Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Bu kadar tahşidat niye?

Bu kadar tahşidat niye?

Bir dostum aradı, “Niçin ‘hafiye, casus, ehl-i dünyanın propagandacıları ve haberi olmadan istihdam edilenler’ üzerinde bu kadar tahşidat yapıyorsun?” diye sordu. Birkaç temel sebebini anlattım; şaşırdı.
Şöyle ki:
1- Evvelâ, tahşidatı ben yapmıyorum. Risâle-i Nur’da yüzlerce yerde tahşidat yapılan “hafiye, casus, mütecessis, müfsit” meselelerini yalnızca naklediyorum!
2- Son günlerde bir yerlerden düğmeye basıldığını, her yerin karıştırılmaya çalışıldığını işittik yine.
3- Çok yakın bir akrabam, Risâle-i Nur’u Yeni Asya ile tanıdı. Gençliğinde hizmetlere öyle koşturuyordu ki, gıpta ediyorduk; tasvir edemem. Orta yaşa gelince; çocukluğunda çektiği sıkıntılar, psikolojik rahatsızlık olarak nüksetti. İstikrar ve istikameti de bozuldu maalesef. Üniversitede iken girip çıkmadığı yer kalmadı.
Sonra askere gitti. (Sanırım yaşı 30’u aşkındı) Gider-gitmez 12 Eylül 1980 darbe-i münafikane-i müfsidanesi oldu! Dönünce cemaati yüzüme karşı ufaktan ufağa, arkamdan büyükten büyüğe tenkit etmeye başladı. Sonra darbe ürünü katıksız ANAP’lı oldu. Darbecilerle birlikte olup, baştan ayağa yasaklarla dolu Anayasa için kılını kıpırdatmayan rahmetli Özal’ı ‘Nurcu’ göstermeye kalktı. Beni Yeni Asya ekolünden koparmak için yapmadığı numara, atmadığı yafta kalmadı. Sonra Risâle-i Nur’u tahrif edecek derecede saçma sapan tevillere girdi. Ardından Üstad’a karşı tavırları değişti… Beklenen zat değilmiş de, sonra gelecekmiş de… Zaten dört kutup varmış: Biri dayımgil Ahmet, biri emmimgil Mehmed’miş. Birisini ben bilemezmişim, öbürünü de o söylemezmiş! Hedefi anlaşılmıştı...
Sonra baktık ki, nerede müzmin muhalif varsa onlarla birlikte. Bir ara baktık Müslüm Gündüz’ün uzun saçlı müridlerinin rütbesiz ve saçsız müridi olmuş! (Müslüm Gündüz’ün, istihbarat örgütleriyle bağlantılı olduğu deşifre edilmişti.) Gündüz külâhlı, gece silâhlı, anlayacağınız.
1995’lerde yükselişe geçen RP’ye dümen kırmış. Müzmin taraftarı olmuş. İşin tuhafı, onları meşrûlaştırmak için Risâle-i Nur’dan deliller bulmanın gayretine düştüler. RP iktidardan düşünce, “Allah cezasını versin, bizi aldattı yıllarca!” demeye başladı. 1999’larda, “üç 9”un tevafukuyla, Ecevit’in DSP’sini desteklemiş, aman Allah’ım! Bir bakıyorduk şehir içinde, bir bakıyorduk şehir dışında! Bir bakıyorduk yurt içinde, bir bakıyorduk yurt dışında! Demek ki, bu sistemde de “gezici vaiz, kalıcı vaiz” gibi oluyor!
Son zamanlarda izini kaybettim. Ne yapar, ne yer, ne içer, kimin kafasını karıştırır! Hayatta mı, mematta mı; bilmiyorum. Yandığım bir şey var: “Hafiye mi, propagandacı mı, haberi olmadan istihdam” mı ediliyordu; anlayamadım gitti… Yalnız bir şeyi keşfettim:
İfsat komiteleri ve istihbaratçılar; ya hubb-u cah (şan, şöhret, makam mevki) meftunu, ya havf (korku) damarı derin, ya ardamarı çatlak, ya enaniyeti güçlü, ya tamahkâr (mala, paraya karşı açgöz), ya dünyanın cazibedar şeylerine zaafları olan veya psikolojikman rahatsız olanları kullanıyor. Tesbihçileri de, tetikçileri de öyle. Yoksa ben de mi farkında olmadan istihdam ediliyorum! Üstad keyf için mi, “İhtiyat edin, tedbir alın, müteyakkız olun!” diye tahşidat yapıyor? Boşuna mı “Belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsat ediyorum!” diyor? Kaş yapayım derken göz çıkarmayalım! Öyle ise, bu yazıyı da mihenge vurun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi