R. Özdenören

R. Özdenören

Bir sembol olarak kurban

Bir sembol olarak kurban

Müslümanın bıçağı böyledir işte. Yılda bir kez olsun merhameti hatırlatır insana. Ama soyut bir merhamet duygusundan ibaret değildir bu hatırlayış. Somut neticeleri vardır. Dağ başına çıkmış keşişin merhamet vaazlarına benzemez. Bu vaazlardaki fantezilere benzemez: Verimli, yemişli bir merhamettir.

Yalnız bu duyguyu somutlaştırıyor bile olsa, bir bununla bile kalmış olsa, kurban hadisesi, tek başına muhteşem bir tabloyu sergiler önümüze.

Kim, o anda, ayrıca bir var oluş meselesi üzerinde kafa yormamıştır? çocuklar bile, farkına varırlar bu meselenin. Kimi zaman, günlerce önce alınan hayvan, evin çocuklarının arkadaşı olur. çocukla hayvan, içli dışlı hale gelir neredeyse. Ama o an gelince, kaç çocuğun gözlerinin yaşardığını, isyan ettiğini bilirim. çocuktaki bu duygu, kendisi farkında olmasa da, gerçekte var oluş bilincinin doğal olarak teşekkülüne amil olmuştur. çocuk, ölüm ve hayat üzerinde düşünmeye başlamıştır. çocuk, biraz da, kendi varlığıyla arkadaşı olan hayvanınkini birbirine karıştırdığı için bir isyan havasına bürünür. Varlığın, var oluş hikmetinin ortadan kaldırıldığını sandığı için baş kaldırır. Ama günü gelince onun zihni de durulacak, berraklaşacak, başka hikmetleri de sezinlemeye başlayacaktır.

çocuk, aslında sanıyor ki, kesilen hayvana acı verilmektedir. Veya ne bileyim, sanki hayvan bir işkenceye tâbi tutulmaktadır. Böyle sandığı için itiraz etmektedir. Durum, gerçekte kimi yetişkinler için de böyledir. Yetişkin insan bile, çoğu kez, kendi bakışını kendi bilincini hayvana yerleştirir ve hadiseye öyle bakar. Oysa, ölüm fikri, yalnız insanda vardır. İnsandan başka hiçbir yaratıkta, önceden (a priori) böyle bir fikir yoktur.

Durumu, en güzel biçimde Bediüzzaman ifade etmiştir: hayvanda ölüm fikri yoktur; hayvan kesildiği ana kadar kesileceğini bilmez, kesildikten sonra da kesilmiş olduğunu bilmez. Bu yüzden, kendi bilincimizi hayvana ikame ederek hadiseye bakmamız yanlıştır. çok kimse, düştüğü bu yanlışın farkında olmadığından kendinde doğan merhamet hissini yanlış istikamete yönlendirir. Bütün bu söylediklerimiz yeni değil, daha önce dermeyan edildi (Bkz. Yeniden İnanmak adlı kitabımız).

Bu fikirleri burada tekrarlamamızın nedeni, aynı şiddet, zulüm, işkence, gaddarlık, merhametsizlik edebiyatının bazı mahfiller tarafından bilinçsizce vurgulanmaya devam edilmesine gösterilen tepkinin dile getirilmesi amacına yöneliktir.

Kurban, gerçekte, bir simgedir. Biz, Kur'an'ın beyanıyla biliyoruz ki, kurbanın eti de, kanı da Allah'a ulaşmayacaktır.

Aynen öteki ibadetlerin tümünde olduğu gibi… Bütün öteki ibadetlerde yerine getirilen ritüellerin, nasıl ki Allah'a faydası yoktur; o ibadetlerin faydası onu eda eden kişiye racidir; kurban ibadetinin faydası da, bu ibadeti yerine getiren kişiye döner. Ve son tahlilde, öteki bütün ibadetlerde olduğu gibi, kurbanda da, bu ibadetin yerine getirilmesinin nimetlerini, son tahlilde, tüm toplum paylaşır. Kurban kesimiyle hem bütün bireyler tek tek, hem tümüyle toplum, onun getirdiği huzuru, refahı, nimeti paylaşırlar.

Onun, sembol olarak taşıdığı değer yaşantımızda bir gerçekliğe ve anlama tekabül etmeyeydi, binlerce yıllık bir geçmişin böyle bir ritüeli beslemeye devam etmesinin izahını bulabilmemiz mümkün olmazdı. İnsanoğlu, hiçbir abesi, bunca yıl, bir sahte gerçekliğin arkasına gizlemeyi başaramazdı.

Bu sembol, insan indinde en yüce değer olan ve hayatın pahasına tekabül eden ve ona özdeş tutulan kan üzerinde tecelli eder.

Kurban Bayramı'nın mehabeti ile Ramazan Bayramı'nın munisliği arasındaki hikmet farkını dikkate almak, bizi anlamlı sonuçlara vardırır kanısındayım. Bu konu üzerinde düşünmeye değer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
R. Özdenören Arşivi