LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Yargı yargılanmalı!

Yargı yargılanmalı!

- Lütfü Bey; Yargıtay’ın, ardından da Danıştay’ın AK Parti Hükümeti’ni hedef alan muhtıra şeklinde bir bildiri yayınlaması ve Anayasa Mahkemesi’nde sürmekte olan AK Parti’nin kapatılması davasında taraf olduğunu ortaya koyması, yargının tarafsızlığını kaybettiğini gösterdi. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz üstadım?
- Yargı yargılanmaz diye bir şey yok; yargı da yargılanmalı! Hiç değilse vicdanların mahkemesinde yargılanmalı. Yargı yargılanmalı dediysek, şu tür bir yargı yargılanmalı. Evrensel hukuk ilkelerinin karşısında hazırolda durmayıp, darbeci generallerin karşısında hazırolda duran yargı yargılanmalı! Hukukun gücünü sergilemeyip, gücün hukukunu sergileyen yargı yargılanmalı! Postal üstü cüppe kılıklı yargı yargılanmalı! Milletine saygı duymayan, aksine milletinden kaygı duyan yargı yargılanmalı! Milli iradeyi hiçe sayan, silahlı iradeyi yüce sayan yargı yargılanmalı! Silahlı Kuvvetler Darbesi’nin yapılamadığı yerde silahsız kuvvetler darbesi yapmaya kalkışan yargı yargılanmalı! Kararlarını verirken gözünde bağ olmayan, aksine gözü komuta kademesinde olan yargı yargılanmalı! Gençlik deyince aklına genç siviller değil, genç subaylar gelen yargı yargılanmalı! Demokratik devletin kökleşmesi için değil, bürokratik devletin kökleşmesi için çabalayan yargı yargılanmalı! Hukukun mahkemesi değil, darbenin mahkemesi olan yargı yargılanmalı! Hukukun, demokrasinin, insan haklarının idamı için kalem kırıp, sonra da darbeci paşalarla göbek atıp gerdan kıran yargı yargılanmalı! Adnan Menderes’lerin, Deniz Gezmiş’lerin idam kararlarını “Darbeciler böyle istiyor” mantığıyla veren yargı gibi, hoşa gitmeyen partilerin kapatılması kararlarını “Derin devlet böyle istiyor” mantığıyla veren yargı yargılanmalı! Peki bu türdeki bir yargı yargılanmalı da, Türkiye’nin birliğine önem vermeyen, Avrupa Birliği’nin güdümüne giren türdeki bir yargı yargılanmamalı mı? O da yargılanmalı. Neyse bu konuyu daha fazla uzatmamalı; zaten daha başka söze gerek var mı?

SATANI, SOYANI, VURANI SEVEN GENçLİK!

- Geçtiğimiz Pazartesi günü kutlanan gençliğin bayramı 19 Mayıs’ın hemen öncesinde gençler arasında yapılan geniş kapsamlı bir araştırmanın sonuçları da gösterdi ki, gençlerimiz Amerikancı kültürün, popüler kültürün pençesinde. Böyle bir gençlik 19 Mayıs’ın bağımsızlıkçı ruhuna sahip olabilir mi?
- Amerikancı kültür başarıyı esas alan bir kültürdür. “Başarılı ol da nasıl olursan ol, köşeyi dön de nasıl dönersen dön” diyen bir kültürdür. İşte bugün ülkemiz gençliğini pençesine alan da bu kültürdür. Nitekim gençler arasında yapılan hemen tüm anketlerde günümüz gençliğinin başarıyı esas aldığı, “Başarılı ol da nasıl olursan ol, köşeyi dön de nasıl dönersen dön” dediği görülüyor. Mesela bedenini sata sata ün sahibi olmuş, para sahibi olmuş sözüm ona “şarkıcı” denilen beden fahişelerini kendisine örnek aldığı görülüyor. Ya da inançlarını, fikirlerini sata sata ün sahibi olmuş, para sahibi olmuş beyin fahişelerini kendisine örnek aldığı görülüyor. Başarıyı esas alırsan, onların nasıl ün sahibi, para sahibi, makam sahibi olduklarını, nasıl köşeyi döndüklerini sorgulamazsan olacağı bu. O zaman ülkesini sata sata iktidarda kalan politika babalarını da örnek alırsın. O zaman ülkesini soya soya servet sahibi olan iş dünyasının babalarını da örnek alırsın. O zaman adam vura vura ün sahibi, güç sahibi olan mafya babalarını da örnek alırsın. Vuranları, soyanları, satanları seviyorsan eğer, senin ülke sevginin yerinde yeller eser. Hele de 19 Mayıs 1919’da ateşlenen bağımsızlık ruhunun yerinde yeller eser. Nitekim bugünkü gençliğin önemli bir bölümünün, ülkenin bağımsızlığını savunmak, emperyalizme karşı olmak gibi bir derdi var mı? Ama dünün gençliğinin, 12 Eylül 1980 öncesi gençliğinin böyle bir derdi vardı. çünkü o gençlik başarıyı değil haklılığı esas alan bir gençlikti. Güçlü olanın değil haklı olanın yanında yer alan bir gençlikti. Amerikan kültüründen beslenen gayri millici bir gençlik değil, ülkesini Amerikan emperyalizminin boyunduruğundan kurtarmak isteyen millici bir gençlikti. Kendi çıkarları için ülkesini feda edecek değil, ülkesinin çıkarları için kendini feda edecek bir gençlikti. Ve işte o gençlik, 19 Mayıs 1919’un ruhuna sahip ve o günü bayram olarak kutlamayı hak eden bir gençlikti.

KURTULUŞ SAVAŞI GAZİSİ MİLLETVEKİLLERİ!

- Meclis'teki tüm partilere mensup milletvekilleri, sağlıkta katkı payı ödememek için kendilerini gazi statüsüne soktular. Araya başka gündem maddeleri girdiği için sizinle bu konuyu konuşamamıştık. Ne diyorsunuz bu duruma?
- Milletvekillerimiz de gazi sayılır; onlar kurtuluş savaşı gazisi sayılır! Şimdi diyebilirsiniz ki, nerden çıktı bu kurtuluş savaşı? Hemen bir cümleyle izah edeyim. Kurtuluş savaşı dediğim, bireysel kurtuluş savaşı! Yani milleti, ülkeyi kurtarmanın değil, kendi bireylerini ve de aile bireylerini kurtarmanın savaşı! Milletvekillerimiz bunun için ne mümkünse yapıyor. Bu konuda ne insaf, ne vicdan, ne de ahlak tanıyor. öyle ya, milletvekillerimizin sağlıkta katkı payı ödememek için kolu bacağı kopmuş, gözleri kör olmuş, yatağa mahkum olmuş gazilerimizle kendilerini aynı statüye sokması hangi insafa, hangi vicdana, hangi ahlaka sığar? Milletvekillerimiz milletin, ülkenin hayati konularında birlik olmazlar, ama kendilerini ilgilendiren menfaat, rant konularında hemen birlik olurlar. AKP’lisi, CHP’lisi, MHP’lisi, DSP’lisi, kısacası hangi partiden olurlarsa olsunlar hepsi birden menfaat partisine, rant partisine dahil olurlar. Milletin maaşları yerlerde sürünürken kendi maaşlarına kıyak zamlar yaparlar. SSK, Bağkur emeklilerinin maaşları yerlerde sürünürken kendilerini kıyak emekli yaparlar. Kendilerine yarayan her türlü kıyak, ballı işte işbirliği yaparlar. Milletin üniversite bitirmiş çocukları işsiz güçsüz dolaşırken, milletvekilleri kendi çocuklarını, kendi yakınlarını kıyak işlerin, ballı işlerin sahibi yaparlar. Tüm bu saydığımız ve daha sayamadığımız marifetleri yapan milletvekillerimizin son marifeti de sağlıkta katkı payı ödememek için kendilerini gazi statüsüne sokmak. Mübarekler milletvekili değil rant vekili, menfaat vekili!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi