eski milletvekilinin ‘Hükümet düşüren adam’ imajının altı özenle çiziliyor.

Verilmek istenen hava şu.

Bugün yaşanan krize bizi getirenler Erdoğan ve Büyükanıt.

Birisi 30 Ağustos’ta emekliye ayrılıyor.

Erdoğan için bulunan kapatma davası formülü de şimdilik yürüyor.

Yani, Dolmabahçe’de oturup görüşen iki ismin sahneden çekilmesi için oynanan bir oyunu izliyoruz.

Ancak şu soruyu sormazsak, önümüzdeki dönem beklediğimizden daha ağır ve sıkıntılı geçebilir.

Eğer Erdoğan ve Büyükanıt, o görüşmeyi yapmasaydı, bugün hangi noktada olurduk?

27 Nisan krizinin ardından yapılan bu görüşmenin, her iki taraf için de zor olduğunu ve fedakarlık gerektirdiğini bilmek için kahin olmaya gerek yok.

Bu tür görüşmelerin ‘Elimde seninle ilgili dosyalar var’ şeklinde geçmediğini, geçemeyeceğini bilmek için de siyasi hayatımızı şöyle bir gözden geçirmek, biraz da sağduyu sahibi olmak yeterli.

Milletvekili görünümlü ‘istihbaratçı’ları sahnede sıkça göreceğimiz günlerdeyiz.

Bu oyunu bozmak için önce onları deşifre etmeliyiz.


Paksüt konusundaki tuhaflıklar


Kim kimi dinliyor meselesinin içinden çıkmak öyle kolay değil. Şurası net. Bu memlekette adı bir parça öne çıkan herkesin telefonları, bir değil birkaç merkezden dinleniyor.

Bunların hepsinin yerli olmadığını da unutmayalım.

Fakat bu Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt’le ilglii meselede gerçekten tuhaflıklar var.

Bir yüksek yargı mensubu, şu günlerde belki de en kritik konumdaki bir insan, özellikle de eşi, nasıl bu kadar cesaretle ve kendilerini tehlikeye atarak işin üstüne gidiyorlar.

Peşinde olduğunu düşündüğü bir arabanın kapısını açmaya çalışmak, sıradan vatandaşın bile ürkeceği bir iş.

Sonra da geri çekiliyorlar.

Bu iş her bakımdan garipliklerle dolu.

Sanki beklenen bir hamle öncesinde onu geçersiz kılmak için bir başka hamle yapılıyor.

Neresinden bakarsanız bakın Osman Paksüt’le ilgili gelişmeler hiç normal görünmüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi