Menderes ve Erdoğan

Menderes ve Erdoğan

The Economist Dergisi talihsiz bir yazıyla 1960 darbesinde asılan Başbakan Adnan Menderes ile Recep Tayyip Erdoğan arasında paralellik kurmuş.

1960 darbesi aslında CHP’nin tezgahlayıp uygulamaya koyduğu bir senaryodur.

İttihatçı geleneğin önemli ögelerine bu darbede rastlarsınız.

Bir genç subaylar hareketidir.

Cumhuriyet Gazetesi bunun için “Genç subaylar rahatsız” manşeti atmıştı, Ergenekoncular bu nedenle Menderes ile Erdoğan arasında benzerlik bulmaya çalışmıştı.

Mesaj açıktı, “Ayağını denk al, yoksa sonun Menderes gibi olur...”

Yani Erdoğan ve yakın çalışma arkadaşları için darağacı, AK Parti kadroları için zulüm, işkence ve cezaevi...

Aslında Ergenekon ve Balyoz davalarına bakınca hem onların, hem bizim futbol terimiyle direkten döndüğümüz anlaşılıyor.

Yine de dünyaca izlenen bir derginin Türkiye’nin yakın tarihinden hiç haberi yokmuşcasına, darbe girişimleri olmamışcasına böyle bir benzetme yapması uygunsuz.

Keşke bunu Cumhuriyet ve Bayrak mitingleri sırasında yapsalardı çünkü o mitinglerin amacı 1960 Mayıs’ı öncesi bir atmosfer yaratıp askere iktidar yolunu açmaktı.

O zaman bu tehlikeye dikkat çekselerdi anlamı olurdu, bugün yapmaları ise tek kelimeyle ayıp.

Çünkü darbecilik bir gelenektir ve bir YAŞ toplantısıyla ortadan kalkmaz.

Türkiye’de bu anlamda demokrasi tam anlamıyla oturmuştur diyemeyiz, eski yapının parça parça tasfiye olduğunu belirtebiliriz ancak.

O yüzden “genç subayları” Menderes benzetmeleriyle gaza getirmeye çalışmak, tahrik etmek tek kelimeyle ayıp ve yakışıksızdır.

Oysa The Economist’te bu satırlar yayınlanırken Norveç’teki katliamı değerlendiren Norveçli sosyolog Johan Galtung, “Breivik’in (katil) yanlış düşündüğünün kanıtı Türkiye” yorumu yapıyordu.

Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün kurucusu olan Galtung’la yapılan söyleşi dün Taraf Gazetesi’nde yayınlandı.

Galtung aynen şöyle diyor:

“AK Parti’nin, Erdoğan, Gül ve Davutoğlu’nun politikaları, İslam ile demokrasi ve parlamenterliğin uyumlu olduğunun mükemmel kanıtı.”

Türkiye’nin gerçek sorununun nerede yattığını ise Murat Belge dün “AK Parti taşralı burjuvaziye daha yakın” sözleriyle açıklıyordu.

Ama daha önemli sorunun sosyalist görüşü savunanların “pre-kapitalist” düzeyde olmasından kaynaklandığını belirtiyordu.

O nedenle hala Menderes benzetmesinden mutlu olan kesimler var ne yazık ki...



HSYK doğru yaptı

Hem Deniz Feneri, hem de ‘şike soruşturması’nda temel hatalar yapıldığı iddiaları var.

Cezaevinde olan insanlar savcıların yanlış uygulamalarının kurbanı olduklarını söylüyorlar.

Sonuçta bu iddialarını Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na ilettiler ve Kurul da hemen harekete geçerek müfettişler görevlendirdi.

Şikayetin dinlenmesi her zaman önemlidir ama adalet mekanizmasında daha önemlidir.

HSYK’nın tavrı hem yargıya güveni artıracak, hem de savcıların kendilerinde aşırı güç görmelerinin önüne geçecektir.



Genelkurmay’ı bakanlığa bağlamak

Doğrusu budur çünkü tüm gelişmiş demokrasilerde tablo budur.

Türkiye’de Genelkurmay Başkanlığı’nın hiçbir kuruma bağlı olmadığı düşünüldüğünde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda olumlu yaklaşımda bulunması önemli.

CHP’nin aynı şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri İç Tüzüğü’nün değişmesini istemesi de doğru.

Ama bugün gelinen noktada tüm bunları yeni bir anayasa çerçevesinde konuşup çözümlemek daha doğru galiba.

Bunun için de iktidarın muhalefetle diyaloğu geliştirmesi gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi