Deprem, İstanbullu’nun da İzmirli’nin de yüreğini dağlıyor

Deprem, İstanbullu’nun da İzmirli’nin de yüreğini dağlıyor

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş deprem bölgesinde incelemelerde bulunurken ‘’Türkiye’nin dört bir yanından gelen yardımlarda kardeş kokusu, kardeş selamı var’’ yorumu yapmış.

Yerinde bir değerlendirme çünkü yüz yıllarca yıldır beraber yaşayan halklar kaçınılmaz olarak birbirine benzer ve kardeş olur.

Kız alıp kız verdiğimiz Kürtlerle aynı türkülerle efkarlanıp aynı şarkılarla coşuyoruz.

30 yıldır süren şiddet ortamının bozmaya gücünün yetmediği bir bağ var arada.

Van’daki deprem onun için İstanbullu’nun da, İzmirli’nin de yüreğini dağlıyor ve zor durumdaki insanlara yardım için eşi görülmemiş bir dayanışma başlatılıyor.

Sosyal medyada sapkın fikirlerini dile getiren küçük bir azınlığı saymazsak herkes ekranlarda gördüğü manzara karşısında dehşete düşüyor.

İstanbullu da, İzmirli de deprem belasını ve doğanın bu başa çıkılması güç olayı karşısında insanoğlunun nasıl çaresiz kaldığını biliyor.

Doğanın bu büyük tahribatı, yarattığı bunca hasara, yaşattığı onca acıya rağmen kardeşlik duygusunu bütün çıplaklığıyla ortaya serme fırsatı verdi.

İnsanların birbirini kurtarmak için canını dişine taktığı bu tabloda, artık kimsenin çocuğunun anlamsız bir şiddet dalgasından medet ummaması gerekiyor.

Oradaki insanlar, enkaz altından çıkardıkları Kürt çocuklarını 10-15 yıl sonra dağda öldürmek için kurtarıyor olmamalı.

Doğu’nun hak sorunu var, yoksulluk sorunu var, işssizlik sorunu var, doğal felaket sorunu var.

Birlikte hareket eder, akla, sağduyuya şans verebilirsek hepsinin üstesinden geliriz.

Bir musibet bin nasihattan iyidir, demiş atalarımız.

Van’daki deprem felaketi bu sözün doğruluğunu bir kez daha ortaya koydu.

Enkaz altından insan kurtarmak, açıkta kalan çocukları giydirmek, doyurmak için seferber olan insanlar artık kuytu köşelerde birbirlerinin gençlerine pusu kurmamalı.

Van’da, Erciş’te insanlar birbirini kurtarmak için canını dişine takarken, Çukurca’da, Norşin’de gençler birbirinin canını alma kavgasına girmemeli.

Depremden çıkarılması gereken zorunlu dersler

- 1999’dan bu yana felaketlere zamanında ve etkin müdahaleyi öğrendik. Devlet ve hükümet, Başbakanıyla, Kızılay’ı ile anında harekete geçti.

- Kızılay, 1999 depreminden bu yana çağ atladı ve günümüz gereklerine uygun yapılandı.

- Ama depreme dayanıklı bina yapmasını hala öğrenemedik. Osmanlı’nın camisi dimdik ayakta dururken modern apartmanlar kumdan kale gibi yıkıldı.

- Deprem tatbikatını okulda çocukları sıraların altına sokmaktan ibaret sanıyoruz o yüzden gerçek deprem anında koordinasyon sıkıntıları ortaya çıkıyor.

- Aynı şekilde sivil toplum kuruluşları da organize olamadığı için halkın yardımları düzenli gönderilemiyor. Zaman, mal ve insan kaynağı israfı oluyor.

- İstanbul’da kentsel dönüşümün acilen hızlandırılması gerçeği bir kez daha kendisini gösteriyor. İnsan, İstanbul’da bu şiddette depremi düşününce paniğe kapılıyor.

- Kardeş olduğumuzu felaket zamanları hatırlıyoruz. Bu gerçek her zaman daha fazla öne çıkarılmalı.

Bayraktar işbaşına

Şehircilik ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar TOKİ Başkanlığı’nda büyük bir başarıya imza attı ve Türkiye’nin dört bir yanında binlerce konut üretti. Bu başarısı onu önce Meclis’e, ardından da bakan olarak kabineye taşıdı. Bayraktar, depremin ardından Başbakan Erdoğan’la Van’a gitti, felaketi kendi gözleriyle gördü.

Hiçbir şey gidenleri geri getirmez ama kalanların daha güvenli bir yaşam sürmesi sağlanabilir.

Bu noktada Erdoğan Bayraktar’ın çok kısa zamanda, çok iş yapacağına eminim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi