Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Şeâir-i İslâmiye ve teravih namazı

Şeâir-i İslâmiye ve teravih namazı

Teravih namazı, “şeair-i İslâmiye”nin büyüklerinden olan Ramazan orucunun unsurlarındandır, yani o da şeâirdir. Şeair; namaz, oruç, ezan, başörtüsü gibi İslâmın hükümleri, alâmetleri, işaretleri, sembolleri, göstergeleridir.
Bütün Müslümanlarla alâkalı meseleler herkesin hissedar olduğu işlerdir ve bunlara şeâir-i İslâmiye denir.
“Şeâirin umuma taallûku cihetiyle, umum onda hissedardır. Umumun rızası olmazsa, onlara ilişmek, umumun hukukuna tecavüzdür. O şeâirin en cüz’îsi (sünnet kabilinden bir meselesi) en büyük bir mesele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir. Doğrudan doğruya umum âlem-i İslâma taallûk ettiği gibi, Asr-ı Saadet’ten şimdiye kadar bütün eâzım-ı İslâmın bağlandığı o nuranî zincirleri koparmaya, tahrip ve tahrif etmeye çalışanlar ve yardım edenler, düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hataya düşüyorlar. Ve zerre miktar şuurları varsa titresinler!”1
Teravih namazı ile ilgili tartışmalar nereden çıkıyor? Temel saik nedir? Bu tartışmaya katılan ve alevlendirmeye çalışan kesimi şöyle teşhis etmek mümkün:
“Lübbü bulmayan, kışır ile meşgul olur. Hakikati tanımayan, hayâlâta sapar. Sırat-ı müstakîmi göremeyen, ifrat ve tefrite düşer. Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır.”2
“Acaba bu ferman-ı kat’îye karşı, ulemâü’s-sû’ tabirine lâyık bazı bedbahtlar hangi maslahatı buluyorlar, hangi fetvâyı veriyorlar ki, lüzumsuz, zararlı bir surette şeâir-i İslâmiyenin bedîhiyâtına karşı geliyorlar, tebdili kabil görüyorlar? Olsa olsa, muvakkat bir cilve-i mânâdan gelen bir intibah-ı muvakkat, o ulema-i sû’u aldatmıştır.”3
Şeâir ve Teravih meselelerini tartışma konusu yaparak, demogoji ile meseleleri saptıranlara şöyle seslenilebilir:
“Bu sözlerinde şeriata adavet ediyorsun. Faraza sadîk olsan, sadîk-ı ahmak olursun. Adüvvü’d-dînden daha muzırsın.”4
Şeair-i İslamiye hakkında bilmemiz gereken diğer hususlardan bazıları şöyle:
* Şeâir, cemiyete âit bir kulluktur.
* Şeâir, sünnet kabilinden de olsa ehemmiyetlidir.
* Şeâir-i İslâmiyeye karşı fezâ ve fezâdakiler hürmet eder.
* Şeâirin ibâdete bakan kısmı değiştirilemez.
* Şeâirin zedelenmesiyle, umûmi vicdan bozulur.
* Şeâirler, yeryüzüne çakılmış çiviler hükmündedir.
* Mü’minler, şeâire hizmetle mükelleftir.
* Herbir şeâir, bilgili bir hoca gibidir.
* İslâmî şeâire darbe vuranlar, sonunda darbe yer.
Risâle-i Nur’da şeairin hükmü böyle ortaya konuyor.
Çağımız ve ülkemiz “Teravih sünnet idi, değil idi, yasaklanmalı!” gibi saçma-sapan iddialarla çalkalanmaktadır. Dinî meseleler, alâmeleinnâs, gelişi-güzel tartışılmaz. Samimi ve dürüst alimler, uygun zaman ve zeminlerde müzakere ve mütalaa ederek görüşlerini ortaya koyar.

Dipnotlar: 1-Bediüzzaman, Mektubat, s. 385.; 2-Bediüzzaman, Muhakemat, YAN, Temmuz 2006, s. 74. 3-Bediüzzaman, Mektubat, s. 385. 4-Bediüzzaman, Muhakemat, s. 29.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi