Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Başarının sırrı kendini keşfetmekte saklı

Başarının sırrı kendini keşfetmekte saklı

İşinizde, mesleğinizde, sanatınızda ve sosyal hayatta başarılı olmak mı istersiniz? İlk işiniz, önce kendinizi keşfetmek olmalı. Peki kendinizi nasıl keşfedeceksiniz? Coğrafî keşiflerden daha kolaydır kendini keşfetmek. Buna, nefsini tanımak da denir. Yapacağınız ilk şey, “İstidadım hangi yöndedir, hangi mesleğe daha kabiliyetli, hangi işe daha yatkınım?” sorusunun cevabını vermektir.

Eğer kabiliyetinizin olmadığı bir saha seçerseniz; yaratılış kanunlarına aykırı hareket edersiniz. Yani, fıtrat kanunlarına itaatsizlik edersiniz.1 Fıtrat denen yaratılış, tabiat kanunlarına, yani sünnetullaha, âdetullaha isyanın cezası ise peşindir: Cevab-ı red!
Evet, kendinizi tanımazsanız, başkasını keşfedemezsiniz. Kendinizi keşfedemezseniz, başkalarını anlayamazsınız. Ve hemcinslerinizle sağlıklı iletişim ve diyalog kuramazsınız. Fikir ve bilgi alışverişinde bulunamazsınız.
Unutmayalım: Allah, her insanı farklı yaratmıştır. Nasıl yüzümüz, sesimiz, parmak izlerimiz vs. farklı farklı yaratılmış ise, birbirine benzemiyorsa, istidat ve kabiliyetlerimiz de farklıdır. Dolayısıyla her insanın müstaid, yani istidadı yatkın olduğu meslek farklıdır.
Branşınızı belirleyip kendinizi o sahaya vermelisiniz. Yani işinizde fani olmalısınız. Zira, “Bir insan, birkaç fende, sahada, branşta uzman olamaz.” Görmüyor muyuz ki, doktorlar bile bir organda uzmanlaşmışlardır: Kalp, göz, sinir vs. Umuma el atan, hepsini kaybeder.
Başarının ikinci adımı, sahanızda araştırmalar yapıp derinlik kazanmaktır.
Üçüncü kaide: İşinizi sevmelisiniz. İsterseniz kendinizden, isterseniz çevrenizden test edebilirsiniz: Başarılı olanlar, mesleğinin ölçülerine uyanlar ve işini sevenlerdir.
Dördüncü düstur: Mesleğin kanunları neyi gerektiriyorsa onlara uymalısınız.
Beşinci adım: “Fena fi’s-sanat olmaktır.” Yani, bütün duyguları, istidat ve kabiliyetlerinizle kendinizi işinize vermelisiniz. Onda yoğunlaşmalısınız.
Altıncı adım: İş bölümü, taksimü’l-a’mal. Herkes, her meselede uzman, ihtisas sahibi olamaz. Öyle ise, “..çare-i yegâne, daire-i vahidenin hükmünde olan müderrisleri, darülfünun gibi çok devaire [dairelere] tebdil ve tertip etmektir. Tâ, herkes sevk-i insanîsiyle hakkına gitmekle, hikmet-i ezeliyenin emr-i mânevîsini, meyl-i fıtrîsiyle imtisal edip kaide-i taksimü’l-a’mâle tatbik edilsin.”2
Allah herkesi farklı yaratmış. Herkese farklı kabiliyetler ihsan etmiş. Şu halde, yaratılış kanunlarına uyarak, herkes kabiliyeti olduğu sahada derinleşmesi gerekir. Yani, branşlaşmaya gidilmesi, mesailerin tanzimi ve iş bölümüdür.
İşte Müslümanların birkaç asırdır sıkıntısını çektiği problemin vurucu cümlesi:
“Bir adam müstaid ve kabil olduğu şeyi terk ve ehil olmayan şeye teşebbüs etmek, şeriat-ı hilkate büyük bir itaatsizliktir.”3 Yani, branşlaşmaya gidilmeli, mesailer tanzim edilmeli, iş bölümü sağlanmalıdır.
Dipnotlar: 1-Bediüzzaman, Muhakemat, YAN, 2006, s. 78.; 2-Age, s. 79.; 3-Age, s. 78.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi