Ricacı Mafya!

Ricacı Mafya!

Yıl 1996 mı, yoksa 97 mi, tam hatırlamıyorum.

Ama sahne dün gibi gözümün önünde...

Arabayı Kenan Sönmez kullanıyor, ben yanındayım.

Kemal Güler, Tuncer Bicioğlu ve hafızam beni yanıltmıyorsa İlhan Esen arkada.

Hüsnü Çil’in kulaklarını çınlatıyoruz.

Çünkü Hüsnü abi ünlü Oflu ailesinin hısmı. Kan bağından dolayı mafya yani. Ama karıncayı incitmez, dostu için canını verecek bir insan.

Tuncer abi laf Hüsnü Çil’in mafyalığına gelince Kemal abi ile ilah abinin arasında oturduğu yerden espriyi patlatıyor:

‘’Hüsnü evvelallah mafya... Ama ricacı mafya. Abi şu işimiz var deyip her işi hallediyor...’’

Tuncer abi ricacı mafyayı tarif için bir yandan da ellerini birbirine oğuşturuyor.

Hüsnü abi ricacı mafya yakıştırmasını duyunca küplere binecek, Tuncer abiyi kızdıracak hikayeler bulmaya çalışacaktı.

SABAH’ın en güçlü olduğu yıllardı ve bizler de büyük çocuklardık aslında yaşları 35 ile 65 arasında dolaşan.

Başta da patronumuz Dinç Bilgin.

O otomobilde bu anıyı yaşadığımız 3 abimizi de kaybettik, ricacı mafya Hüsnü abiyle birlikte.

Tuncer abi de geçtiğimiz cumartesi göçüp gitmiş.

Daha geçen Perşembe İstinye Park’ta Kenan Sönmez, Ercüment Gündem ve Salih Memecan’la birlikte anmıştık Tuncer abiyi ve sağlığının çok iyi olmadığını öğrenmiştik Kenan Sönmez’den.

Kenan abi reklam, dağıtım ve promosyondan sorumluydu.

Buna rağmen yazıişlerine çok yakındı, onun sayesinde bütün yazıişleri reklam bölümünün uzantısı gibi çalışırdı bir de Gülgün Sönmez’in korkusundan.

Oyun oynar gibi eğlenerek çalışırdık ama kızdıklarımızı oyundaki çocuklar gibi cezalandırırdık.

Ama çocuklar gibi de kolay affediciydik.

Bir daha bu kadar eğlenerek hazırlanan bir gazete daha olur mu bilmiyorum, ama bizim çok eğlendiğimizi biliyorum.

Bizler çocuk, onlar abilerimizdi.

Yol yordamı onlardan öğrendik mesela Rauf Tamer’i kızdırmadan arka sayfaya reklam almayı.

O dönem transfer piyasası kızışmış, yanılmıyorsam Doğan Grubu bizden Hasan Cemal’i almıştı.

Mütekabiliyet esastı, bedeli ne olursa olsun.

Biz de Hürriyet’ten Rauf Tamer’i, Milliyet’ten Yavuz Donat’ı transfer ettik.

Zafer Mutlu ciğerlerinden ağır hasta vaziyette Florance Nightingale Hastanesi’nde yatarken bir yandan da telefonla bu işleri bağlıyordu.

Yavuz Donat birden anonslu yazacaktı, Rauf Tamer bir yenilik olarak arka sayfada.

İlk başlarda arka sayfaya çok büyük ilan almama kararı verildi ama bir ay sonra reklam servisi kuralı çiğnemeye başladı.

Rauf abiye kimse büyük ilan geldi kısa yaz diyemiyor, Tuncer abiden başka.

Tuncer abi oflaya poflaya Rauf abinin odasına girer, reklam veren kimse ona saydırırdı, bir de reklam ajansına.

‘’Abi ya illa senin sayfa diyorlar, başka bir şey demiyorlar’’ diye başlar, altından girer, üstünden çıkar Rauf abinin gönlünü alır, ilanı soktururdu.

Haftada birkaç kez yaşadığımız bu oyunu Rauf abi de bilir ama Tuncer abiye sevgisinden sesini çıkarmazdı.

Cenazesine katılamadım maalesef.

Ama genç nesiller bilsin ki, bu mesleği ayakta tutan güçlü bir direk göçtü.

SABAH’çı arkadaşlar da bugün bu kadar güçlü durmalarında büyük emeği olan muhteşem bir insanı kaybettiklerini bilsin.

Tuncer abi, ‘’Herşey insanla başlar’’ sözünün mükemmel örneğiydi.

Onunla tanışma ve çalışma şansı bulanlardan biri olduğum için şanslıyım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi