Ersoy Dede

Ersoy Dede

Kürtler vergi vermesin mi?

Kürtler vergi vermesin mi?

Tartışmayı başlatan teklif; “pozitif ayrımcılık”.. Aslında bu teklifi yeni duymuş değiliz. Demokratik açılımın tartışılmaya başlandığı günden bu yana ara ara çıkıyor karşımıza. Fakat farklı başlıklar altında çıktığı için ıskalıyoruz. Bazen “teşvik” başlığı altında, bölgeye yatırım çekmek için girişimciyi hedef alan açıklamalar okuyoruz. Bazen bölgede görev alacak öğretmen, doktor gibi meslek grubunda çalışanları hedef alan, ayrıcalıklı maaş uygulamalarından konuşuyoruz. Nitekim aslında bir şekilde zaten Kürtlere yönelik pozitif ayrımcılığın içindeyiz. (doğrudan ya da dolaylı).. Şimdi de birileri yüksek perdeden; bölge insanının hiç vergi vermemesi gerektiğini savunuyor. Size bir şey söyleyeyim mi? Aslında zaten ödedikleri vergi ile aldıkları yatırım arasındaki makası-uçurumu bilseniz, zaten bu konuda da pozitif ayrımcılık yapıldığını göreceksiniz.

Bütün bunlar, demokratikleşme hamleleri içinde tartışılabilirliği olan konular aslında. Kuşkusuz ki devlet, Kürt sorununu, salt siyasal sorun olarak görmüyor. Her fırsatta, sorunun hem siyasal, hem kültürel, hem sosyal hem de ekonomik boyutu olduğu ısrarla vurgulanıyor. Hatta yıllarca sadece ekonomik olarak bakıldı meseleye. Art arda açılan paketleri hatırlasanıza. Dolayısıyla işin ekonomik ayağının çözümünde yeni istihdam alanları açmak, yatırımcıyı teşvik edecek kolaylıklar sağlamak kadar vergilerde de bir çeşit pozitif ayrımcılığa gitmek olabilir. Ama bu etnik aidiyete göre değil. Tamamen fakirliğe göre. Ya da kalkınmada verilen önceliğe göre olmalı. Gelin bu konuda sizi bir adım daha ileri götüreyim. Mesela bir elektronik ürünü, İstanbul’dan satın aldığınızda ödeyeceğiniz vergi ile Hakkari’den aldığınızda ödeyeceğiniz vergi de aynı olmasın. Dolayısıyla ürün İstanbul’da 1.200 TL iken Hakkari’de 1.100 TL’ye düşsün fiyatı. Oranın piyasası canlansın. Bu bile olabilir. Eğer iyi niyetliyseniz. Ama önce niyetinizin ne olduğunu söyleyin..

Bugünkü “vergi vermeme” tartışmalarını, BDP’li Bengi Yıldız’ın 10 gün önce Taraf’a verdiği mülakat ile birlikte okuduğumuzda, ortaya çok da sevimli bir tablo çıkmıyor. Diyordu ki Yıldız; “Özerk yerler Ankara’ya vergi vermesin. Ama devletten yardım alabilsin”.. Bugün, “pozitif ayrımcılık” başlığı altında neyi tartıştırıyorlar bize? Aynı şeyi. İşin aslı şu; ne olduğunu bilmedikleri bir “demokratik özerklik” ilan ettiler. Federal ülkelerdeki modelleri incelemeye başladıklarında gördüler ki federe bölgelerin ekonomisini tamamen merkezi otoriteye bağladığınız zaman, tam bir “ayrı memleket” gibi olamıyor. Eğitim, sağlık ve sosyal işlerle ilgili sorumluluğu almadan olmuyor yani. E böylesine önemli sahalarda hakimiyeti sağlamak için para lazım. Çünkü yarın (Belçika’da oldu) bir bölge, daha fakir olan diğer bölgeye bakmaktan sıkılabilir. Yarın Bursa, Denizli, Manisa üretirken, İstanbul ihracat rekorları kırarken; “Hakkari’ye neden bakıyorum ben kardeşim?” diye sorabilir. Bunu fark eden PKK ise şimdiden, “Ankara’ya vergi vermeyelim”in altyapısını oluşturmaya başladı. Buna da bazıları, bilerek ya da bilmeyerek alet oluyor. Dikkat!.. Bu insanlar, yarın kendilerine çizdikleri sınırlar içinde kalan kentlerde gayr-ı hukuki biçimde vergi toplamaya başlayacaklar. Benim Kürt yurttaşım da; “biz hem Ankara’ya hem de size neden vergi ödüyoruz?” diye soracak. İşte o yüzden, şimdiden ön alıyorlar. Bu bir tuzaktır, düşmeyesiniz. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi