Ne ekseni ulan!

Ne ekseni ulan!

Türkiye’nin etnik açıdan bir mozaik olduğu seslendirildiğinde merhum Alpaslan Türkeş ‘’Ne mozaiği ulan’’ diyerek tepkisini koyuvermişti.

Bu laf siyasi literatürümüze geçti.

Aradan yıllar geçti Kürt gerçeği de, Türkiye’nin mozaik olduğu gerçeği de kabullenildi.

Etnik ve dini azınlık politikası açısından sorunsuz bir döneme girildiğini iddia edecek bir noktadan epey uzaktayız ama bu tespit yakın geçmişte yapılanları bir kalemde silmek anlamına gelmiyor.

Kürtlerin bir bölümü eleştirilerini sürdürse de Batılılar dahil herkes atılan adımların önemini teslim ettiği gibi PKK şiddetinin anlamsızlığını vurguluyorlar.

Şimdi herkes AK Parti iktidarının son 10 yılda gerçekleştirdiği değişimi kabulleniyor.

Benzer bir yaklaşım dış politikada görülüyor. Ankara yıllar boyu ihmal edip yok saydığı Ortadoğu ve Afrika’ya yüzünü döndüğünde ilk uyanan aslında İsrail oldu.

İsrail uluslararası medyadaki etkisini sonuna kadar kullanarak Türkiye’nin bu açılımını yolundan çıkarmaya çabaladı.

O dönem Batı basınının dış politika yorumlarının temel konusu ‘’Türkiye’nin ekseninin kaydığı’’ yolundaydı.

Bu yorumların perde arka anlamı şuydu: Ankara, İsrail’i kollama amaçlı Washington politikaları dışına çıktığı an İsrail için risk oluşturur, bu da eksen kayması anlamına gelir.

Ankara, 28 Şubat’ın çerçevesi dışına çıktığı an ekseni kaymış sayıldı.

İsrail’in çıkarı bu çizginin çıkılmasını engellemekti. Uluslararası ve Türkiye bağlantılarını kullanarak bu konuyu kanırtana kadar işledi. O dönem televizyon ekranlarında tartışılan, köşe yazılarına yansıyan en önemli konulardan biri, Batı basınının AK Parti hükümeti için ‘’İslamcı’’ etiketini kullanmasıydı.

Ekseni kayan, İslamcı bir iktidar modeli dış kaynaklar ve içerideki uzantıları tarafından sonuna kadar kullanıldı.

Aynı kaynakların bugün Kürt meselesinin asli savunucusu veya manipülatörü haline gelmesi tesadüf olmasa gerek.

Bugün İsrail’in korkularının haklı olduğu ortaya çıktı. AK Parti iktidarı müthiş bir hamleyle kendisine karşı PKK terörü kartını oynayan İsrail’in karşısına Filistin kartıyla çıkıverdi. Bu hem Ankara’nın elini güçlendirdi, hem de bölgede önemli bir oyuncu haline getirdi.

Bugün Kanada’nın Globe and Mail’inden Amerika’nın Washington Post’una kadar bütün dünya medyası Başbakan Erdoğan ve AK Parti iktidarının politikalarını alkışlıyor, İsrail’i eleştiriyor.

Zaman her şeyin en doğru testidir.

Gelinen nokta İsrail politikaları ve onun içerideki uzantılarının ne kadar yanlış yolda olduğunu bir kez daha gösterdi.

Göstermeye de devam edecek.

Atina maraza arıyor!

Dış politikadan başladık, öyle devam edelim. Kıbrıs Rum Kesimi tehlikeli bir adım atarak Akdeniz’de doğalgaz ve petrol arama çalışmalarını başlattı.

Kıbrıs’ın hukuki statüsü belirlenmeden atılacak böyle bir adıma Ankara’nın seyirci kalması beklenemezdi.

Nitekim hükümet KKTC Hükümeti ile anlaşarak aynı bölgede arama çalışmalarını başlatma konusu aldı.

Bunun anlamı Ege’de kriz.

Doğrusu bunun arkasında İsrail itelemesi çıkması beni şaşırtmaz. Ama unutmamak gerekir ki, iflasın eşiğinde olan Yunanistan ile ekonomik açıdan sıkıntılı bir dönem geçiren Kıbrıs Rum Kesimi için bu kriz ilaç gibi gelecektir.

Yunan halkının Türkiye paranoyası ekonomik krizi bile unutturtabilecek bir araç gibi görünüyor.



Cam şişe

Kimi medya siteleri Habertürk’ün ani plastik şişe karşıtlığını gazetenin sahibinin cam fabrikası kurmasına bağlıyor.

Bence yanlış yapıyorlar.

Bir medya grubunun işverenin çıkarları doğrultusunda yayın yapması elbette yanlıştır. Ama bu, plastiğin doğaya verdiği zararı inkar etmemiz anlamına gelmiyor.

Bir yayın kuruluşunun politikasını eleştirmek ayrı, doğaya sahip çıkmak ayrı bir konu. Cam fabrikası doğru ve desteklenmesi gereken bir yatırım.

Doğrusu su ambalajında, küçük veya büyük plastik ambalajın devreden çıkmasının arkasında durmaktır.

Çocuklarımızın sağlıklı büyümesi, onlara yaşayabilecekleri bir dünya bırakmamız için cam şişeye destek olmamız lazım.

Parayı nasılsa birileri kazanacak, önemli olan doğayı kazanmak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi