Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Her şeyin uzmanı var, havale edin!

Her şeyin uzmanı var, havale edin!

Vicdanlar kara olmasın vicdanlar. Kalpler, ufuklar kararmasın. Kötümserliği biz birbirimize telkin ediyoruz. Kırarak, bezdirerek, saygısız ve sevgisiz davranışlarda bulunarak. Umutlarımızı nâdanlığımızın acımasız çarklarında öğüterek…

Bir Batı’lı gelmiş, incelemeler yapmış ve bulduğu neticeyi şöyle açıklamıştı. “Zeka dolu, enerji dolu pırıl pırıl çocuklarınız var. Nasıl bir eğitim sistemi uygulayıp da onları aptallaştırıyorsunuz, bir türlü anlayamadım.” Ömrünü din eğitimine vermiş bir hocamız “bütün çocuklar mı kabiliyetsiz, arzu ettiğimiz gibi yetiştiremiyoruz. “eğitim tezgahı”nı değiştirmemiz lazım. En kaliteli malzeme bozuk tezgaha girince mamül bozuk çıkıyor” diye dertleniyordu. Bizim uğraştığımız ne? Çantasız eğitim, önlüksüz eğitim, ödevsiz eğitim, vs. Ne istiyorsunuz çantadan, önlükten, kitaptan… Çocukların yolunu açın, bahtını aydınlatın, yüzünü güldürün, şefkatli-merhametli, sevgi-saygı dolu yetiştirin. Çocuklar sokakta efendim sokakta. Okul bugün, “başından atıp kurtulma” disiplini olarak kullanılır hale geldi. Çocuklar evde oturmayı bilmiyor. Oturanlarda TV. Bilgisayar, internet ağında uyuşmuş vaziyette. Ders için zorla birkaç saatliğine masa başına gönderiliyor. Mecburiyet olmasa, çocuklar eve hiç girmeyecek! Evlerden soğuduk, evlerde bizden soğudu. Kamusal, sokaksal, yazlıksal, ekransal, markasal, modasal, cakasal; böyle gidiyor işte! Bu da geçecek ama, epeyce derinden delerek geçecek.

Akıllı tahtayla, bilgisayarla onları mekanikleştirerek olmuyor. Bilimsel diye diye gözyaşıyla tuzlu suyu, anne sütüyle pastorize sütü aynı görürlerse, bayrağı bez parçasıyla eşdeğer görürlerse ne yapacaksınız?

Hangi noktada bulunursak bulunalım, düşüneceğimiz, kafa yoracağımız meseleler vardır ve olmalıdır. Bir başka noktaya, olumlu değişimle geçmenin vazgeçilmez şartı, düşünmektir. Hâlen bulunduğumuz noktada ne düşünüyoruz? “Bilime tekniğe, bilgisayarlı eğitime önem verelim.” Bu düşünce midir? “Çağ değişiyor, çağdaş eğitime önem verelim” Bu da düşünce değil, temennidir.

Önce halimizi düşünelim. Bir teşhis mutabakatına varalım. (İlköğretim veya ortaöğretim çocukları “teşhis mutabakatı”nı da anlamaz, tanı ittifakını da, konsesüsünü de! Cümleleri değil, kelimeleri anlamayan bir nesille affedersiniz, pardon kuşakla karşı karşıyayız. Konuyu kaçırmamak için uzatmıyorum.) Bizim derdimiz, bilime tekniğe önem vermemek değil ki. Çocuklar; gece, “bilim ve teknik” rüyaları görüyor. Onunla ilgili bir dalda okuyabilmek için ailevî baskılar altında çırpınıp duruyor. Teknolojik ürünlere anlayan anlamayan, faydalanmayı bilen bilmeyen, herkes hayrandır. Meselâ bölücülüğü bilim ve teknoloji mi çözecek? Çocuklarımızın içinde bulundukları buhranlarına, sıkıntılarına, boşluklarına hangi bilim-teknoloji çare bulacak? Yolsuzluğu, hırsızlığı, sorumsuzluğu gizli kameralarla mı halledeceksiniz? "Her eve bir bilgisayar kampanyası" başlatarak mı çözeceksiniz problemleri. MEB'in yöneticileri! Eroin bağımlısı gibi acı çeken teknoloji kölelerini ne zaman hürriyetlerine kavuşturacaksınız? Son moda aletler tarafından yönetilen milyonlarca insanın üzerindeki baskıyı hangi âletle kaldıracaksınız?

“Zulümde nöbetleşme” esasına dayanan beşeri münasebetleri, hangi tıp merkezinde düzelteceksiniz? Bu partilerin, bu “partiler demokrasisi”nin hali ne olacak? Lideri, devlet adamını, biz hangi teknoloji ile yetiştireceğiz? Rüşveti, nasıl ortadan kaldıracağız? Yozlaşmayı nasıl durduracağız? Dengeleri nasıl kuracağız?

Herşeyin uzmanı var. Havale edin üniversiteye, hallediversinler! Ekonomi uzmanı, sosyoloji uzmanı, mühendislik uzmanı, şehircilik uzmanı, planlama uzmanı, “siyaset bilimi” uzmanı, vs. Kürsüler çok, anabilim dalları çok, unvanlar çok. Niçin çözemiyorlar kültür-medeniyet buhranımızın problemlerini? Tefekkürsüz (düşüncesiz) çözemezler de onun için. Yapılmaması gerekenleri yapmamak, yapılması gerekenleri yapmaktan daha önemli ve önceliklidir.

Meselesizliği mesele haline getirenler, elbette ki gerçek meselelere eğilemezler. Ne demiş şâir: “Bî derd olanın derdine dermân olunmaz.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Değirmenci Arşivi