Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Clarence de öğrenecek

Clarence de öğrenecek


Habertürk Pazar’da yayınlanan haberde Amerikalı gazeteci Clarence, Atatürk’e diktatör deyince kıyamet kopmuş! Şu bizim bildik kopy-past edilmişçesine biribirinin tekrarı olan bazı Atatürkçüler de adamın Atatürk’e diktatör demesine acayip uyuz olmuş!


Halbuki Mustafa Kemal’in kendisi bile Latife Hanım’la tartışırken, “Bu ülkeye bir diktatör yeter, ikiyi kaldırmaz,” diyormuş! Yani Ufuk Uras’ın deyimiyle M.Kemal, kendisinin bile mizahını yapan bir adammış! Buna rağmen bu kılçıksız kesim, Atatürk’e rağmen, Atatürkçü olduklarını ispatlamış!


Yazık, Mustafa Kemal’e rağmen böyle holiganvari bir Mustafa Kemal koruyuculuğuna akıl sır erdiremiyordur adamcağız şimdi! Çünkü Clarence’nin kendi yaşadığı heterojen toplum içerisinde, basit bir tespite karşın daha önce böyle kitlesel bir tepki aldığını hiç sanmıyorum.


Ama acemilik işte! Burası farklı bir dünya! Bu vesileyle Clarence de Türkiye’de Atatürkçülerin nasıl da homojen bir yapıda olduklarını aynel yakin öğrenecek!


Bak Atatürkçüzede Clarence, bir daha bu ülkede Atatürk’le ilgili tespit yapacağın zaman bin düşün bir söyle de böyle köktenci kesimin eliyle rendelenme!


Suriye’de Beşar Esad, nihayet ipleri eline almaya başladı! Nihayet amcasının ve babasının eski dava arkadaşlarının güdümünden kurtularak, yeniden iktidarı ele aldı! Bayramda kendisine isyan eden beşyüz genci serbest bırakacağı konuşuluyor!


Bu muhteşem bir gelişme!


Şimdi gelelim bize... Ülkemizde de yüzlerce öğrenci, bu bayramı tutuklu oldukları için cezaevinde ailelerinden ayrı geçiriyor. Devlet babaları bir de bunların yüzünü güldürse, gözlerinden öpse, bayram harçlığı olarak da okullarına geri döndürse ne güzel bir bayram olurdu hepimize!


Bu bayramda ne yazık ki bayramlaşma engelliyim. Karar verdim ve bayrama restimi çektim. Karlı dağların sis çökmüş eteklerinde, buz gibi bir hastane odasında biyonikleşmiş sağlık personellerinin insanın içini donduran bakışları altında içimi size dökmekteyim.


“Hastane önünde incir ağacı” türküsü modunda, modern çağın ittiği yalnızlığın bıçaksı boşluğunda annesinin yokluğunda küçük bir kız çocuğu gibi duvarın dibine sinmiş ruhumla bayram etmekteyim.


Trafik canavarı annemin yüzünü çaldı bu kez. İçindeki kadının yaşamasını diliyorum. Yanında ağlamamamız gerekiyor. Bu yüzden her içeri girdiğimde göz göze gelmekten kaçıyorum.


“Mezarımı kazın çayıra düze/yüzünü çevirin sılaya doğru” modunda babamın ilk kez sesli ağladığını duyuyorum. Yalnız kaldığını.


Bu günü yaşamamış olmasını arzu ediyorum bencileyin. Çünkü annemin yokluğunun omuzlarına nasıl yıkıldığını anlayabiliyorum.


Sevdiğim yüzleri geçiriyorum gözlerimin önünden. Bayramlıyorum, laşamıyorum yani...


Bulsam ellerini vallahi öpeceğim diyorum. Ama annem can çekişiyor. Babam uzakta! Yok ki elleri bu bayram!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi